Ülkemiz politikası gerilim üzerine kurulu.
          Sürekli gerilim, sürekli öfke ve sürekli nefret!
          Bunu yapanlar elbette ki bilinçli olarak ve pilanlanmış bir politikanın gereği olarak yapıyorlar.
           Amaç;  gerilimden beslenerek, düşmanlaştırarak oy tabanını kaybetmemek, mevcut tabanı tutmak, yeni taban bulmak, mümkün olduğunca tabanı genişletmek.
           Eyyy politikacılar! Siz gerilimden beslenebilir, tabanınızı bununla tutmaya çalışabilir, belki biraz daha fazla oy alabilirsiniz.
           Siz gerilimden kaybetmeyebilirsiniz.
           Ama ülkemiz, milletimiz bundan çok şey kaybediyor, çoook!
           Ülkeyi mahvediyorsunuz! Anlayın, vazgeçin artık!
           Ateşle oynuyorsunuz! Gerilimden bıktık artık! Yorulduk, usandık!
            Gerilimin düşürülmesinde fert fert herkes vazifelidir, ama en büyük vazife parti başkanları, hususen Sn. Bahçeli’ye ve idari erkin başına düşmektedir.
                              HAKARET VE DÜŞMANLAŞTIRMA  DİLİ
          Gerek politikacılar ve gerekse bu politikacıların, siyasetçilerin, particilerin tabanda ki MÜRİTLERİ, sürekli hakaret, aşağılama,  ötekileştirme, düşmanlaştırma, nefret, ayrıştırma, yaftalama ve kıran, döken,  yılan gibi sokan bir dil kullanmaya ısrarla devam ediyorlar.
           Bu dil, kendilerine ve müridi oldukları partiye hiç bir şey kazandırmıyor.
           Birkaç müzmin yağcı ve yalaka  taraftar dışında, hiç kimse tarafından beğenilmiyor,  hiç kimseyi yolundan çevirmiyor. Aksine, tarafları daha da taraftar hale getiriyor, düşman gördüklerinizin saflarını daha da sıklaştırıyor, sadece kamplaştırmaya yarıyor, bu dili kullananlara karşı bilenmelerini, daha çok öfke duymalarını sağlıyor.
            Kısaca DÜŞMANLAŞTIRMA ve KAMPLAŞTIRMADAN başka hiçbir işlev görmüyor!
            Bu ülkeye ve bu millete, tamir edilmez yaralar açmaktan başka bir işe yaramıyor!
            Bu zehirli yılan dilinden vazgeçin artık!
            Burada da  her fert görevlidir, ama en büyük görev parti başkanları, hususen Sn. Bahçeli’ye, idari erke ve başına düşmektedir.
 
                             KORONA’DAN  DERS ALINDI MI?
             Korona bize hayatın her alanına ve tamamına yeniden bakmamızı, yeni bir sayfa açmamızı öğretmiş olmalı.
             İnsanoğlunun acziyetini, bir sinek kadar bile gücü olmadığını, gözle görülmeyen  küçücük bir mikroba yenildiğimizi, hiçbir şey olmadığımızı öğretmiş olmalı.
              Toprağa, havaya, suya, bitki ve hayvanlara, hepsinden mühimi insanlara, nimetlere, hak ve özgürlüklere, sorumluluk ve vazifelerimize, yaratılış gayemize yeniden bakmayı, sil baştan yaparak temiz bir beyaz sayfa açmamızı ve bundan sonraki hayatımızı kökten ve toptan değiştirmemizi öğretmiş olmalı. Tam bir ders almamızı öğretmiş olmalı.
             Peki oldu mu? Başta siyasetçilerimizin tavrından anlıyor ve anlayabiliyoruz ki, hiçbir ders alınmadı? Eğer böyle ise, Allah korusun korona gitmez, gitse bile daha büyük musibetlere duçar oluruz.
                                AVM’LER, MAÇLAR VE CAMİLER
             AVM’lerin açılmasına izin verildi.
             Basından öğrendiğimize göre, yakın bir gelecekte maçlar da seyircili oynanabilecek.
              Ama, çok daha az insanın bulunduğu ve bulunacağı camiler için bir takvim henüz yok.
              Haberler doğru ise, yeni karalarla bu durum değişmeyek ve eğer açılacaksa,  Bunların hepsinden önce camiler açılmalı. Zira, hem sayısal olarak hem de  tedbirlerin alınması ve uygulanması en kolay olan yerler, AVM ya da sıtatlar değil, camilerdir. Açılmayacaksa, hiçbiri açılmamalı. Bu durum  anlaşılmaz BİR ÇİFTE SITANDAR  olur.. Yoksa “camiler; AVM ve sıtatlar gibi ekonomiye katkıları yok diye mi?” sorusu akla gelir!
                                 TERÖR CEPHESİNİ GENİŞLETMEYİN, DARALTIN!
               Türkiye siyaseti her alanda rayından çıkmış, fıreni patlamış araba gibi yol alıyor.
               Muhalefet eden herkes terörle yaftalamıyor, ilşkilendiriliyor ve terörist olarak ilan edilerek, terör cephesine itiliyor, onların safına katılıyor.
                Bu durum terörü ve terör cephesini güçlendiriyor, tahkim ediyor, alabildiğine genişletiyor. Sadece güç katmıyor, bedava reklamı yapılıyor.
                Bütün bunlar birkaç oy için yapılıyor, ama ülke ve millete çok büyük zararlar veriyor, terör cephesine olağan üstü katkılar sağlıyor.
                 Oysa yapılması gereken, vatan ve millet önceliği olanlar için yapılması gereken; terör cephesini olabildiğince daraltmak, zayıflatmak ve marjinalize etmektir. Hatta, terör cephesine yakın ama, terörle bilfiil işi olmayanların bile kazanılması, terör cephesinden uzaklaştırılıp, kazanılmasıdır. Bu yol çok tehlikeli bir yol olup, derhal vazgeçilmelidir.
                                   ZELZELE UNUTULMASIN!
                Virüs, dahili ve harici birçok gerçek gündemimizi örttü. Bunlardan birisi de şüphesiz deprem. Tekrarlandığı aralıkların içinde olduğumuz bu yıllarda depremi asla unutmamalı, tedbirler konusunda ayık ve uyanık olunmalı, hane başı eğitim ve uyarılara devam edilmeli, mikro ve makro tedbirler aksatılmadan yürütülmelidir.