Yazar Fahri Tuna ile Ülkeler ve Portreler-2:                                                                                              

Söyleşi: Şair Kadir Korkut

(tyb sakarya/instagram/28.11.2022)

1.Kosova, beş kelime ile senin için ne ifade ediyor Fahri abi?                                                                           Rumeli, Fetih, Sultan I. Murat, 1389, çüfte.

2.Kosova ve Arnavut kavramlarını yan yana düşünebilir miyiz?                                                                  Kesinlikle evet. Bugünkü Kosova, dünkü Osmanlı’nın Priştina sancağı, yüzde 90-95, Arnavut ağırlıklı bir ülke. Haklısın.

3. Arnavutlar nasıl ve nereli bir millet abi? Doğulu mu Batılı mı?                                                                 Adının ‘elbeni’den (Arapça 'oğullar'dan) geldiği söylenir. Bir teze göre Arap kökenli bir kavim Arnavutlar. Mısır, Suriye, Konya, Edirne üzerinden bugünkü Kosova'ya ve Arnavutluk’a yerleştiklerini söyleyenler var. Böyle midir gerçekten, bilemem. Ama diğer Rumeli kavimlerine göre daha esmerler. Dilleri de Sırpça, Hırvatça, Makedonca, Romence, Bulgarcaya hiç benzemiyor. Hatta hiç kimseye benzemiyor. Daha kendilerine has bir millet ve dil. Ve bugün onlar kendilerini 'Şiptar' olarak tanımlıyorlar.

4. Bugünkü Kosova hakkında genel bir bilgi istirham etsek?                                                                              Rumeli’nin ortalarında bir küçük ülke Kosova. Eski sancağımız. Nami diğer eski eyaletimiz. Bir milyon 787 bin nüfus var. 17.777 Türk yaşıyor. Yani, nüfus sayımında milliyetini ‘Türk’üm’ diye belirtenler bunlar. Kosova’nın bugün itibarıyla ancak yüzde 1’i Türk yani. Nüfusun yüzde 93’ü Arnavut. Az sayıda Sırp veya Boşnak da var. Başkentleri Priştina. İkinci büyük şehirleri, Prizren. Türklerin yoğun yaşadığı şehir Prizren. Mitrovica, Pej (İpek), Gilan, Yakova... Belli başlı diğer şehirler.

5. Priştina?                                                                                                                                                         Başkent. 200 bin nüfuslu şehir. Tarihi Fatih Camii var içinde. Ovadan dağa doğru hafif engebeli arazide kurrulu bir şehir. Kosova yani koz / ceviz ovasından dağa doğru. Osmanlıya bolca kâtip yetiştirmiş. Tarihimizde, Priştina kâtipler, Prizren şairler şehri diye bilinir. Hoş bir şehir.

6. Kosova Meydan Muharebesi ve Priştina?                                                                                                                                                         Tarihimizin en büyük meydan muharebelerinden ve zaferlerinden biri Kosova ovasında 1389’da yaşandı, biliyorsunuz. Meydan muharebesinin geçtiği yer, Priştina’ya sadece sekiz - on kilometre mesafede. Priştina adı ile üç şey özdeş bizde: Sultan Murat, meydan muharebesi, Rumeli’nin kilidini açmak.  

7. Sana Sultan Murat Türbesi desem, neler söylersin abi?                                                                                                                                                         Zaferi kazandıktan sonra savaş meydanını dolaşan sultanımız I. Murad Hüdavendigâr, Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp askeri tarafından arkasından zehirli hançer fırlatılarak şehit edildi, malumunuz. Ve Türk hakanı, tahnit edilerek, iç organları oraya gömüldü. Orada, 1389’dan beri bir şehitliğimiz, daha doğrusu Sultan I. Murat Türbemiz var. Savaşın başladığı sabah ettiği dua müthiştir. Özetle; Avrupa’nın göbeğinde, 623 senedir bir Türk padişahı yatıyor. Şanla şerefle. 24 kez ziyaret nasip oldu bana. Çok severim. Etkilenirim. Bir gün öğle namazı kılıyorum türbede. Malum, seferiyim, dört rekât farzı iki rekât kılmam gerekiyor. Kalbime danıştım: ‘Burası baba evi sayılır, Türk sultanının ayağını ucu baba ocağıdır, seferilik kendiliğinden düşer’ dedi bana. Dört kıldım. (Malum, bizim Hanefi mezhebi hükmünce ‘baba ocağında seferilik olmaz.’) Bu konuda son sözüm, Sultan I. Murad orada yattığı sürece Kosova da Rumeli de bizimdir; Türk’tür ve Müslüman’dır. Bu böyle biline. 

8. Prizren?                                                                                                                                                         Batıda, Avrupa’ya doğru, sokaklarında Türkçenin konuşulduğu son şehir. Türkçenin Batıdaki son kalesi. Köyleriyle beraber 220 bin, merkezinde 165 bin kişinin yaşadığı şehrin adı. Kalesi, taş köprüsü, açık hava namazgâhı, Sinan Paşa Camii ünlüdür. Kaleye çıkıp baktığınızda, 33 (yazıyla otuz üç) caminin minarelerini göreceksiniz. Türk şehir, İslâm şehir. Bristriça yani Akdere etrafına serpiştirilmiş Maraş, Tabakhane, Tekke mahalleleri ve camileri. Tam bir Osmanlı şehri hâlâ. Huzur şehir. Huzurlu şehir. Yemekleriyle, böreği, kaşarlı köftesi ve tulumba tatlısıyla bir de doyumsuz Şadırvan suyuyla dillere destan şehirdir. Şar Dağından gelen, iç iç doyamadığınız Şadırvan suyundan içen, yedi kere daha gelir derler. En 24 kez gittim; üçüncü yediyi bitirdim, dördüncü tura geçtim. 24 kere daha giderim.    

9. Prizren’de Türkçe ve Türküler?                                                                                                                                                         G harfinin C okunduğu bir ağza sahipler. Gece yerine cece, gündüz yerine cündüz derler. Nasılsın yerine de Isla misın? diye sorarlar. Köftenin adı Prizren’de çüftedir. Tatlı bir Rumeli ağzına sahipler. Rize’yi de andırır az biraz. Prizren’in türküleri de çok meşhurdur. Şu Prizren’in eğri bügri yollari / Oy dağlar / Cuma cüni çıktım yola / Ağla cünül. Zaten türkülerdir Türkçeyi yaşatan. Yüzlerce Prizren türküsü var, hâlâ yaşıyor, yaşatılıyor. Yaşatanlara bin teşekkür, bin minnet, bin dua ve şükranla. Kalplerinden öpüyorum.

10. Prizren’de Türkçe ve şairler?                                                                                                                                                         Prizren Türk edebiyatına (Divan edebiyatın mı desek) 22 şair armağan etmiş bir şehir. En tanınmışları da Suzi Çelebi, Şem’î ve Neharî. Ünlü bir söz varmış asırlardır Kosova’da: Prizren’de bir çocuk doğduğunda isminden önce mahlası konulur diye. Prizren şairler şehridir kısacası. Bugün de hâlâ öyledir. - Bana göre Balkanların yaşayan en büyük şairi - Zeynel Beksaç, Prizren’de yaşamaktadır. Yine onun elinde büyüyen başarılı şair / akademisyen Taner Güçlütürk ile genç kuşağın en yetenekli şairi Canan Özer de Prizren’de yaşamaktadır. Başka şairler de var o şehirde. Kısacası, şiir ve Türkçe, Prizren’de hâlâ dimdik ayaktadır.

11. Prizren’den portreler?                                                                                                                                                         Prizren’den portreler denince benim aklıma, emekli öğretmen karı koca Şükran ablam ile Seza Celina eniştem gelir. İkinci evlerini sofralarını Türkiye’den gelenlere açan, bir ömür Türkçe sınıf öğretmenliği yapan altın kalpli karı koca. Öz abla ve eniştem gibidirler. Öyle candan, öyle müşfik, öyle misafirperverdirler. Doğru Yol Kültür Derneği eski başkanlarından İrfan Şekerci ve Bülent Emruş iyi dostlarımdır. Deniz Alaybeg ile Muhammed Edrion Şantiri kardeşlerimi de saymalıyım. İlk aklıma gelenler bunlar.

12. Prizren’de Sakarya kıraathanesi?                                                                                                                                                         Evet, o da var. Doğru Yol Kültür Derneği’nden kaleye çıkarken Sakarya adlı bir kıraathane var. Kan çekiyor galiba, hemen her gidişimde uğramaya çalışır, mentollü Balkan çayından içmeyi ihmal etmem. Hoş bir duygu elbette, biz Adapazarlılar için, Avrupa’nın göbeğinde Sakarya adını görmek.

13. Prizren’de Mamuşa?                                                                                                                                                         Prizren’e bağlı, ovada, domatesiyle ünlü, merkeze 19 km mesafede bir belediye. 6.300 nüfuslu, onların tabiriyle köy. Üç asır önce Tokat’tan göçtükleri söyleniyor. Tamamı Türk ve Müslüman. Anadolu’dan bir ilçe. Sanki Kaynarca, sanki Taraklı, Sanki Söğütlü; öylesine bizden, öylesine bizim, öylesine bizimle. Belediyesinde tüm işlemler ve evraklar Türkçe. Çok dostum vardır. Milazim Mazrek, Hevzi Mazrek, Ramadan Taç, Nafiz Hoşseven. Hoşseven Ailesiyle akraba gibiyizdir. Evin reisi Nihat abi ile gözleriyle evi idare eden Resmiye abla, oğulları Nafiz ile gelinleri Gülden, onların çocukları Aysun, Erdinç, Aslı. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesini bitiren Aysun, beni ve eşimin yeğeni hükmündedir. Öz yeğenimden çok bizde kalmıştır. Çok severiz. Mamuşa’ya her gidişimizde Hoşsevenler, kaç kişi olursak olalım, sofalarını ve gönüllerini bize açarlar. Türkiye’ye ve Türkçeye, bizden üç kat fazla bağlı, örnek bir ailedir Mamuşalı Hosevenler.       

14. Kosova’da Peç ve Mehmet Akif Ersoy?                                                                                                                                                         İki kere gittim, gördüm. Peç. Pek. İpek. Kosova’nın batısında bir vilayet. Onlar Peç diyorlar biz Türkler İpek. Milli şairimiz Mehmet Akif’in babasının lakabı neydi? İpekli Temiz Tahir Efendi. Kosova Arnavut’u İpekli Tahir Efendi. Âlim ve zahit. İstanbul’a gelmiş, Fatih Medresesinden okumuş. İpek Susişa’dan. Susişa’ya gittim, Akif’in dedesinin imamlık yaptığı köyün camisini gördüm. Yıkık döküktü. Köyde tek kelime Türkçe bilen de yoktu. Hepsi Arnavut. Akif’in bir akrabasıyla karşılaştım, o da hiç Türkçe bilmiyordu. İkinci gidişimde ise TİKA’nın harabe camiyi restore ederek ayağa kaldırdığına şahit oldum. Çok da mutlu oldum. Ayrıca TİKA’mız o köye Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu da inşa etmiş. Ne güzel. Bu vesile ile samimi Müslüman, güzel kalpli şair Akif’e minnet şükran ve Fatihalar gönderelim.    

15. ‘Prizren içinde Halil Beg hovarda’ desem?                                                                                                                                                         2006 yılı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi olarak Makedonya Gostivar’da 12’si kız, 5’i erkek, 17 kişilik Genç Yıldızlar adından lise öğrencisi bir halk oyunları ekibi getirdik. Ben de Kültür İşleri Dairesi Başkanıyım. Yedi gün boyunca onlara, Adapazarı, Bolu, Ankara Polatlı, Eskişehir Odunpazarı, Bilecik, Taraklı, Serdivan ve Söğütlü’de kına gecesi programları organize ettim. Kızım Ayşenur ile yeğenim Nisa, eşim Gülseren de aralarında. Şehir şehir geziyoruz, program yapıyorlar. Beni de çok sevdiler gençler, ben de onları. Üçüncü günden itibaren yolculuk sırasında arabada bir türkü söylüyorlar: Yandi Kumonova / Tutuşti Preşova / Adapazar içinda / Fahri bey hovarda. El çırpıp alkışlıyorlar bana bakarak. Ben utancımdan kıpkırmızı kesiliyorum, her seferinde. Onlar gülüyor, alkış tutuyor, ben yerin dibine geçiyorum. Hanım da yanımda. Nihayet bir tuhaflık, bir anormallik oluğunu fark ettiler. Meğer Prizren ve Üsküp ağzında hovarda, babacan, yediren içiren, ikram sever, misafirperver demekmiş. Akılları yanı sıra, Yandi Kumonova / Tutuşti Preşova / Prizren içinda / Halil bey hovarda türküsünü bana adapte ederek, güya gönül almaya,bana jest yapmaa çalışıyorlarmış. Sonunda izah ettiler de hanım da ben de nefes aldık, biz de gülmeye başladık.      

16. Son olarak, Prizren Türkiye için ne ifade ediyor?                                                                                                                                                         Türkçenin batıdaki son kalesi. Burcunda hâlâ buram buram Türkçenin dalgalandığı, gül kokulu şehir. Batıdaki uç beyliğimiz. Kalemizin komutanı da şair - ressam Zeynel Beksaç. Selâm olsun Prizren’e. Teççe’ye. Akdere’ye. Sinan Paşa’ya. Maraş Camii’ne. Türkçe gönüllere. Türkçe gönüllülere. 

.