"Bizim en sevdiğimiz müzik, huzur dolu sessizliktir..." F. KAFKA

Bazen uzaklara, çok ama çok uzaklara kaçmak ister insan...

Yürek zarına sarılmış ıssız acılarını, insan elinin değmediği bakir tabiatla  paylaşmak;  ruhunun ötelerden/ukbadan gelen sessiz notalarına kulak kesilmek ister.

Bazense zihnini kemiren kayıt dışı sorulardan kurtulmak; kafiyesiz  mısralardan oluşan manasız şiirler okumak ister gökyüzüne...

Çoğu zaman  yük olur yaşamak, donuk yüzlü cesetlerin son nefesi  gibi, çırpınır da durur insan...

Bazı an o efsunlu gözlere,  gitmek bilmeyen bir kasvetin sancısı yerleşir usulca...

Sense, nasır tutmuş yüreğini kanatmak istersin  mazideki karanlık anılarınla...

Ürkek bir kelebek misali, kaçarsın ışıkların dansından...

Koşarsın ıstırabın şefkat yoksunu kollarına, yaralarını kanatmak pahasına...

Bir parça ümit dilenir,  bir yol ararsın çıkmaz sokakların Arnavut taşlı kaldırımlarında...

Kapısız evlere sığınırsın, nasıl çıkacağını bilemeden...

Büyücülerin koynunda konaklar, kaçacak delik ararsın arsız yüzlü yalancılardan...

Bir kuşun kanadına sığacak kadar kısa olan hayatın, anlamını yitirmiştir artık...

Ne yağmurun sesi, ne de toprağın nefes kesen kokusu mutlu eder seni...

Sütten kesilmiş bir bebek misali, dünyan virandır artık...

Her sabah, mezar sıcaklığındaki yatağından kalkıp;  bir umutla gözlersin postacıların ayak izlerini...

Ucu yanık mektuplardan toprağa düşen   her heceye matem tutar; siyah beyaz fotoğraflara yüklersin o gizli günahlarını...

Kahve telvelerine dürbünle bakar, grandi direğine çıkmış gemici gibi, ararsın  rotası şaşmış yolunu...

Zaman tersine akar, kader ayak diretir sana,  sayısız hayal kırıklıklarıyla...

Öldürücü  şüpheyle izlersin dilsiz kuklaların gölgeler  oyununu...

Ümitsizlik girdabına kapılır, savrulursun hayatın en ücra köşelerine...

Tenhada  oynanan  piyesin başrolü olur; yapışırsın ışığın kırık prizmasına.

Pişmanlıklar sarar her yanını, avuçlarından kayar gençliğinin o sonsuz enerjisi...

İçten yapılmış bir  dua sıcaklığı sızar rüyalarına,  bir türbedar sadakati ararsın her bakışta...

Düşen her yaprağa matem tutar; toprağa kavuşacak cemrelerin yolunu beklersin  bin bir umutla...

Her dişide anne şefkati hisseder, sığınırsın o kadınsı duygunun büyülü  ihtişamına...

Baharı beklersin ıssız istasyonlarda, bir sarhoşun narası ile irkilir; bir meczubun isyanına ortak olursun usulca...

Karanlık vadilerin köşe başlarını tutar; merhamet  dilenirsin hastalıklı vicdanlardan...

Ama sen, yaranı saracak bir çift göze meftunsun; sıcak, içten, ruhani...

Ve onu ararsın gördüğün her bakışta...