Mâide suresinin 42. Ayetinde “haramı çok yiyenler” ki suht: kesb ve ekli helal olmayan şey demektir. Aynı zamanda kazancı ve yemesi memnudur. Hükümde rüşvete de denir ki kesbi haramdır. Suht bir şeyi kökünü kazıyacak, kesecek, onu mahvedecek veya yok edecek tarzda soyma. “sonra bir azap ile kökünüzü keser” (Taha/61). İşleyenin de bir ar, utanç bırakan yasak anlamı da buradan gelir. Burada sanki onun “ işleyenin dinini ve mürüvvetini, insanlığını tamamen kökünü kazıyacak, kesecek, mahvedecek veya yok edecek tarzda onun üzerinden soyduğu söylenmek istenir.

Maide/42 yani ”dinlerini tamamen kökünü kazıyacak kesecek şeyler” Peygamberimiz aleyhisselam: Suht içinde yetişmiş her et parçasına ateş daha çok yaraşır. Suht kelimesi rüşvet olarak da adlandırılmıştır. Bereketi zail olduğu için suht denilmiştir. Kısacası zımmında ayıp ve âr olan paralardır.  Yapanın arlanması gereken şeni iştir. Bu davranış onları âleme rezil etmiştir. Suht diğer anlamıyla doymaz ve obur kimse demektir. Hep aç kimse demektir. Harama ve günaha iştahlı olma hali ki dini ve insanlığı silip süpürür. Bir şey ki insanlardan utanarak veya ayıplanacağı için gizleniyorsa o şey suhttur. Haramdır, Günahtır.

Halk ve yönetim bozulduğunda suht denen tüm haramlar cazip görünür ve teşvik görür. Günümüz zengin dünyası bir yanıyla fakirleri sömürüyor. Diğer yanıyla rüşvet gibi haksız gelir kapılarının önünü açıyor. Maalesef ülkemizde son yıllarda mafya ve benzeri örgütlerle beraber rüşvet ve haram gelir sahipleri arasında ki yozlaşmaya şahit oluyoruz. Müslüman için önce helal kazanç sonra salih amel gerektiği birçok ayette ifade edilmiştir. Şimdi ise partisi, tarikatı, vakfı ve cemaati fark etmeksizin bu alayişli ve haramın peşine koşar olunmuştur. Parası/maaşı, sorumluluğundan çok işler ve memurluklar tercih edilir ve elde etmek için onları tayin edenlere rüşvet verircesine dağıtılmaktadır. Dini kurumlar da bu haksız uygulamalardan muaf değildir. Şeffaflığı hiç kimse sevmemektedir.

Bu haksız uygulamayı kimi kemalizm adına, kimi laiklik adına, kimi din, tarikat ve cemaat adına maalesef sürdürmektedir. Din adamlarından bazılarını haksız kazanç elde ettiklerini tevbe suresi açıkça ifade etmektedir. Bu davranışlar ise dinin ve insanlığın kökünü kazımaktadır.

Rabbimiz buyurur ki. “Onlar, hep yalana kulak veren ve durmadan haram yiyen kimselerdir. Sana gelirlerse aralarında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hükmet. Şüphesiz Allah âdil olanları sever.”  Maide/42

Yalan ve yanlışa kulak verenler ile harama kucak açanlar aynı ayette anlatılmıştır. Fikri, ideolojisi, doktrini haram olan bir ülke kazançlarını da haramdan elde edip dağıtmakta bir beis görmez. Maalesef ülkemiz son bir asırdır haramdan, rüşvetten yakayı kurtaramamıştır. Sol ve sağ rejimler fark etmeksizin farklı yollarla insanlar bir birlerinden suht/haram kazanç elde etmektedirler. Kurtuluş savaşında gelen paralarla banka kuran haram zihniyet, günümüzde de haramzadeleri el üstünde tutmaktadır. Üst düzey memurların zenginliği ve bazı tüccarların haksız kazancı her dönem zirve yapmaktadır.

Bu konu adeta “tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan çıktı” der gibi halk mı bozuldu yoksa yönetenler mi bozuldu. Sanırım toptan tevbeye ihtiyacımız vardır.

Not: Pazar sabah namazı sonrası ailece Orhan Camii: “İzzet Allah’ındır.” Bekleriz