Su hayattır, onsuz yaşam düşünülemez…

Denilir ki ekmeksiz, gıdasız yaşar bir süre insan ancak susuz yaşamak ne mümkün…

O halde su aziz bir varlıktır, ona kim ki hizmet eder o da bu sözü hak eder, su gibi aziz olsun istenir…

SASKİ engebeli bir araziye yerleştirilmiş asbestli borulardan su içen halkımızı bu sıkıntıdan kurtaracak yoğun bir gelişim ve dönüşüm içerisinde bulundu yıllardır…

Her yoğun yağmurlu günde bu şehrin susuz kaldığı dönemler vardır geride kalan…

Patlayan sağlıksız asbest boruların birbirine eklenmesi günler alırdı…

O sürede belediye için söylenmedik söz, atılmadık taş ve yarılmadık baş kalmazdı neredeyse…

Zeki Toçoğlu döneminde de benzer sıkıntılar yaşandı bir süre…

Baktı ki başkan olacak gibi değil, belediyenin tüm imkânları ile sorunun üzerine yürüdü, SASKİ Genel Müdürü Rüstem Keleş ile birlikte…

Artık o kanser yapıcı ve her yağmurda şehri susuz bırakan asbest borular dönemi geride kaldı…

Hat bütünüyle çelik borularla değiştirildi…

Gölden Hızır İlyas tepesindeki arıtma sistemine su taşımada şehrin ve belediyenin korkulu rüyası haline gelen o sağlıksız borular yerine sağlıklı ve sıkıntı oluşturmayacak çelik borular yerleştirildi toprağın altına…

Diyeceksiniz ki buna rağmen ve zaman zaman suların kesilmesi neden!

O da büyük su kaçağına ve israfına yol açan şehir şebekesinden kaynaklanan bir başka sıkıntı…

Şimdi onun üzerine gidiliyor…

“Yer yer ve kısa süreli su kesintilerinin de sona ereceği günler yakın” diyor SASKİ’nin başarılı müdürü Rüstem Keleş…

“Sakarya’da su çeşmeden içilir” sloganıyla çıkılan yolda sanırım yakın bir gelecekte suda kesintili dönem de sorun olmaktan çıkacaktır…

Bir de zaman zaman ve yer yer gündeme getirilen suya zam konusu var…

Dedik ya susuz hayat olmaz…

Bu nedenle suya olan yatırım ibadet anlamını taşır…

Bir zamanlar düşünülmeden söylenmiş olmalıydı “Allah’ın suyu parayla mı olur” sözü…

Suya maliyet bedelinin dışında gelir gözüyle bakıp zam yapmayı, bir dönem belediyede görev yapmış bir gazeteci olarak hiçbir zaman içime sindiremedim…

 Zeki Toçoğlu ve Rüstem Keleş bu açıdan sınıfı geçen iki belediyeci olarak isterim ki bu konuda benzer duyguları paylaşsın…

Evet, Adapazarı’nı bir dönem çeşmelerinden iğrenç kokulu sular akan bir şehir olmaktan çıkarıp içilebilir suya kavuşturan yetkili etkili kim varsa ona Bizim Bahçe’den her renkten oluşan iri bir “gül demeti” gitsin isterim…