Struma-Salvador-Parita bizde tarihçilerin yazmadığı veya yazmak istemedikleri  ikinci Dünya savaşında Almanya dan kaçan Yahudilerin Türkiye ye sığınmak için geldikleri teknelerin adıdır. Neler olmuş diye okuduğunuzda aşağı yukarı ortaya çıkan hadiseyi biraz incelersek Mavi Marmara Gemisinine İsrail in yaptıklarının tarih içindeki yerini görmemize faydalı olacaktır kanaatindeyim. Devleti idare edenlerin her söyledikleri sözü veya yaptıkları her icraatı çok iyi düşünüp yapmaları gerekmektedir. Tarihin asla unutmayacağını çok iyi bilmelidirler. Onların yanlış veya doğru icraatları bir gün herkesin hatırlayacağı bir olay oluverir, Umumiyetle de faturasını toplum öder.

Gelelim bu gemilerin akıbetine. Struma gemisisini Alman yolcu gemisi sanan bir Sovyet denizaltısı (SC-213) tarafından batırıldı! Sandallar bölgeye ulaştığında, 769 yolcusundan geriye kalan üçü ölü, dört bedendi...

“Holokost’tan kaçmak için Köstence limanından Struma gemisiyle Sarayburnu'na gelen ve  72 günün ardından 24 Şubat 1942'de Şile'de batırılan gemide hayatını kaybeden 768 Yahudi ölüme çıktıkları yerde Sarayburnu'nda anıldı” şeklindeki haberler çıktı. Her yıl yapılan anmalara, sadece Yahudi toplumunun temsilcileri, mensupları katılır,

Almanya’da Nazilerin iktidara geldiği 1933’ten itibaren Türkiye’de Nazi sempatizanı bir hava vardı ama Alman propagandası esas olarak 1937’de İstanbul Cağaloğlu’nda açılan Alman Enformasyon Ofisi ile etkisini göstermeye başlamıştı. Bu tarihten itibaren gazete ve dergilerde Hitler'e ve onun İtalyan muadili Mussolini'ye selamlar gönderilirken, genel olarak azınlıkları, özel olarak da Yahudileri hedef alan yazı ve karikatürlerde patlama olmuştu. Gerçi aynı yıl, CHP Manisa Milletvekili Sabri Toprak tarafından “Nazilerden kaçan Yahudilerin Türkiye’ye göçünün önlenmesi için” verilen yasa teklifi kabul edilmemişti ama hemen ardından hükümet, dış temsilciliklerine zorunlu olmadıkça Yahudilere vize verilmemesi için talimat vermişti. Ağustos 1938’de bu politika resmileşti ve “Tebaası oldukları devlet arazisinde yaşama ve seyahat bakımından baskılara tabi tutulan Musevilerin, bugünkü dinleri ne olursa olsun, Türkiye’ye girmeleri ve ikametleri yasaktır” diyen 2/9498 Numaralı Kararname çıkarıldı.

PARİTA OLAYI

Bu politikanın ilk provası 8 Ağustos 1939’da İzmir’de yapıldı. Avrupa’nın çeşitli yerlerinden topladığı 860 Yahudi mülteciyi Filistin’e taşırken, yolda karşılaştığı bazı sorunlar yüzünden İzmir Limanı’na sığınmak zorunda kalan Parita gemisi, yolcuların “Bizi öldürün ama geri göndermeyin” haykırışlarına rağmen, 14 Ağustos’ta iki polis motorunun refakatinde limandan çıkarıldığında, yarı resmî Ulus gazetesi “Serseri Yahudiler İzmir’den gitti” diye başlık atmıştı. Yine de savaş patladığında tarafsız kalan İspanya ve İsviçre ile birlikte Türkiye, Nazilerden kaçan Avrupalı Yahudiler için kurtuluşa giden nadir kapılardan biriydi.

SALVADOR OLAYI

Ama bu kapının çok da güvenli olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Romanya’nın Köstence Limanı’ndan aldığı 342 Yahudi mülteci ile 12 Aralık 1940’ta İstanbul’a varan ‘yüzen tabut’ namlı Salvador’un (aslında 40 kişi kapasiteli bir tekneydi), bir mil bile gidecek hali olmadığı açık olduğu halde, Türk makamları gemiyi yoluna devam etmesi için zorladı. . 13 Aralık tarihinde Silivri açıklarında şiddetli fırtınaya yakalanan Salvador’un enkazından tam 219 ölü toplandı. Olayın tanıkları Silivri ve civar köylerde oturanların, kurtulan Yahudilere ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştığını, anlatacaklardı. Ölenler Silivri’deki Yahudi Mezarlığı’na (bugün Matematik Bilimleri Araştırma Merkezi) defnedildi. Denizden sağ kurtulmayı başaran 123 kişiden 63’ü Bulgaristan’a geri gönderildi, gerisi ise Darien II adlı bir gemiyle 19 Mart’ta Filistin’e ayak bastı. (Silivri Mezarlığı’na gömülenlerin kemikleri 1960’larda İsrail’e nakledildi. 1974’te Kudüs’te sembolik bir mezara gömüldüler.

STRUMA

Altı ay sonra yaşanacak olay işte bu atmosferin ürünüydü. Olayın başkahramanı, adını Bulgaristan’daki bir nehirden alan Panama bandıralı Bulgar gemisi Struma’ydı

Gemide 769 yolcu vardı. Bunlardan 300 kadarı çocuk, 200 kadarı kadındı. Gemiye Türk resmî görevlileri dışında kimsenin çıkmasına izin verilmiyordu. Britanya ise Filistin’e koyduğu kotaları aşmamak için, Yahudi göçünün getireceği sorunları bahane ederek, Türkiye’nin gemiyi geri yollaması için baskı yapıyordu. İngilizler ayrıca gemide Nazi ajanları olabileceğini düşünüyorlardı.

ŞANSLI YOLCULAR

Ancak yine de gemiden kurtulmayı başaranlar oldu. Standart Oil Company of New York (kısaca Socony, şimdiki adıyla Mobil) petrol şirketinin Romanya Müdürü Martin Segall, eşi ve iki çocuğu, şirketin Türkiye temsilcisi Vehbi Koç’un Dahiliye Vekili Faik Öztrak’a yaptığı özel rica sayesinde, gemi Karadeniz’e kovalanmadan çıkarıldılar, ardından Adana yoluyla ülkelerine gönderildiler. İddialara göre Koç, bu yardım sayesinde Amerikalıların ve İngilizlerin Almanlarla ticaret yapanları kaydettiği ‘kara liste’den çıkarılmıştı

GEMİ KARADENİZ’E ÇIKARILIYOR

Hitler’in Yahudilerin imhasına ilişkin ‘Nihai çözümü açıklamasının üzerinden bir ay geçmişti ki, Britanya’nın da baskısıyla gemiye Karadeniz’e çıkma emri verildi. Kararı duyan çaresiz yolcular, geminin iki yanına üzerinde büyük harflerle “Immigrants Juifs” (Yahudi mülteciler) yazılı bezler asmışlar, tepeye de “Sauvez-nous!” (bizleri kurtarınız) yazılı beyaz bayrak çekmişlerdi. Daha sonra geminin çıpası kesildi, dev bir kılavuz gemisine bağlanarak Karadeniz’e çekildi. Gemi uzaklaşırken, beyaz çarşafın üzerinde şu satırlar okunuyordu: “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!... Kurtarın bizi.

Struma, İstanbul’a sığınmasından tam 72 gün sonra, 24 Şubat 1942 tarihinde, saat 02.00’da, yıllar sonra ortaya çıktığı gibi, onu Alman yolcu gemisi sanan bir Sovyet denizaltısı (SC-213) tarafından batırıldı! Kurtarma sandalları bölgeye ulaştığında, Struma’dan ve 769 yolcusundan geriye kalan, üçü ölü dört bedendi.

Hükümet Struma’nın batmasıyla ilgili ilk ve son açıklamasını 12 Mart 1942’de yaptı: Türkiye’nin bu olayda hiçbir sorumluluğu yoktu! Onun tek yaptığı gayrimeşru yollardan Türkiye’ye girmeye çalışanları önlemekti! Olay böylece kapandı.

Hayret edilecek bir iki noktaya değinmeden geçemeyeceğim. Britanya kaçakların Filistin e gitmemesi için elinden gelen ne varsa yapıyor. Britanya Almanya ile savaş halinde. Türkiye ye uyguladığı baskı meydanda . O zamanlar Britanya nın Merkez Bankası dahil bütün ekonomisi Rothschild ailesinin elinde . Bu aile Yahudi. Yaptığım araştırmalarda çıkardığım diğer bir sonuç İkinci Dünya savaşında Hitleri finanse eden yine bu aile . Gaz odalarında kullanılan gazı satan yine Bir Yahudi ailesi . Bazı kaynaklara göre Hitlerinde bir Yahudi aileden geldiği söyleniyor. Anlaşılır gibi değil. Neyin ne olup olmadığını birileri izah etse de bizde anlasak.