“Günümüzde gençleri tehdit eden bilgisayar, televizyon ve adına “Akıllı” denilen telefonların açtığı yaraları tedavi edecek bir yol ve yöntem bulmada, insanlık, gün gelecek hayli zorlanacak” görüşü giderek yaygınlaşıyor…

Gençleri bekleyen ancak terk edilmesi zor bir alışkanlık halinde sinsice yol alan tehlikeye karşı, günümüzde ileri sürülen yöntemler arasında en etkili olanı sporla eğitimdir…

1994-2000 yılları arasında, başkanlığını yaptığım Sakaryasporlu Futbolcular Dayanışma Derneği ile stat arkasındaki tesislerimizde uygulamaya koyduğumuz “futbol okulu da” bu amaca yönelikti…

O günlerde 500’e yakın 8-12 yaş arası çocuğa, futbol okulunda eğitim veriyorduk...

Bir benzerini bugün, ülkemizin en güçlü holdinglerinden olan Doğuş Gurubu uygulamaya koymuş…

Basketbol seferberliğiyle, gençleri tuzaklardan ve zararlı alışkanlıklardan uzaklaştıracak, etkili bir yol ve yöntem üzerine “Oyunda kal” adı altında müthiş bir proje başlatmış...

“Eğitimle sporu yan yana getirip” gençleri sağlıklı bir şekilde geleceğe hazırlama amacıyla yola çıkan dev holdinge bağlı ekip, önce Türkiye’yi dolaşarak yıkık dökük basketbol sahalarını onarıyor…

Daha sonra çeşitli illerde 40 basketbol sahası yaptırarak gençleri alkol, uyuşturucu, fuhuş, bilgisayar, telefon ve TV gibi birçok zararlı alışkanlıktan uzaklaştırıp spora yönlendiriyor…

Doğuş Holding’in Basketbol Projesi ile kapanan derneğimizin futbol okulu projesi, büyük ölçüde benzerlik gösteriyor...

Projenin değerini ortaya koyması nedeniyle, ilginç bir hatırayı paylaşmak isterim…

Çok iyi tanıdığım bir mühendis dost, oğlundan dert yanıyordu… Oğlu 11 yaşında idi…

“Ne yaptıysam adam edemedim. Eve gelen misafirlerin cebinden, işe girdiği yerin kasasından para çaldığını görmek ve duymak beni kahrediyor. Perişanım... Üstelik dersleri de çok kötü…”

O sıralarda yıkılan belediye işhanının 4. katında derneğimiz ofisi vardı...

Futbol okulu kayıtları orada yapılıyordu…

O dosta “çocuğunu derneğe getirmesini” söyledim.

Geldiler… Babasını odadan çıkarıp çocukla konuşmaya başladım.

“Bu forma ne renk?”

- Yeşil siyah

“Hangi takımın rengi?”

- Sakaryaspor’un…

“Sen top oynamayı seviyor musun?”

-Hem de çok

“Senin çok güzel bir fiziki yapın var. Tıpkı Oğuz gibi, Aykut gibi… Futbolcu olabilirsin.  İster misin bizim futbol okuluna katılmayı…”

Çocuğun gözlerinin içi gülmeye başladı.

-Evet, isterim.

“O halde bu forma, şort, tozluk, top ve ayakkabı senin. Hocanın adı da Yenal Kaçıra… Ancak bir şartım var

-Baban ve annenden en ufka bir şikayet gelmeyecek.

-Derslerine çok çalışacaksın ve öğretmenin senden memnun olacak.

-Arkadaşlarınla çok iyi geçineceksin. Aksi halde elinden her şey gider ve futbol okulundan kovulursun...

Çocuktan söz almıştım…

Sonra ne oldu dersiniz!

İki ay sonra babası, elinde baklava tepsisiyle gelip hocalara teşekkür ziyafeti çekti...

Ve “Sizin elinizde sihirli değnek mi var! Böyle bir şey olacağını hiç aklıma getirmedim. Oğlum ne beni, ne annesini, ne de öğretmenini üzüyor. Her şey artık çok farklı… Allah sizden razı olsun.”

“Çocukları sevdikleri ile eğitmenin” ne derece önemli olduğunu, bu uygulamalar sırasında gördük...

Doğuş Holding’in başlattığı gençlere yönelik basketbol seferberliği de, sanırım böyle nice nice sıkıntılı gencin kurtuluşuna vesile olacak...

İlimizde ilk defa uygulamaya koyduğumuz altyapı çalışmaları sırasında gerek tesis, gerekse bu tür faaliyetlerle Sakaryaspor’a çok sayıda futbolcu kazandırdığımız olmuştur.

Şimdi o anlayış ve yapının kaybını görmek, eski bir futbolcu olarak beni ve dernek üyelerimizi ziyadesiyle üzüyor…

Darüşşafaka Doğuş Holding Basketbol Projesi’ni uygulamaya koyan ekibin, başarılarının devamını diliyorum…