DEĞİŞİKLİK TAKIMI HAVAYA SOKAR
Sakarya milletvekili aday listesinde köklü değişiklikler oldu. Sakarya’nın tek bakanı konumundaki Ayşenur İslam aday olmadı. Yine 7. sıra adayı Bilgehan Doğru kendi isteğiyle listede yer almadı. Seçilmiş milletvekili Ali İnci de liste dışı kaldı. Bu denli kapsamlı bir değişiklik risk almak anlamı taşımıyor mu?
Bu değişiklikleri çoğu zorunlu değişikliklerdir. Sayın Bakanımız Ayşenur İslam kendi isteğiyle aday olmadı. Bilgehan Doğru ise 7 Haziran seçimlerinde çok çalıştı ve çaba gösterdi, o da kendi isteğiyle başvurusunu yapmadı. Bir il’de Genel Başkan Yardımcısı ve bakan varsa siyasetin raconu şudur: İlk öncelikle birinci onu koyarsınız. Şaban bey de aday adaylık başvurusunu yaptı. Ve listede yer buldu. Bunun içindir ki listede mecburiyetten bir değişiklik yapmak durumda kalındı. Liste dışı kalan arkadaşlarımızın yanlış bir şey yaptıkları da yok. Fakat listeye 7 kişiden fazla yazamıyorsunuz. Bir milletvekilini bulunduğu pozisyondan daha geriye yazmak siyasi açısından doğru olmayabilirdi. Belki de dışarda kalmak daha iyi bir çözüm diye düşünülmüş olabilir. Tabi ki ben seçim komisyonda bulunmadım. O bakımdan içeride ne konuşuldu ben bilemiyorum. Ama siyasetin mantığını yorumladığımda böyle bir izahat aklıma geliyor. Bu bakımdan bu bir risk değildir. Zaten Türkiye'nin genelinde 53 arkadaşımız listelerde yer bulamadı. Türkiye açısından baktığımızda listelerin değişmiş olması da olumlu karşılandı. Takımda bazı değişlikler takımı havaya sokabiliyor.

HERKES GÖREVİNİ EN İYİ ŞEKİLDE YAPAR
Özellikle Ali İnci’nin yeniden aday gösterilmeyişi üzerine çok spekülasyon yapıldı. Kendisinin aday gösterilmemesinin parti açısından kayıp olduğunu düşünüyor musunuz?
Böyle bir durumda, aday arkadaşlarımıza haksızlık etmiş oluruz. Şuanda birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız pırıl pırıl insanlar ve verilecek görevlerin tamamını yapacak arkadaşlarımızdır. Dolasıyla AK Parti'de kime ne görev verilirse, en iyi şekilde görevlerini yürütür.

KENDİLERİNİ BUĞDAY AMBARINDA SANIYORLAR
Sakarya’da milletvekili dağılımının değişeceğini düşünüyor musunuz? Özellikle son zamanlarda sıklıkla 4 AK Parti, 2 MHP, 1 CHP yorumları yapılıyor…
Hiç kimse kendini buğday ambarında görmesin. AK Parti'nin Sakarya'da bir tabanı vardır.  Sakarya AK Parti'nin kalesidir. 7 Haziran seçimlerinde AK Parti kaybedebileceği kadar oyunu kaybetti. Şimdi ise AK Parti için hasat zamanı, şu anda rüzgâr arkamızdan esiyor. 7 Haziran'da aldığımız oyun, Allah'ın izniyle çok çok üzerinde oy alacağız. Oyumuz artarken nasıl milletvekilli oyumuz azalacak? Böyle ters bir mantık olabilir mi? AK Parti Sakarya'da tekrardan oy oranını artıracaktır. Milletvekilli sayımızı 6 mı olur 7 mi olur bunu tam olarak kestiremiyorum. Fakat muhalefetin dediği gibi de olmayacaktır.

ŞU ANDA TEK YÜREĞİZ
Parti içinde gruplaşmalar ve hizipler olduğu iddiası var... AK Parti Sakarya'da seçime parçalı bir yapıyla mı gidiyor?
Kesinlikle böyle bir durum yoktur. Aday adaylığı süreçlerinde arkadaşlarımız fikirlerini beyan ederler. Bizim genel merkezimizde insanların fikirlerini söylemesi için fırsatlar verir. Nitekim bu seçimlerde zamanın az olmasına rağmen Büyükşehir Belediye Başkanımızdan, ilçe başkanlarımızdan ve il başkanlarımızdan gerekli bilgiler alındı. Milletvekilli aday listesi açıklandığı zaman bütün yapılan fikirler bir yana bırakılır. Artık herkes Sakarya'da milletvekilli aday sayımızı yükseltmek ve en fazla oy almak için çalışmalarını yürütür. Ben arazide bunu görüyorum. Her kademeden teşkilatımız ve belediye başkanlarımız bir oy fazla almanın derdinde. Kadın kollarımız müthiş çalışıyor. Gençlik kollarımızda sahada çalışmalarını sürdürüyor. Her bir ferdimiz, üyemiz hatta üye olmayan gönüldeşlerimiz AK Parti için çalışıyor. AK Parti şuanda tek yürektir.

ACARTÜRK’ÜN AÇIKLAMALARI ŞEHRE KÖTÜLÜK
MHP adayı Alirıza Acartürk dün bir açıklama yaparak Sakarya’nın gelişmişlik sıralamasında 56. sırada olduğunu ileri sürdü. Ve bu durumdan AK Partili vekilleri sorumlu tuttu… Sakarya’nın durumu bu kadar kötü mü?
MHP’de Sakarya'da milletvekilli adaylığına seçilmişse bundan daha ciddi değerlendirmeler beklenir. Ciddiyetsiz açıklamalarda bulunulmuş. AK Parti hükümeti iktidara geldiğinde Sakarya TÜİK verilerine göre 23'üncü sıralarda idi. Fakat yeni açıklanan rakamlara göre Sakarya 17 ve 18. sıra arasında gidip gelmektedir. Şimdi ise Sakarya 56. sırada diye bir açıklama ortaya atılıyor ama bunun kaynağı açıklanmıyor. Benim tahminimce bu anketi el altından MHP'nin Sakarya il binasında yaptılar ve bunu bu şekilde açıkladılar. Benim tavsiyem daha önde iller varsa o illerde yaşamaya devam etsinler. Biz Sakarya'yı seviyoruz. Bu şehre hizmet etmek için yola giren birinin bu şekilde açıklamalar yapması gerçekten bu şehre yapılan en büyük kötülüktür.

ŞEKER FABRİKASI İÇİN HER ŞEYİ YAPTIK
Şeker Fabrikası’nın geldiği son durumdan sizi sorumlu tutan bir kesim var. Fabrikayı bu hallere siz mi getirdiniz?
Şeker Fabrikası 1999 yılında depremde zarar görmüş ve o zamandaki hükümet MHP'nin içinde bulunduğu üçlü koalisyon hükümeti Şeker Fabrikası’na kapatılmasını ve ardından da hurda fiyatına satılmasına karar vermişti. Vatandaşlarımızın isteği üzerine fabrikanın kapatılmaması için çok mücadele ettik. Mücadele edenlerin önünde ise ben vardım. Türkiye 'de mantık budur. Bir işe çalışıyorsanız, olması için çabalıyorsanız siz eleştirilirsiniz. Kenarda durursanız kesinlikle eleştiri almazsınız. Ama ben kenarda duramayacak kadar Sakarya'yı seven ve tez canlı biriyimdir. Şeker Fabrikasını Sakarya halkı istiyor diye, 180 milyonluk borcunu silerek, satışa çıkardık ve Sakarya çiftçisinin ortak olduğu bir kooperatif ihaleye girerek aldı. Biz o zaman sevindik. Fakat zaman geçtikçe Sakarya'da pancar üretimi azaldı. Kota sorunu yoktu. Mevcut kotayı dolduramadığımız için gene benim imzamla verilmiş ve Sakarya'da doldurulmayan kota diğer illerde doldurulur diye özel kanun çıkardık. Şeker Fabrikası için parmağını oynatmamış kişiler şimdi açıklamalarda bulunuyor.

VERİLEN SÖZLER YERDE KALMAZ
Sakarya’yla ilgili 7 Haziran’da verilenlerin haricinde bir müjde olacak mı? Daha önce sözü verilen projeler ne zaman tamamlanacak?
2011 yılında bizler bazı sözler vermiştik. Sakarya’ya yeni stadyum sözü 2011 yılında verilmişti. Stat projesi büyük bir projedir. Bu soruları bize hemen 2011 yılının sonunda sormaya başladılar. Bizde dedik ki merak etmeyin stat yapılacak. Şuanda stadın çatısı kapatılıyor. Bin yataklı hastane sözü verildi. Hastane nerede efendim diyenler var. Başbakanımızın sözünü yerde bırakacak kadar nezaketsiz değiliz. Türkiye'de Başbakanın sözü hava kalmaz. Söz verilmiş ise yerine getirilecektir. Bin yataklı hastanenin teminatı Başbakanımız, AK Parti ve bizleriz. Üzerinde çok titizlikle çalıştığımız projelerimiz de var. Bunların bir tanesi aşağı Sakarya Sulama Kanalı Projesi. Tarım şehri diyoruz sulama kapasitemiz düşük. Sulama kapasitemizi 6 ve 7 ye katlayacak bir sulama projemiz var. Söğütlü sınırında başlayarak Karasu Kum Köy'e kadar bütün havzayı sulayacak Sulama Kanalı Projemiz var. Yapım ihalesini 2016 yılında yapacaktık. Fakat koalisyon olursak bu projelerimiz kalır. Koalisyon dönemlerinde böyle büyük projeleri hayata geçiremezsiniz demektir. İnşallah tek başımıza iktidara geliriz. Projesi bitmiş olan artık yapım ihalesi için bekleyen bu projeyi hayata geçireceğiz diye ümit ediyorum. Sakarya Üniversitesi içinde 7 adet fakülte kurduk. Bu sayede öğrenci sayısı 27 binlerden 86 binlere çıktı. Bir Anadolu şehri kadar Sakarya Üniversitemizde öğrencimiz var. Sakarya ikinci üniversiteyi de hak ediyor.

Rüzgâr arkamızdan esiyor

7 Haziran’dan sonra bazı fikirlerin değiştiğini söyleyen Ayhan Sefer Üstün, “7 Haziran’da çıkan sonuçtan herkes zarar gördü. Şimdi biz ne yaptık, yanlış yapmışız diyen çok insan var etrafımızda. Müthiş bir rüzgâr esiyor. Şu 1 hafta içerisinde Sakarya’nın yarısını dolaştım. Büyük ilçelerini gezdim. Rüzgârın arkadan estiğini hissediyorum” dedi

SİYASET YAPACAĞIMI SÖYLEMİŞTİM
Partide Genel Başkan Yardımcılığı ve MKYK üyeliği gibi önemli görevlere getirildiniz… Böylesi görevler bekliyor muydunuz yoksa sizin için sürpriz mi oldu?
Biliyorsunuz ben 3 dönem milletvekilliği yaptım. Partimizin tüzüğü gerekince bir dönem ara vermek zorunda kaldık. Biz milletvekili olmayacağımızı biliyorduk ve bu durumu kabullenmiştik. Ancak önümüzde bir kongre vardı. Etrafımdakiler bana benzer soruyu sorduğunda milletvekili olamayacağımı ama siyasetle meşgul olmaya devam edeceğimi belirtmiştim. Özellikle tecrübelerimizi teşkilatlarda aktarmak istediğimizi söylüyorduk. Yani kongrede görev alma arzumuzu ve isteğimizi etrafımızla paylaşıyorduk. Belki bundan, belki de gerçekten genç yaşta edindiğimiz bu teşkilat tecrübesini Genel Merkez’de kullanmak adına Sayın Başbakanımız böyle bir görev bize tevdi etti, tevdi edeceğini de daha önceden söyledi. Biz tabii ki memleketimizin 7 Haziran’dan sonra düştüğü bu siyasi kaostan kurtulması adına böylesi bir tekliften ve görevden geri duramazdık. Öncelikle Genel Merkez’de görev alma adına yeniden siyasete bu manada dönmüş olduk.

HEDEFİMİZ YÜZDE 70
1 Kasım seçimlerine çok az bir süre kaldı. Hemen her gün ziyaretler gerçekleştiriyorsunuz. Sakarya’daki seçim havasını nasıl görüyorsunuz? Vatandaşın size ve partinize yaklaşımı nasıl?
7 Haziran’da da ben sahalardaydım. 16 gün Avrupa’da, Almanya’da çalıştım. Sakarya ve Eskişehir’de de çalıştım. O zaman biraz arazide böyle bir boş vermişlik, gevşeklik vardı. Bu bizim adaylarımızdan kaynaklanan bir şey değildi. Vatandaşımızdan da kaynaklanan durumlar vardı. “AK Parti zaten oyu alıyor. Bu sefer bizim sahaya çıkmamıza gerek yok. Tatile gidelim, gezmeye gidelim” gibi düşünüldü ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Ama bu sonuçtan herkes zarar gördü. Şimdi biz ne yaptık, yanlış yapmışız diyen çok insan var etrafımızda. Müthiş bir rüzgâr esiyor. Şu 1 hafta içerisinde Sakarya’nın yarısını dolaştım. Büyük ilçelerini gezdim. Rüzgârın arkadan estiğini hissediyorum. Yani çok seçime girdik, çıktık. Bunu iş dünyasından, esnaflardan, vatandaşlarımızdan hissedebiliyorsunuz. Gerçekten memleketin halini düşünüyoruz, oyumuzu bu sefer kendimize atacağız diyen çok vatandaşımızla karşılaştık. Bu da ümit verici bir durumdur. Ben öncelikle Sakarya’da kaybetmiş olacağımız oyların üzerine koyacağımızı, öncelikle yüzde 62’yi yakalayacağımızı, daha sonra üzerine koyarak ifade ettiğim gibi doğal oyumuz olan yüzde 70’e ne kadar yaklaşabilirsek yaklaşamaya çalışacağımızı buradan ifade edeyim.

HERKES DERS ÇIKARDI
Partiniz yeniden tek başına iktidar olabilecek mi? 7 Haziran’a nazaran ne değişti de seçmen 1 Kasım’da AK Parti’ye oy versin?
Bir defa genel konjonktür açısından baktığımız zaman siyasi krizin hiç kimseye faydası olmadığını herkes gördü. Dün çok ünlü bir fabrikaya gittim. Onlar diyorlar ki: “7 Haziran’dan sonra siparişlerimiz yarıya düştü. Biz bunu hissettirmek istemiyoruz ancak işçilerimiz bunun farkındalar. Böyle giderse işçi çıkarmak zorunda kalacağız.” Piyasa da bunu fazlasıyla hissetti. İkincisi diyoruz ya herkes buradan ders çıkardı. Buradan AK Parti de ders çıkardı. 7 Haziran’dan sonra AK Parti ne yaptı derseniz; kongresini yaptı. Bu kongrede genel merkez yöneticilerinin önemli bir kısmı değiştirildi. 50 MKYK üyesinden 31’ini değiştirdi. 14 MYK üyesinden 11’ini değiştirdi. İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini de ben yürütüyorum. Bunun dışında 7 Haziran’da listelere yönelik çokça itirazlar vardı. Tabana yönelik insanlar yoktu. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da çok itiraz gelmişti. Listelerimizi değiştirdik ve 53 tane yeni seçilen arkadaşımız listelerde yer almadı. Bu bir hava getirdi. Listelerin değişmesi umut oldu. Vatandaşa dokunan vaatlerimiz de her şeyi değiştirecek diye düşünüyorum. AK Parti yola çıkarken 3 ‘Y’ ile yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ile mücadele edeceğim dedi. Yolsuzluklar ile ilgili olarak sanki vatandaşlarımızda da artık yeterince mücadele etmiyoruz, artık hassasiyetimizi kaybetmişiz gibi bir algı oluştu. Bunu tamir etmek zorundaydık. Bunu tamiri de şu şekilde oldu; Son kongrede tüzük değişikliği yaptık ve AK Parti Genel Merkezi’nde Genel Başkan’a bağlı siyasi erdem ve etik kurulunu oluşturduk. Ben bu kurulun kurulması için mecliste çok mücadele ettim. Kanun teklifim hala duruyor. Mecliste kurulmasını başaramadık. Ama aynı şekilde partimizde mücadelede bu konuyla ilgili mücadelede bulundu. Bu kurulu kurduğu için Sayın Başbakanımıza son derece müteşekkirim. AK Parti bütün dünyadaki mazlumların ümidi, 200 yılda Türkiye’mize gelmiş bir şanstır. Bu ümidi kıracak insanlar bizim içimizde barınmasınlar. Bakın şu an arazideyiz, koşturuyoruz. İnsanlar dişinden, tırnağından arttırdıkları paralar ile seçim çalışması yapıyorlar. Birileri biraz daha fazla kazanacak diye bizim bu insanların umudunu yok etmeye hakkımız yok.  Bu insanların on parmağı yakalarında olur. Onun için çok kuvvetli bir mesaj veriyoruz. Yolsuzluklar konusunda da artık göğsümüzü gere gere sokakta vatandaşımıza anlatabileceğiz. Bu da 7 Haziran’da gerçekleştirilmiş değişikliklerden bir tanesidir. Bu durum bizim elimizi arazide müthiş bir şekilde kuvvetlendirecektir.

KOALİSYONA YANAŞMADILAR
CHP veya MHP ile neden koalisyon kurulmadı da Türkiye yeniden seçime gitmek durumunda kaldı? Seçmenin mesajı koalisyon değil miydi?
Biz sürecin içerisinde yer aldık. HDP daha sonuçlar belli olmadan zinhar AK Parti ile bir koalisyon yapmayacağını belirtti. Ve bunu pazarlayarak oyunu da arttırmaya çalıştı. Seçim oldu, daha 3 saat sonra Sayın Bahçeli, “Seçimse seçim, hodri meydan” dedi. Biz buna seçim kızgınlığı ile söylenmiş bir laf mı diye baktık. Daha sonraki süreçte iki sefer kapısını çaldık. Her ikisinde de hayır dedi. Hayır anlamına gelecek şartlar öne sürdü. Çözüm sürecini söylüyor ama o esnada çözüm süreci kalkmış idi. Cumhurbaşkanımız ile alakalı veya seçim taahhütlerinde yapamayacağı çok ağır maddeler ve talepler vardı. Son 10-15 yılın inkar edecek olayları vardı. Onlar da yapamayacağımızı bildikleri halde kusur bizde olsun durumuyla bizi karşı karşıya bırakmaya çalıştılar. O zaman CHP ile süreç yapılabilir mi diye düşünüldü. Bu süreç CHP ile biraz daha insani bir şekilde geçti. İleride düşebilecek bir süreç olarak kaldı. “Bir restorasyon hükümeti kuracağız. Siz aslında her şeyi son 10 yılda mahvettiniz. Biz gelelim bu işleri restore edelim. Sizin yanlışlarınızı düzeltelim. Memleketi selamete çıkaralım” dediler. Yani bu dil de yanlıştı. Şimdi bizim öteden beri tabanımıza mesaj verdiğimiz milli eğitimle alakalı ciddi talepler ile karşı karşıya kaldık. Bunlarda bir esneme olmayacağı hissedildi. Zaten bu görüşmeler bir yoklamaydı. Bu yoklamalarda bunların olmayacağı görülünce koalisyondan ümidimizi kestik. Aslında koalisyona baktığımızda ülkede başarılı koalisyonlar hiç olmadı. Merhum Demirel, “Çifte kazık toprağa girmez. Bizi tek başımıza iktidara getirin” diyordu. Türkiye’de maalesef koalisyonlar başarılı olamadı. Aslında Avrupa’da da başarılı örnekler yok. Almanya’da son yıllarda başarılı bir 2’li koalisyon kuruldu. İtalya bu koalisyonlar yüzünden neredeyse batıyordu. Hala da düzlüğe çıkmış değiller. Yüzde 40’ı veren partiye sorgusuz sualsiz iktidara vereceklerini söylediler. Türkiye’de biz yıllardan beri bunu ifade etmeye çalışıyoruz. Tekrar koalisyonlu dönemlere dönmeyelim. Bunun çaresi Başkanlık sistemidir. Bunu başaramadık. En azından İtalya’nın yaptığı gibi iktidarı kolaylaştıracak anayasal çözümler getirmemiz gerekiyor. Getirmezsek böyle hükümetsiz kalmak zorunda oluyoruz. Kısa vadede iş gene milletimize düşmektedir.

ÇÖZÜM SÜRECİ BOŞA DEĞİLDİ
Ne oldu da 7 Haziran’dan sonra terör olayları arttı? Savaşı AK Parti mi çıkardı? Çözüm Süreci boşa mı gitti?
Çözüm süreci yaklaşık 3 yıl sürdü. Bu 3 yılda iyi şeyler de oldu. Demokratik haklar verildi. Bu haklar hem doğudaki insanımıza hem batıdaki insanımıza hitap etti. Şuanda bu haklar kullanılıyor. Ama çözüm süreci sona doğru yaklaşırken dünya konjonktüründe değişiklikler oldu. Yani Irak’ta, Suriye’de birtakım olaylar oldu. pkk bu konjonktürden istifade ederek bir oldu bitti ile bölgede sonuç alabileceğini düşündü. Karşısında yüzyıllara dayanan güçlü bir devlet var. Aslında 7 Haziran’dan sonra Çözüm Süreci’nin hızlanacağı düşünülüyordu. HDP 80 milletvekili çıkardı. Tam da siyaset zemini doğdu. Herkes tarafından da siyaset yapması bekleniyordu. HDP siyaset yapacağına pkk’nın peşine katıldı. pkk 7 Haziran’dan sonra operasyonlar başlayana kadar 20 kadar asker ve polisimizi şehit etti.  Neticede hükümet olmanın sorumluluğu olarak yeniden operasyonlar başladı. İhanet eden pkk idi. Çözüm sürecinde biz de boş durmadık. Kendi uçağımızı, silahımızı, tankımızı, tüfeğimizi üretir hale geldik. Verdiğimiz haklar da boşa gitmedi. pkk’ya karşı ciddi mücadele ediliyor. Halkı sokağa davet ediyorlar. Doğudaki vatandaşlarımız bunlara karşılık vermiyor. Sakarya’daki haklarımız nasılsa oralarda da aynı haklar var. Demokrasiyi savunuyoruz. Bütün hakları birlikte kullanacağız. Nasıl burada ki insanlar devletine, milletine saygılıysa herkesin bu saygıyı göstermesini bekliyoruz. Buna ihanet eden, bölgeselcilik yapan kim varsa bunlar ile sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ama insan hakları açısından, demokratik haklar açısından eksiklikler varsa bunları da gidermeye çalışacağız. Dolayısı ile Çözüm Süreci kesinlikle boşa gitmiş bir süreç değildir. İnsan hakları açısından baktığımızda Çözüm Süreci amacına ulaşmıştır.

GEREKİRSE KENDİMİZİ YAKARIZ
Geçmişte Abdullah Öcalan’la ilgili kendinizi onun yerine koyduğunuz yönünde yaptığınız açıklama bugünlerde tekrar piyasaya sürülüyor... Kastınız ve söylemek istediğiniz neydi o açıklamada?
Kayıtlar ortadadır. İnsanlar bazen dediklerimizi saptırabiliyorlar. “Çözüm süreci sonuca ersin diye uğraşıyoruz. Gövdelerimizi taşın altına koyuyoruz. Hatta siyasi bedeli ne olursa olsun biz bunu destekliyoruz” dedik. Belki 7 Haziran’da oylarımızın düşmesinin sebebi budur. Kendimizi feda ettik ve ülkemizin yararı için bazı şeyleri göze aldık. Şimdi burada şu soruyu sordu spiker: Çözüm süreci başarıya ulaşır, silahlar gömülürse, pkk dağılırsa Öcalan’ın durumu ne olacak” dedi.  Ben de, “Herhalde o da ben ne olacağım diye sorar” yanıtını verdim. Şimdi bunu aldılar, saptırdılar. Sürecin olumlu devam etmesi için gayret eden insanların konuşmalarını arşivlerden çıkartarak topluma ayar vermenin gerçekten bir anlamı yok. Biz memleketimiz için gerekirse kendimizi yakarız. Bu süreç kendimize zarar verdiğimiz bir süreçti. Ama memleket için bunu yaptık. Çatışmalı bir ortamı AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız başlattı gibi bir söylem de iftiradır. Cumhurbaşkanımız seçilmiş biridir. AK Parti’nin kurucu lideridir. Onun öneri ve sözleri bizler için çok önemlidir. Biz bütün zorlukları onun liderliğinde geçtik. Bu bakımdan etkin olması kadar normal bir şey yok.

KİMSE ÜMİTSİZLİĞE KAPILMASIN
Son olarak vatandaşlara neler söylemek istersiniz?
Vatandaşlarımız ümitsizliğe kapılmasın. AK Parti 13 yılda Türkiye'nin rengini değiştirmiştir. AK Parti, Sakarya'yı deprem şartlarından almış, 1 milyonluk şehir mesafesine getirmiştir. Sakarya'nın nüfusu biz aldığımızda 720 bindi. İnsanlar bu şehri terk etmişlerdi. Terk edenler de tekrardan Sakarya'ya dönüş yaptılar.  Bizim nüfusumuz dengeli bir şekilde artıyor. Sakarya nüfusu bir milyon yaklaşmasına rağmen şehirde hiçbir sıkıntı görmezsiniz. Bu başarıyı sürdürmeye devam edeceğiz. AK Parti'nin iktidarını sağlayacağız. 1 aylık seçim sürecinde tüm adaylarımız temiz bir dil kullansınlar. Projelerini anlatsınlar. Şahsiyatla uğraşmasınlar. Bu bakımdan centilmence bir yarış olsun.

 

Editör: Haber Merkezi