Sakaryamız’ın yeşil siyah sevdası Sakaryasporumuz yüzümüzü bir kez daha güldürdü. Finallerin takımı olduğunu bir kez daha ispatlayan yeşil siyahlıların galibiyetinden emin olarak düştük Antalya yoluna...
Sinan Uyar, Fatih Kenar, Resul Çolakoğlu ve Özgür Saka özel arabamızla Pazar sabahı çıktık yola. Antalya yolu değil mübarek sanki Adapazarı - Yenikent duble yolu gibi. Eşini, çoluğunu, çocuğunu alanlar mı dersiniz, formasını, bayrağını kaparak otobüslere dolanlar mı, herkes Sakaryaspor’un peşinde. Özlemiştik bu heyecanı.
Antalya’ya vardığımızda Mardan Stadı’nı bulmamız deveye hendek atlatmaktan zor oldu! Mardan Oteli’nin sahibinin Antalya şehrinin futbol kulüplerinin sezon başı ve devre arası kamp uğrak yerine dönüşmesi sebebiyle inşa ettirdiği bir statmış Mardan. Bütün sezon Antalyaspor’a evsahipliği yapmış statları yıkılma tehlikesi altında olduğu için. Antalyalılar doldurmamış bu stadı hiç. Niye doldursunlar ki zaten ucube yollardan ulaşım, giren çıkamıyor, çıkmak isteyen dönemiyor. Bu statta maç oynatmak hele hele böylesi önemli bir organizasyonu vermek tam bir cinayet. Futbol federasyonu bunca şehir ve stat dururken nerden buldu bu Mardan’ı anlam veremedim!
Neyse gelelim biz yeşil siyah sevdamıza. ‘Bu sevda hiçbir zaman bitmez’ Antalya Mardan Stadı’nı güç bela gelebildiğimizde ilk alkıma gelen cümleydi.
Sakaryaspor Play-Off maçlarını, tüm şehir de böyle maçlarda onları takip etmeyi ve gönülden inanarak desteklemeyi seviyor.
Arabamızı stadın yakınına koyayamıyoruz. Yollar tıkanmış, tarlalar 54 plakalı araçlarla dolmuş. Kenara köşeye sıkıştırdık biz de aracımızı, başladık kavurucu sıcakta stada yürümeye. Evet evet yürüyoruz nereye mi? Şampiyonluğa yürüyoruz. Herkesin gözünde inanmışlık var, sevinç gösterileri o andan başlamış.
Karşılayanlara bak bizi. Göz göz Göztepeliler, Mersinliler. Birer otobüsle gelmişler desteğe. Yer yeşil gök siyah Antalya Mardan değil sanki Sakarya Atatürk Stadı’na Çark Caddesi’nden yürüyoruz. Tüylerim diken diken oluyor atılan her adımda.
Stada giriyoruz. Aman Allah’ım yok böyle bir seyirci…Bunu bir tek ben söylemiyorum. TRT’nin spikerinden tutun, Antalyalı basın mensubu arkadaşlarımıza kadar herkes aynı şeyi haykırıyor. Hele hele bir su satıcısının şu sözleri yeter artar bile kalabalığı anlamanız için. Telefonuna sarılıyor ve heyecanla ‘Abi bir kamyon su gönderin su bitti ama insan bitmedi hala geliyorlar.’ diyor ve ekliyor, ‘Abi ben bir yıldır bu statta daha da sıcak havalarda su sattım ama hayatımda hiç bu kadar çok su satmamıştım.’
Seyircimiz ve takımımız bir bütün olmuş inanmış hem de öyle inanmışlar ki o gece karşılarına kim çıksa yenecekler. Nitekim maç gollerle başlıyor. Önce penaltıdan Levent, ardından Mesut akıyor ceza sahasına. O ne ince çalım kaleciye. Kale boş ve 2. gol geliyor. Ardından bir duran top ve 3 oluyor. Maç orda bitti zaten.
İşte bu motivasyonu bu takım ruhunun oluşmasında en önemli faktör olan öz evladımız Şaban Yıldırım Hoca. Mütevazi insan, şampiyonluk düdüğü çalınıyor kulübesinden zıplıyor sarılıyor evlatlarına başta Kaptan Levent’e. Omzundaki dayanılmaz ağrıya rağmen ‘Ben bu sahaya çıkacam ve zafere ortak olacam’ diyen güzel insana. Sahaya zorla çekiyorlar Şaban Hoca’yı. Sevinin Hocam, büyük başarınızla evlatlarınızla gurur duyarak gönül rahatlağıyla sevinin. Bu şampiyonluktaki en büyük pay siz ve evlatlarınız niye nitelendirdiğim oyuncularınız ve ekibinizindir.
Sakaryaspor forması her zaman ağır olmuştur. Herkes bu formayı taşıyamaz ya da hakkını veremez. Ama önceki gün ve Play-Off maçlarının tümünde izlediğimiz yeşil siyahlı oyuncularımız sonuna kadar bu formanın hakkını verdiler. Sizleri gönülden ve yürekten tebrik ediyorum. Ayaklarınıza sağlık, yüreğinize sağlık bu şehir, bu taraftar Şaban Hoca ve evlatlarını hele hele böylesi önemli bir şampiyonluğu unutmayacaktır, unutturmazlar emin olabilirsiniz.