Türk Milli Futbol Takımı’nın “olmaz” denilenleri olur hale getirip son dakikalarda kazandığı Avrupa şampiyonasına katılma hakkıyla kendinden geçen sporsever gönüller, turnuvada en güçlü gruba düşen Milli Takımımızın başarısız futbolu karşısında adeta şoka uğradı…

Maçlar başlayınca umut edilen değil, beklenen oldu…

Milli takımımızın henüz böyle kalitesi, temposu ve havası yüksek turnuvayı kaldıracak olgunluğa erişmediği görüldü…

Hırvatistan ve İspanya yenilgileri sürpriz sayılmazdı…

Zira İspanya, dünya ve Avrupa şampiyonu olmuş güçlü kadrosuyla yine bu turnuvanın favorilerindendir…

Bütün bunlar bir yana tribünleri dolduran ellerinde ay yıldızlı bayraklarla ülkesinin saha dışı temsilciliğinde örnek bir tavır sergileyen taraftarlarımız, dünyanın en büyük takımlarından Barcelona’daki futbol elçimiz Arda Turan’ı harekete geçirecek alkışlarla ne kadar sevildiğini göstereceği yerde;  alaturka bir anlayışla  yakışıksız, çirkin bir şekilde ve de oyundan koparacak tezahüratlarıyla son derece kötü, bir o kadar da üzücü bir tavır sergileyerek dost-düşman herkesi güldürdü...

Bu durum, Milli Takım’ın normal sayabileceğimiz yenilgisinden çok daha fazla üzdü beni, eski bir futbolcu olarak…

Futbolda her şey olabilir zira yuvarlaktır top…

Taraftarımızın bu halde dahi, turnuvaya katılmayı büyük başarı sayıp takımımıza ve kötü günlerinde oldukları her halinden belli futbolcularımıza moral verici tezahüratlarıyla sahip çıkması gerekirdi…

Hele de gurbet elde ve de dünyanın gözü önünde…

Bun bilinci taşımayanların tribünlerde yeri olmamalı…

Hızlı bir şekilde unutmak istediğimiz bir karşılaşma oldu, 1954 yılı Dünya kupası eleme maçında İstanbul’da Fenerbahçeli canavar Burhan’ın golüyle 1-0  yenip saf dışı bıraktığımız İspanya maçı geride kaldı…

Milli Takım’a son karşılaşmayı kazanmaları adına “Kırmızı-beyaz karanfiller” gönderiyoruz Bizim Bahçe’den, şans getirmesi dileğiyle…

YÜKSEL AYANOĞLU’NU AĞLATAN GEZİ

MHP eski il başkanı ve Adapazarı Belediye başkan adayı Yüksel Ayanoğlu, bir grup arkadaşıyla Ramazan öncesi çıktıkları Balkan ülkeleri gezisinde son derece ilginç olaylarla karşılaşıp, yine ilginç anılarla şehrimize dönmüştü…

Ne zaman ve nerede karşılaşsak, Evlad-ı Fatihan’da yaptıkları söyleşilerden bir kesit sunar…

Yine öyle oldu…

Güneydoğu’da, pkk terör örgütüne karşı verilen mücadele sadece ülkemizde değil, Kosova’da da aynı üzüntü ve aynı heyecan içerisinde takip ediliyormuş…

Yüksel Ayanoğlu’na sorular, hep bu konu üzerine gelmiş...

Sonunda koca bıyıklı bir Arnavut dikilmiş karşısına…

“Anlat hele bir yol bana!

Niye bu pkklıları bir hafta içerisinde temizleyip yok edemezler de bizi burada üzerler!

Asker mi yok!

Biz buradan gönüllü gitmeye hazırız, yeter ki talep gelsin.

Bitsin bu bela!

Türkiye bizim yaşam kaynağımız ve ümidimizdir…

Söyleyin dönünce, bilsinler ki Kosova’da canını ay yıldızlı bayrak uğruna vermeye hazır bir kuvvet var!”

Bu sözler aynı duyguları taşıyan Yüksel Ayanoğlu’nun fena halde duygulanmasına, gözlerinden yaşlar dökülmesine yol açmış…

İşte böyle manevi bir iklim var Evlad-ı Fatihan’da…

Onlara selam olsun deyip “laleler” Yüksel Ayanoğlu’na ise “Leylaklar” gönderelim istedik Bizim Bahçe’den…