İnsana beyanı öğreten Allah’a hamdolsun. İnsan sadece kendi hemcinsiyle değil, aynı zamanda kuşlar ile de konuşma yeteneğine sahiptir. Söz ve yazı insanlık medeniyetinin iki unsurudur. Oku ve kaleme yemin ile başlayan sureler bu amelin önemini ortaya koymaktadır.

Teknik imkânlar geliştikçe yazı ve duyuru imkânları da artmıştır. Bunlardan biri de internet ağı vasıtasıyla elde edilen “sosyal medya” ağının kullanılmasıdır. İnsanın her yapıp ettikleri onun karakter ve seciyesini ortaya koymaktadır. Yediği yemekten, giydiği elbiseye varıncaya kadar her ne varsa hepsi inanın hayat duruşunu anlatmaktadır.

Dost seçimi, ilgi ve beğenilerini, malayaniyle ne kadar ilgilendiği, yanında ki arkadaşa değer verip vermediği, yorum ve değerlendirmeler gibi daha sayılamayacak kadar bir çok alanda sosyal medya değerlendirme kılavuzuna ihtiyacımız vardır.

Sosyal medya dostları ve dargınlıkları, mahkeme ve hapse varıncaya kadar süren olaylara bakınca yalnız sanılan bu alan gayb olmaktan çıkıp, şehadet alanının görünür yüzünü oluşturmuştur. “Gizliyi ve açığı bilen” Allah’a karşı iman ve sorumlulukların yıprandığı bir alan olmuştur.

“Kimsenin görmediği yerde” Allah’a haşyet/saygı duyanların imtihan alanı maalesef pek başarıyla sonuçlanmamaktadır. Mahremiyet duygularının zedelendiği sanki her şeyin ifşa olduğu sosyal medya ayrı bir inanç ve amelin yaşam dünyası oluşturmuştur.

Nice ehil olmayan kişiler, son derece güzel sözler ve paylaşımlar yapmaktadır. Buda gösteriyor ki insanlar hakikati bilmemekte değil, yapmamakta tercihlerini kullanmaktadırlar. Sosyal medya bazen zaman israfı, bazen yalan beyan ve bazen de faydasız bilgiyle meşguliyet oluşturmaktadırlar.

ÇAKIL TAŞLARI

Cuma günleri camide cemaat den bazıları ellerinde tesbih yerine, yapılan vaaza rağmen sosyal medya fotoğraf ve haberleriyle meşgul olmaktadırlar. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kişi güzelce abdest alır, cuma namazına gider, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır. Kim hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, abesle iştiğal etmiş olur.”

Günümüzün çakıl taşları ise akıllı telefonların dokunmatik ekranıdır. Modern çakıl taşları insanımızı yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden uzaklaştıramamaktadırlar. Sosyal medyada bay ve bayan resimlerinin mahremiyet perdesi yırtılmıştır. Dindar olduğunu sananlar daha bu günaha düşmekte bir vebal görmemişlerdir.

Ümmü Seleme Radıyallahu Anhâ anlatıyor: "Ben Resûlullah'ın yanında idim. Yanımda Meymune bint Haris de vardı. O esnada İbn Ümmü Mektum (görme engelli sahabi) bize doğru geliyordu. (Bu vaka tesettürle emredilmemizden sonra idi) ve yanımıza geldi. Resûlullah bize: "Ona karşı örtünün." diye emretti. Biz: 
"Ey Allah'ın Resûlü! O, âmâ ve bizi görmeyen, varlığımızı tanımayan bir kimse değil mi?"  dedik.

Bunun üzerine Resûlullah: "Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?"

Bir hoca efendi televizyonda vaaz ederken evinin mutfağında ki başı geriye bağlı kadın hoca efendiyi ekranda görünce hemen başının örtüsünü dikkatlice bağlar. Kendisinde hoca seni görmez denilince, bayan bilemiyorum hoca efendiye saygı ve etkiden öyle yaptım der. İşte bu sahabiye verilen dersin günümüz ahlakıdır.

Nerden nereye geldik vesselam.