"Gençliğin hedonist/ateist oluşuna üzülmüyorlar da terörist olmayışına seviniyorlar!

Yalnız patlayıcılar öldürmez.

Gürültüsüz anarşinin öldürdüğü ruhlar, bombaların yok ettiği bedenlerden çoktur!"

Ş.

İnsan hayatından daha değerli ne var?

(İnsanın "hayatından" daha değerli ne var sorusu dahil, "hayat nedir" sorusu dahil, "hayatın anlamı" nedir sorusu dahil, hayatın anlamını kaybettikten sonra yahut hayatın anlamını bulamadıktan sonra yaşamanın ya da ölmenin ne anlamı var sorusu dahil!)

Elbette, bir tek canın tırnağına gelen zarar, bütün bir kainatın yıkılmasından daha üzücü.

Elbette, bırakın cana kıymayı, kalp kırmak, Kabe'yi yıkmaktan daha büyük suç, daha büyük günah.

Elbette öyle, çünkü Allah, Hayy'dır.

Hayat vermesiyle başlar Cenab-ı Hakk'ın bizim nakıs ve dar idrakimiz bakımından O Zat-ı Akdes'in Allah oluşu.

Elbette hayatı veren bizzat kendisi kutsamıştır hayatı ve her nefes alıp verişimizde bu kutsayışı an be an yenilenmekte ve sürmektedir.

Elbette nefes almaktır mukaddes olan, insanı kutsal kılan, insanı Allah'a dem be dem bağlayan.

Fakat, Ş. bunun dışında bir şey söylemiyor, "yalnız patlayıcılar öldürmez" derken.

Rahmetli Selahaddin Şimşek, bataklığı kurutmadığımız sürece sivrisineklerden yakınmanın yersiz ve beyhude olduğunu bilen her namuslu aydın gibi, kangrene nemlendirici merhem sürmek yerine keskin bıçağı öneriyor, vücudun, hayatın korunması için kolun, bacağın feda edilmesi gerektiğini söylüyor.

Başka canlara kıyanların evvela kendi ruhlarına kıydıklarını söylüyor.

Her biri Allah'ın mukaddes birer emaneti olan canları, başka canlara kıyacak birer canavara nasıl dönüştürdüğümüzün hesabını soruyor.

Bombalar öldürmez demiyor.

"Gürültüsüz anarşinin öldürdüğü ruhlar, bombaların yokettiği bedenlerden çoktur!" diyor.

İşaret ettiği hazin gerçek, bir gürültüye kurban gittiğimizdir.

İnsanın önce kendisini bir can olarak, bir kutsal emanet olarak görmediğidir.

Bombaların her an içimizde patlayıp durduğu, anarşinin önce ruhlarımızı kasıp kavurduğudur.

Sadece "Müslümanların Allah'ı"na inanıp inanmamaktan söz etmiyor Selahaddin Şimşek, canların, canlarının değerini unuttuğunu hatırlatıyor, insanların insanlıklarına inancını kaybettiğini haykırıyor, insanların kendilerini var eden, var kılan hakikatle bağlarının koptuğunu, nefes alıp vermesinin en kutsal şey olduğunu hiçe sayan insanın bir hiç uğruna her mukaddesi, kendi ruhu ve kendi bedeninden başlayarak ayaklar altına aldığını anlatıyor.

Bombaları Kürtler Türklere atmıyor ey masumlar.

Bombaları Türkler Kürtlere atmıyor ey masumlar.

Savaş, insanla insan arasında.

Savaş, insanla hakikat arasında.

Çünkü önce bedenler değil ruhlar paramparça oluyor.

Bir hiç uğruna.

Bir gürültüye saplanıp kalmışız.

"Gençliğin hedonist/ateist oluşuna üzülmüyorlar da terörist olmayışına seviniyorlar! diyor Selahaddin Şimşek.

Buna sevinirsen diyor, daha çok bomba patlar başımızda diyor.

Sözümüz söz değildir, lokmalarımız haramdır. Paylaşmayı bilmiyoruz, çünkü üretmeyi, çoğaltmayı bilmiyoruz. Hakkı ve sabrı çoğaltmayı bilmeyenler hakça ve insanca bölüşmeyi de bilemezler. Sevmeyi bilmeyenler, nefretlerini saklayacak yer bulamazlar. Kelimelerini güzelleştirmeyi, dünyayı güzelleştirmeyi unutanların, dünyayı çirkinleştirmekten başka birşey gelmez ellerinden.

Hayatı bilmiyoruz, hayatın anlamını bilmiyoruz, hayat mukaddes bir emanet değil bizim için artık. Allah, hayat verdiği için Allah'ımız değil artık. Hayatı anlamlı kılarsak, kendi hayatımıza ve başka canların hayatına değer katarsak, yani Kabe'yi yıkmazsak değil, kalp kırmazsak bizi sevecek bir Allah'mız yok artık. Nefsimizin düşmanlarını kahredersek bizi cennetine koyacak bir Allah'ımız var.

Her birimiz birer canlı bombayız artık.

Meleklerin değil, şeytanın tarafındayız.

Bombaların patladığı bir ülkede, daracık kaldırımda kolkola girip kimseye geçecek yer bırakmadan yürüyen baş örtülü üç hanım kızımızın alemden habersiz kahkahaları da birer bomba, kan revan bir memlekette karılara koca, erkeklere karı bulmaya canhıraş bir biçimde devam eden televizyonlar da birer bomba, sanki evimizde teröristler mi var, sanki evimizde tomalar, devlet, baskı mı var, sanki herkes, herşey kötü, bir biz mi iyiyiz, bir biz mi haklıyız da, pimi çekilmiş bombalar gibi dolanıyoruz.

Herkes birer bomba artık.

Hepimiz birer canlı bombayız.

Vapurdan inmiş, bir neşe bir neşe, girmiş koluna kendi gibi beş parasız ssk emeklisi arkadaşının, bu kalabalık hangi cehenneme gidiyor, bu ülke nereye gidiyor, bu dünya nereye gidiyor umrunda değil, akıllı telefonu da çaldı işte oh ne ala, açtı telefonu bağırarak, bütün Beşiktaş duydu sesini, bu insanlar neden dönüp bana bakıyor diye düşünecek hali yok ya, müjde veriyor arayan arkadaşına:

"Sokaktayız biz de Meloş'la"

Selahaddin Şimşek'in dediği anarşi buradan başlıyor işte.

Nerede olduğumuzu bilmiyoruz.

Sokaktayız. Anarşi sokağında. Bomba sokağında. Can kıymeti bilmeyen canların, başka canlara kıydığı şeytan sokağında. Meleklerin gökyüzüne giden geniş caddelerini bırakıp geldiğimiz bu pis, bu kanlı, bu dar, bu çıkmaz sokak, Allah'ın verdiği cana kıymaktan çekinmeyenlerin önce kendi ruhlarını sonra başkalarının bedenlerini paramparça ettiği bu kanlı sokak, şeytanın sokağı.

Şeytan için bile bedenlerimizden daha önemli olan ruhlarımız üstelik.

Ve biz bedenlerimizden önce ruhlarımızı öldürmekle meşgulüz Meloş.

Sokaktayız.

Şeytanın çıkmaz sokağında.