Geçen Cuma akşamı TV 264’te yayınlanan Gazeteciler Soruyor programının konuğu oldum…

Zafer Tokuş, Hüseyin Cumalı ve Safa Polat ile birlikte gündemi değerlendirdik…

Bir diğer konuk da SATSO Başkanı Akgün Altuğ idi…

Programın bir bölümünde Hüseyin Cumalı sokakta konuşulanlara değinerek vatandaşın rahatsızlığını dile getirdi…

Cumalı; lokanta, kafeterya ve benzeri işletmeler pandemi nedeniyle kapalı tutulurken AK Parti’nin yüzlerce kişinin katılımıyla kongre yapmasının sokakta tepkiye neden olduğunu söyledi…

SATSO Başkanı Altuğ da “Sokak ne diyorsa doğrudur” ifadesini kullandı…

Programın sonlarına doğru aynı Hüseyin Cumalı, benim köşe yazılarımda sokakta konuşulanları yazdığımı söyleyerek beni eleştirdi…

Uzunçarşı’da İsmail abinin çaycı dükkânında konuşulanları dinliyor ve de “Sokakta bunlar konuşuluyor” diye yazıyormuşum…

Tabii ki yazacağım…

Yasak gelmeden önce kimi zaman sabahın 9’unda gidip öğle saatlerine kadar kaldığım söz konusu mekâna o kadar çok insan geliyor ki dinlememek ve söylenenlerden etkilenmemek mümkün değil…

Kaldı ki sadece İsmail abinin sahibi olduğu Furkan Çayevi’yle de sınırlı değil benim gittiğim yerler…

Manifaturacı Özcan Toplan ağabeyin yanına da giderim arada sırada, Havuzlu Çarşı’daki Terzi Hayri ağabeyin yanına da giderim…

Bu şehrin yıllanmış esnafları ve tüccarları da misafir eder beni zaman zaman…

Aynalıkavak Çarşısı’nda da çay içerim, Gar Meydanı’nda da çay içerim, Şerefiye Camii’nin altındaki Pita’da da içerim, Çark Caddesi’nin ara sokaklarındaki Arka Plan’da da içerim…

Çeşitli lokantalarda yemek yerim, bakkal ve marketlerden alışveriş yaparım, pazara giderim, berbere gider saçlarımı kestiririm…

Dolmuşa, minibüse, otobüse binerek yaparım seyahatlerimi…

Uzunçarşı’da, Kapalı Çarşı’da, Aynalıkavak Çarşısı’nda, Katlı Pazaryeri’nde, Dar Sokak, Yeni Camii ve Atatürk Bulvarı etrafında, Çark Caddesi’nde ara sıra yanlarına uğradığım sayısız esnaf tanıdığım vardır…

Onların konuştukları, düşündükleri ve yaptıkları tespitler sokağın sesini yansıtmıyor mu yani?

Bir esnafın dükkânına günde kaç kişi geliyor?

Esnaf, dükkânında değişik siyasi görüşlere sahip, genci yaşlısı, zengini fakiriyle onlarca, yüzlerce insanı ağırlamıyor mu gün içinde?

Bunlar bu şehrin insanı değiller mi, bu şehirde yaşamıyorlar mı?

Tüm bu insanların ortaya koyduğu tespitlerden siyasi ve sosyolojik birtakım tespit ve analizler yapılamaz mı yani!

***

Ben 41 yaşında, askerlik ve üniversite dönemleri hariç bütün ömrü bu şehirde geçmiş bir insanım…

İlk, orta ve lise eğitimimi bu şehirde tamamladım…

Hem de şehrin en merkezi okullarında okudum…

Bugün belli başlı mevkilere gelmiş yüzlerce okul arkadaşım var…

Gerek çocukluk, gerekse ilk gençlik dönemlerimde birçok işte çalıştım…

Ankara Caddesi’nde traktör bayiinde traktör sattım…

İnşaat malzemeleri satan Vasfi Şenol’un yanında çıraklık yaptım…

Çark Caddesi’ndeki Altın Han’da rahmetli Nuri Baydar’ın çay ocağında esnafa çay dağıttım…

Su dolum istasyonunda, kokoreççide, tavuk dönercide çalıştım…

Dernekkırı prefabriklerinde rahmetli Mehmet Özpilavcı’nın bakkal dükkânında aylarca çalıştım, sabahın 6’sından gecenin 12’sine kadar…

17 senelik gazetecilik geçmişimin bir bölümünde de “İçimizden Biri” adı altında bu şehrin esnafıyla her ama her Allah’ın günü röportajlar yaptım…

Bilhassa şehrin merkezinde gitmediğim esnaf, girmediğim dükkân kalmadı neredeyse…

Şimdi ben sokağın sesini duymayacak,  ben sokakta konuşulanları işitmeyecek, ben bu şehrin esnafının düşüncelerini dile getirmeyecek miyim!

Hadi bana inanmıyorsunuz, hadi ben algı yapıyorum, ben doğruları konuşmuyorum diyelim…

Çıkın sokağa da kendiniz sorun esnafa çeşitli konulardaki görüş ve düşüncelerini…

Deyin ki, “Büyükşehir Belediyesi 30 milyon TL’lik yardımda bulundu size, neden nankörlük ediyorsunuz” deyin…

Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce 2 yıllık başkanlık dönemi süresince sizleri kaç defa ziyarete geldi diye sorun…

Bakkallara, marketlere, kasaplara, hatta aktarlara gidin de, “Büyükşehir Belediyesi’nin bal, süt, yumurta, et ve çay satması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir” diye bir sorun bakalım…

Bu şehirde dolmuşçuluk ve minibüsçülük yapan esnafa Büyükşehir Belediyesi pandemi döneminde sizin için ne yaptı diye bir sorun…

Mikrofon elinizde, kamera omuzunuzda, kalem de kulağınızda olsun…

Çıkın bir de siz dinleyin sokağın sesini, esnafın düşüncelerini…

Yazdıklarımız ve söylediklerimiz hakikat mi yoksa uydurma mı kendiniz test edin…

Hani ben kıyas yapıyorum, hani ben belediye başkanları birbirini taklit ediyor falan diyorum ya; esnafa gittiğinizde falanca belediye başkanı nasıl, filanca belediye başkanı nasıl diye de sormayın, bakın bakalım kıyası kim yapıyor…

Falanca ne yaptı, filanca ne yaptı, falanca mı önce harekete geçti yoksa filanca mı, önce kim geldi, önce kim sizi düşündü gibi soruları daha siz sormadan bakın bakalım kim cevaplıyor…

Esnafa gitmek size zor geliyorsa esnafın temsilcileri ile de konuşabilirsiniz…

Öyle ya; bu şehirde onlarca oda başkanı, esnaf temsilcisi var…

Elinizi kolunuzu bağlayan yok, çıkın sokağa…

İsterseniz birlikte de gidebiliriz istediğiniz yere…

Halep oradaysa arşın burada!

***

Velhasılı kelam Sakarya’nın nabzı çarşılarında atar…

Bu şehir esnaf şehridir, bu şehir eşraf şehridir…

Ben bütün hayatım boyunca bu insanların içinde oldum…

Yaşı 60’ın üstünde olan ve bu şehrin eşrafı sayılan onlarca büyüğüm, istişarede bulunduğum onlarca ağabeyim var benim…

Bu şehrin en zengin insanları ile de oturdum, en aciz, en güçsüz, en fakir insanları ile de hasbihal ettim…

Her siyasi görüşten, her etnik kökenden, her dünya görüşünden insanla son derece güçlü bağlar kurdum…

Bir şey yazar veya söylerken “işkembe-i kübra”dan atmıyorum…

Önce söylenenleri olduğu gibi aktarıyor, sonra bunlara kendi yorumumu da katıyorum…

İnsanların yüzüne karşı başka türlü, arkalarından başka türlü konuşmuyorum…

Sırf menfaat ve çıkarlarım için, sırf birilerine yaranmak veya birilerini karalamak için kalem oynatmıyorum…

Bu şehirde lehinde veya aleyhinde yazı yazamayacağım hiç kimse yok!

Hiç kimseye diyet borcum, hiç kimseye minnet borcum yok!

17 senelik gazetecilik hayatımın bana öğrettiği en önemli şeylerden biri de sokakta konuşulanların doğruluğu ve de bu şehir insanının basiret sahibi olduğudur…

Eğer süslü ve boş laflardan, gözünüzü boyamak ve gözünüze girmekten başka amaç gütmeyen methiyelerden ziyade sokağın ne düşündüğünü merak ediyor ve öğrenmek istiyorsanız size de anlatırım…

Kimin şehirde ne kadar karşılığı var, kimler sizin kuyunuzu kazıyor, kimler yüzünüze başka arkanızdan başka konuşuyor, hangi icraatlarınız eleştiriliyor, hangileri karşılık buluyor, hepsini tek tek anlatırım…

Belki bazı insanlar anlatacaklarımdan çok rahatsız olur, belki şehirde birilerinin uykusu kaçar, belki de anlatacaklarım en fazla sizi rahatsız eder; orasını bilemem…