15 seneyi bulan gazetecilik hayatım boyunca yazılarıma müspet ve menfi tepkileri oldu insanların…
Kimi zaman sol cenahı kızdırdım, kimi zaman sağ cenahı…
Yeri geldi hiç kimseyi memnun etmedi yazdıklarım…
Yılların getirdiği olgunlukla artık çok fazla üzerinde durmuyorum yapılan yorumların…
Her zaman herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını çok iyi biliyorum…
Son birkaç aydır da AK Partili dostlarımı memnun etmiyor yazdığım şeyler…
Kimisi gayet medeni bir şekilde sitem ediyor, neden böyle yazılar yazdığımı soruyor…
Entelektüel derinliğe sahip olmayan ve de tabiri caizse fanatik ve kör cahil olan bir kesim de küfür ve hakaret yolunu seçiyor…
Ama kahir ekseriyet, “Dün öyle diyordun, bugün niye böyle diyorsun? Ne değişti?” sualini yöneltiyor…
Öncelikle insanlar değişir; insanların fikirleri de değişir…
Buna en güzel örnek Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır…
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce “milli görüşçü” idi, sonra “Gömleği çıkardım” dedi…
Yani değişti, tekâmül etti…
Daha önce sol partilerde siyaset yapan, görüşleri kendi görüşleri ile taban tabana zıt isimleri partisinde milletvekili, hatta bakan yaptı…
Yeri geldi sonradan yanlış yaptığını kabul ettiği çözüm süreci gibi işlere imza attı…
İyi ve doğru yaptığını düşündüğümüz işlerde bizler de kendisini destekledik…
Yanlış yaptığını düşündüğümüz konularda da kendisini eleştirdik…
Ben hala aynı noktadayım…
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan çok önemli hizmetlere imza attı bu ülkede…
Birçok vesayeti yıktı, köhnemiş anlayışları ters düz etti…
Ama geldiğimiz noktada başka bir vesayetin boyunduruğu altına aldı ülkeyi…
Bu partiyi birlikte kurduğu, zorluklara birlikte göğüs gerdiği insanları bir kenara itip, bu “dava” ile hiçbir alakası olmayan insanlarla yol yürümeyi tercih etti…
Sistemi değiştirerek AK Parti’yi ikinci plana itti…
Kararları dar bir kadroyla alarak istişare kültürünü yok etti…
“Ülke aile şirketi gibi yönetiliyor” algısını yıkamadı…
Bunlar sadece benim görüş ve düşüncelerim değil, çoğu AK Partilinin de katıldığı tespitler bunlar…
Ne zaman bir AK Partili dostumla bir araya gelsem kendisine soruyorum: İsmi yolsuzluk iddialarıyla, Reza Zarrab ve rüşvet iddialarıyla anılan, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ile “Akara-Makara” diye alay ettiği ses kayıtları internete düşen Egemen Bağış’ın büyükelçi olarak atanması hoşuna gitti mi? AK Parti davası, Egemen Bağış ve benzeri insanların eliyle mi güç kazanıyor? Senin davanı Egemen Bağış mı savunacak? 
Cevap yok!
Soruyorum: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın icraatlarından ve performansından memnun musun? Bugüne kadar açıkladığı paketlerin bir faydasını gördü mü ülkemiz? Sence çok daha donanımlı ve uzman bir isim, uluslararası piyasalarda da karşılığı olan bir isim bakan yapılsa ülke için daha iyi olmaz mı?
Cevap yok…
Soruyorum: Ülkedeki ekonomik gidişat sana umut veriyor mu? Yapılan bazı özelleştirmeler içine siniyor mu? Bir taraf fakirleşirken bir tarafın alabildiğine zenginleşmesi revayı hak mıdır? Neden üst düzey ihaleleri hep aynı firmalar kazanıyor? Neden zam yağmuru altında bedelin büyüğünü gariban vatandaş ödüyor?
Cevap yok…
Soruyorum: Sence bu ülkede adalet var mı? Mahkemeler bağımsız mı karar veriyor? Haktan ve hukuktan bahsedebilir miyiz? AK Parti’den milletvekili aday adayı olmuş, partide yöneticilik falan yapmış kişilerin hâkim, savcı ve üst kurul üyesi olarak atanması adalet ve vicdan duygunu zedelemiyor mu?
Cevap yok…
Soruyorum: Devlet kadrolarına yapılan atamalarda, her türlü işe alımda ehliyet ve liyakat esas alınıyor mu? Bu ülkenin pırıl pırıl gençleri, bilim insanları neden ülke dışına çıkmayı tercih ediyor?
Cevap yok…
Soruyorum: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince her şey çok mu güzel oldu? Bürokratik tıkanıklıklar aşıldı mı? Devletteki işlerini artık daha mı rahat hallediyorsun? Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanması, ülkenin kaderinin tek bir kişinin iki dudağı arasında olması bu memlekete bir yarar getirir mi?
Cevap yok…
Soruyorum: İnsanların “şucu-bucu” diye yaftalanmasının, vatandaşların “sen-ben” diye kutuplaştırılmasının, sizden olmayanların “bölücü ve hain” diye etiketlenmesinin bu ülkeye bir faydası dokunur mu?
Cevap yok…
Soruyorum: Senin bu partide gücün ve etkinliğin ne? Milletvekillerini sen mi seçiyorsun? Belediye başkan adaylarını sen mi belirliyorsun? İl ve ilçe başkanlarını sen mi tayin ediyorsun? Senin görüşlerinin herhangi bir önemi ve değeri var mı?
Cevap yok…
Soruyorum: Bugüne kadar hep bir şeyler düzelir diye bekledin; düzeldi mi? Hep bir şeyler değişir diye sabrettin; değişti mi? Geleceğe dair, bundan sonrasına dair en ufak bir ümidin, umudun kaldı mı?
Cevap yok…
Soruyorum: Devlette büyük bir şaşaa, gösteriş ve israf yok mu? Danışmanlar, sekreterler, makam araçları fazla değil mi? İnsanlar asgari ücret ile geçinmeye çalışırken kimi kişilerin üç yerden, beş yerden, falanca yönetim kurulu üyeliğinden, filanca danışmanlıktan birkaç maaş birden almasını mantığın, izanın ve vicdanın kabul ediyor mu?
Cevap yok…
Soruyorum: İstanbul seçimlerinde AK Parti neden 800 bin oy fark yedi? Bu bir hezimet değil midir? AK Parti’den muhalefet partilerine geçen belediyelerde ortaya çıkarılan bankamatik memurlarının, bu kişilerin işe dahi gitmeden maaş almalarının, şaşaalı makam odaları ve makam araçlarının, türlü isim adı altında faaliyet gösteren dernek ve vakıflara senin rızan olmadan senin paranın aktarılmasının hangi kitapta yeri var?
Cevap yok…
Soruyorum: Devlet Bahçeli ile, Mustafa Destici ile, hatta dünün Mao’cusu Doğu Perinçek ile oturup anlaşabilen ve aynı zeminde buluşabilen AK Parti; Abdullah Gül ile, Ahmet Davutoğlu ile, Ali Babacan ile neden anlaşamıyor? Gül’ün, Babacan’ın, Davutoğlu’nun, bu partide ve ülkede bakanlık, vekillik ve başkanlık yapmış nice ismin Yiğit Bulut kadar bilgisi, deneyimi ve değeri yok mu?
Cevap yok…
Soruyorum: Medyanın tek elden yönetilmesi, gazete ve televizyonların hep iktidarı övmesi, devlet bankalarından verilen paralarla medyanın tekelleşmesi sence doğru mu? Her gün iktidara yakın bu televizyonları mı izliyor, bu gazeteleri mi okuyorsun? Yoksa farklı mecralardaki yayınlar daha mı fazla ilgini çekiyor?
Cevap yok…
Soruyorum: Senin de çocuğun var… Bu ülkedeki eğitim anlayışı sana umut veriyor mu? Sınav sistemi kaç kere değiştirildi bugüne kadar? Eğitim sistemi kaç kere değiştirildi? Sence bu ülkede eğitim gerçekten nitelikli ve de parasız mı?
Cevap yok…
Soruyorum: Ülkenin dış politikada bugüne kadarki tavrını nasıl buluyorsun? Sence başarılı mıyız bu konuda? Milyonlarca mülteci ile bir arada yaşamak sana ne hissettiriyor?
Cevap yok…
Soruyorum: FETÖ ile mücadele gerçekten hakkıyla yapılabiliyor mu? Pazarcısından ayakkabıcısına kadar birçok insanla uğraşılırken, işin siyasi ayağı neden bir türlü açığa çıkarılmıyor? Neden parası veya arkası olan elini kolunu sallaya sallaya dolaşabiliyor?
Cevap yok…
Soruyorum: Sakarya’daki yatırımlar seni tatmin ediyor mu? Neden başka illerde olan yatırımlar bizim şehrimizde yapılmıyor? Neden her seçimde bu şehir iktidara en büyük desteği vermesine rağmen hizmetin en düşüğünü alıyor? Hafta sonu olduğunda ailen ve çocuğunla nereye gidiyorsun? Dışardan bir misafirin geldiğinde nereye götürüyorsun?
Cevap yok…
Bu sorular böylece uzayıp gidiyor…
“Neden” diye soranlara, “İşte aramızdaki bu farktan dolayı” diyorum…
Aynı davayı savunuyoruz belki…
Lakin siz susuyorsunuz…
Ben ise susmuyorum!