Beyin dalgalarının farklı titreşimleri türlü bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Bu dalgaların değişiminin sadece duygu ve ruh durumuna göre kendiliğinden değiştiği düşünülse de, aslında o titreşimleri bilinçli olarak istediğimiz yönde kontrol edip değiştirebilmemiz de mümkün. Meditasyonun bu konudaki mucizevi gücü ise inanılmaz boyutta…

Günlük hayatın koşturmacasında zihnimiz durmaksızın çeşitli düşüncelerle dolu oluyor. Düşüncelerimizin çeşitliliğine göre beynimizden ve hücrelerimizden değişik frekanslarda yayılan titreşimlerle tüm vücudumuzun etrafında bir enerji alanı meydana geliyor. Bu alan ruh ve vücut sağlığımızı yansıtıyor ve dış faktörlere, yaşadığımız şeylere göre sürekli değişiklik gösteriyor. Alternatif tıp alanı altında kabul edilen enerji dengeleme yöntemleri bu titreşim alanı üzerinde etkili oluyor. Birçok hastalığın tedavisinde de bu büyük destek sağlıyor.

Öyle ki, Amerika’da pek çok hastanede bu konuda resmi uygulamalar yapılıyor. Örneğin birçok kanser merkezinde kemoterapi birimlerinin yanı başında Reiki uzmanlarının da bölümleri açılıyor ve giderek daha çok doktor ve hemşire Reiki eğitimi alıyor.

Reiki ve meditasyonun dışında, beyin dalgalarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesinde Neurofeedback adlı bilimsel bir yöntemden de yararlanılabiliyor. Bir çok hastane ve merkezde bu yolla otizm, kişilik bozuklukları, stres, Down Sendromu, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı tedavisi yapılıyor.
Beyin dalgaları bu denli önemliyken çoğumuz bu konuda bilgisiziz. Düşünce ve eylemlerimizden etkilenen bu dalgaların oluşmasına katkımız bilinçsizce olduğu için de potansiyelimize ulaşmamız, fiziksel, ruhsal ve duygusal anlamda optimum düzeyde sağlıklı yaşamamız mümkün olmuyor.

Son yıllarda tespiti yapılan en yeni dalga boyu Gama. Bu frekansının 40 Hz’in üzerinde olduğu, hiperaktif kişilerde gözlemlendiği ve “dinamik öğrenme” yöntemlerinde araştırmalarda ön plana çıktığı biliniyor. Gama bir yana dursun, temel olarak beyin toplam 4 dalga boyunda titreşiyor: Beta, Alfa, Teta ve Delta.

Beta Frekansı: (13-30 Hz) Uyanış frekansı olarak tanımlanıyor. Günümüzün büyük bir bölümünü ön beyinin tetikte olması durumuyla bağlantılı olan Beta frekansında geçiriyoruz. Bu, “çalışan zihin” aşaması ve zihnin analitik planlama, değerlendirme işlevlerini destekliyor. Aktif öğrenme, konsantrasyon, uyanık olma, dinamizm, problem çözme hallerimizde içinde bulunduğumuz dalga boyu bu. Çok yükseldiğinde stres, gerginlik, öfke gibi negatif duygulara sürüklüyor bizi. Stresli yaşamlarımız yüzünden çoğumuzun beyin dalgası ne yazık ki gün boyu 30 Hz’de seyrediyor. Örneğin fazlalıkla gerginlik yaratan TV haberleri ve programları seyredenlerde bu dalga boyu baskın olduğundan depresyon ve fiziksel problemler görülebiliyor. Bu konudaki açıklama, bilincimizin seyrettiğimiz bir programın yarattığı stresle kendi hayatımızda yaşadığımız stresi ayırt edememesi yüzünden beynimizin o sıra aşırı Kortizol (stres hormonu) salgıladığı yönünde. Televizyon başında bu şekilde geçirilen saatler ciddi problemler doğurabiliyor.

Tabii ki aşırı yoğun ve yorucu iş hayatı, trafik gibi faktörlerden etkilenen stresli insan sayısı da az değil. Enerji arınma seansı yaptırma şansı olmayanlar meditasyon yapmayı öğrenerek enerjilerini dengeleyebilir. Ama ne var ki bu derece stresli yaşayanlar genellikle “Meditasyon yapmaya ne zamanım ne de halim var “diyen kişiler oluyor.

Alfa Frekansı: (8-13 Hz) Beyin dalgalarının çalışan zihin durumundan yavaşlamaya geçişi bu. Rahatlığın, farkındalığın, uykunun ilk evrelerinin dalga boyu olarak tanımlanıyor. Alfa dalga boyu derin uykuda ya da endişe ve korku halinde hiç görülmüyor.

Alfa, sakin ve huzurlu olunan ama asla uyuşukluk yaşanmayan, dünyayı ve gerçekleri algılamada en uygun titreşimlerin olduğu dalga boyu. Gözlerimizi kapayıp derin nefes aldığımızda ve dış dünyanın etkilerinden bir nebze arındığımızda Alfa boyutuna geçiyoruz. Bu huzurlu frekanstayken yaptığımız işlerde başarımız ve verimliliğimiz artıyor. Yoga, meditasyon, Reiki gibi çalışmalar esnasında beynimiz Alfa boyutuna geçiyor. Zihin açık bir halde iken uykunun derinliğine dalmaksızın zihni dinlendirme hali bu. Enerji arınma seansı esnasında yaşadıklarını, birçok kişinin “Çok tuhaf bir his... Uyuyor gibiydim ama uyumuyordum da… Her şeyin farkındaydım” diye tanımlaması bu yüzden.

Teta Frekansı: (4-8 Hz) Stresin hiç olmadığı, derin iç dünyamızda olduğumuz dalga boyu olarak tanımlanan Teta, derin meditasyon halindeyken geçilen dalga boyudur. Plan yapan zihin, güçlü bir sezgiyle, karmaşık sorunları çözme kapasitesi genişlemiş olarak ve dingin bir bütünlük duygusu içinde daha derin bir boyuta, farkındalığa geçer. Bu durum genellikle uykulu olma hali gibi hissedilir. Teta evresi “Alacakaranlık boyutu” ismiyle de anılır, bu da aydınlanmadan önceki karanlıktır.

Derin düşünüş ve sezgisel kuvvet bu frekansta canlandığı için bu durum özellikle ressam ve müzisyenlerin yeteneklerini zirveye çıkarır. Yani meditasyon gibi yöntemlerle iç dünyasına dönen bir kişinin sanata yeteneği varsa bu meditasyonların meyvesi tüm insanlığa hediye ettiği eserleri olabiliyor.

Delta Frekansı: (0-4 Hz) Derin, rüyasız uykuda iken geçtiğimiz dalga boyudur, bilinçsiz bir huzur haliyle dış dünyadan koptuğumuz halimizdir. Bu evrede büyüme hormonu salgısı artar. Çocuklarda fiziksel büyümeyi, yetişkinlerde ise hücre yenilenmesini ve dinç kalmayı sağlar.

Yıllardır meditasyon yapan Tibetli keşişlerin bu frekansa uyanık ve farkında bir durumda iken de geçebildiği biliniyor. Düzenli meditasyon alışkanlığı ve doğru beslenme bu frekansa geçmeyi kolaylaştırıyor.

Hangi dalga boyunda titreştiğimiz, algımızı ve deneyimlerimizi etkilediği için, bir ömür söz konusu olduğunda son derece önemli bir detay olabiliyor. Seçimlerimizi bilinçli yapınca da yaşadığımız hayat bunu bize en güzel şekilde yansıtıyor.

Sevgiyle kalın…

Kaynak; https://hthayat.haberturk.com/yazarlar/neylan-ayel/1032509-siz-hangi-dalga-boyundasiniz