Artık seçim haftasına girmiş bulunuyoruz…

Partiler ve adaylar tüm güçleriyle son hamlelerini yapacaklar bu hafta…

Vatandaşın gönlüne girebilmek için tüm imkânlarını seferber edecekler…

Mitingler sona erdi…

Erdoğan, İnce, Akşener ve Karamollaoğlu ilimize geldi…

Tüm partilerin milletvekili adayları tüm ilçeleri dolaştı…

Bazıları Sakarya’nın etrafında iki tur attı…

Gece gündüz, tüm hızıyla devam ediyor çalışmalar…

Tek tek bakalım partilerin son durumlarına:

AK PARTİ

AK Parti sanki diğer seçimlere nazaran biraz heyecanını kaybetmiş gibi gözüküyor…

Özellikle bazı isimlerde “Nasıl olsa seçimi alırız” havası var…

Belediye başkanları tam anlamıyla asılmıyor seçimlere…

İlçe başkanları da eh işte…

Adaylar desen aynı performansı sergilemiyorlar…

Ali İhsan Yavuz zaten görevi gereği Ankara’da…

Recep Uncuoğlu rölantide götürüyor işi…

Kenan Sofuoğlu gençlik kolları ile beraber çalışma yürütüyor ama siyaseti fazla bilmediği için genelde vatandaşlarla “selfie” çektiriyor…

İşin yükünü çekenler Çiğdem Atabek ve Ali İnci açıkçası…

İkisi de muazzam bir performans sergiliyor…

Ve sıralamadaki yeri gereği biraz da Ekrem Yüce asılıyor seçime…

İl başkanı ve yönetimi elinden geleni yapma gayretinde ama çok göz önünde değil…

Kadın ve Gençlik Kolları il yönetiminden daha gayretli…

Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu her seçim olduğu gibi bu seçim de maestro görevi görüyor…

Etkili ve ses getiren, sonuca odaklanan nokta programlar yapıyorlar…

AK Parti’nin bir bölümünde “metal yorgunluğu” çok ciddi bir şekilde göze çarpıyor…

Allah’tan partinin başında Recep Tayyip Erdoğan var…

Yoksa yandı gülüm keten helva!

CHP

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla vatandaş buluşması adı altında mahalle ve ilçelerde mitingler düzenliyor…

Fotoğraflardaki kalabalıklara bakınca sanki biraz kendileri çalıp kendileri oynuyormuş gibi bir havaları var…

Listedeki tek tecrübeli isim mevcut milletvekili Engin Özkoç…

Diğer adaylar sanki her şeyden bihaber gibiler…

“Bir milletvekili çıkaralım da gerisi önemli değil”  gibi bir görüntü hâkim partide…

Özkoç-il yönetimi gerginliği de içten içe sürüyor gibi…

Nasıl ki AK Parti’de “Nasıl olsa kazanırız” havası varsa, CHP’de de “Nasıl olsa her hâlükârda bir milletvekili kazanırız” havası hâkim…

Daha fazlasını arzu etmiyorlar sanki…

Bitse de gitsek der gibiler…

MHP

Milliyetçi Hareket Parti (MHP) Cumhur İttifakı söylemini ön plana çıkarıyor…

Hemen tüm adayları sahada ve gece gündüz çalışıyor…

Şehirde belli başlı bölgelerde devasa MHP afişleri görüyoruz…

Özellikle 1. sıra adayı Levent Bülbül ön planda…

Israrlı “Cumhur İttifakı” vurgusu listeye tepkili AK Partili seçmene selam çakıyor…

“İYİ Parti’ye kaptırdığımız oyu kaptırdık, bundan ötesi oy kaybı olmaz” havası verilmeye çalışılıyor…

Yıkılmadık ayaktayız izlenimi yaratılmaya çalışılıyor…

Her ne kadar baraj problemi ortadan kalkmış olsa da milletvekili çıkarabilmeleri için hatırı sayılır bir oy almaları gerekiyor…

Bu yüzden biraz daha fazla asılıyorlar seçime…

SAADET

Saadet Partililer bütün güçleriyle asılıyorlar seçime…

Yeni genel başkanlarının partiye kattığı güzel bir hava var…

“Artık baraj sorunumuz yok” söylemi seçmen nezdinde tutmuşa benziyor…

7 Haziran seçimlerinde elde edilen 25 bin civarındaki oya bir o kadar daha oy katıp milletvekili çıkarmanın hesaplarını yapıyorlar…

Gittikleri yerlerde yer yer tepkilerle karşılaştıkları da bir gerçek…

Özellikle “CHP’yle ittifak ve Demirtaş’ın serbest bırakılması çağrısı” adaylara en çok yöneltilen soruların başında geliyor…

Sosyal medyayı çok etkin kullanıyorlar…

İYİ PARTİ

Sessiz sedasız sürdürüyorlar seçim çalışmalarını…

Daha çok ilk sıralardaki adaylar sahada görünüyor…

Çok fazla ön plana çıkmak istemiyor gibi duruyorlar…

Çalışmaları sessiz ve derinden yürütmek ister gibiler…

“Mutlaka milletvekili çıkarırız” inancı hâkim partililerde…

Bana göre tam bir “kapalı kutu” durumundalar…

Kutunun içinden ne çıkacağı belli değil…

Büyük bir patlama da yapabilirler sandıkta, tam aksi bir hüsrana da uğrayabilirler…

Alacakları oy konusunda tahmin yürütmenin en zor olduğu parti diyebilirim…

VE SONUÇ

Bilhassa muhalefet partileri “dip dalgası” sözlemini diline dolaşmış durumda…

Eskilerin tabiriyle “sessiz çoğunluğun” kendilerini iktidara taşıyacağını düşünüyorlar…

“Artık tamam”, “Değiştir”, “Sıkıldık” gibi söylemlerle tabanlarını diri tutmaya çalışıyorlar…

İktidar cephesi ise seçim konusunda tabiri caizse şerbetli…

Son düzlükte vites yükselterek işi bitirebilirler…

Muhalefetin dip dalgasında sörf yapabilirler…

Dalgalarda da boğabilirler muhalefeti…

“Sessiz çoğunluk” denilen seçmen de “Bakın siz dalganıza kardeşim” diyerek yine bildiğini okuyabilir…

Bu seçim gerçekten her sonuca gebe görünüyor…

Allah sonumuzu hayır etsin…

 

İşte size Millet Kıraathanesi

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın millet bahçelerinden sonraki vaadi de millet kıraathaneleri oldu…

Bahçe kısmı beni hayli sevindirdi lakin kıraathaneden bir şey anlamadım açıkçası…

Kitap okumak için yapılıyorsa kütüphaneler ne güne duruyor?

Çay ve kek yemek içinse kahvehaneler ne iş görüyor?

Vardır bunda da bir hikmet diyerek geçiştireyim istiyorum bu mevzuyu…

Lakin böylesi bir “Millet Kıraathanesi” de Sakarya’da kurulacaksa muazzam bir yer önerim var benim…

Eski Türk Ticaret Bankası binası…

Yıllardır atıl bir vaziyette öylece bekliyor…

Hemen Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ı arayıp rica edelim…

Sayın Cumhurbaşkanı’na burasının çok güzel bir “Millet Kıraathanesi” olabileceğini söylesin…

24 saat açık, Orhan Camii’ne de yakın harika bir kıraathane olur…

Kitabımızı okur, kekimizi yer, çayımızı içer, sonra da Orhan veya Ağa Camii’ne namaza gideriz…

Çok kısa bir sürede de hizmete girer, fazla masraf gerekmez…

Belki de Türkiye’de açılan ilk millet kıraathanesi burası olur…

 

Ah Ergün başkan ah!

Malumunuz Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay Sakarya’ya mitinge gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a eski Atatürk Stadı arazisinin millet bahçesi olması talebini helikopterde iletmişti…

Sayesinde yaşanan telefon trafiği sonrası eski stat arazisi millet bahçesi oldu…

Allah razı olsun…

Benim merak ettiğim hazır konular açılmışken, imkân da varken Ergün başkan neden Ada Treni mevzuunu da açmadı Sayın Cumhurbaşkanı’na…

Yahu tren meselesini, bir Demiryolcu olarak en fazla sahiplenmesi gereken insan değil mi Ergün Atalay!

“Ama yer üstünden, ama yeraltından şu meseleyi de çözelim de 100 küsur yıllık treni tekrar şehre kazandıralım Sayın Cumhurbaşkanım” demek bu kadar zor muydu!

Hatta şöyle sorayım: Bu şehir insanına sorsak… “Tek tercih hakkınız var. Stat arazisi millet bahçesi mi olsun yoksa Ada Treni tekrar merkeze mi gelsin” deseydik…

Elini vicdanınıza koyarak söyleyin, hangisini seçerdi vatandaşlarımız?

Ah Ergün başkanım ah!

Çözsen çözsen yine sen çözersin bu işi…

Hadi yap bir ağabeylik daha bu şehre…

İster havada, ister karada, ister denizde, isterse de ray üstünde…

Şu meseleyi de açıver Sayın Cumhurbaşkanı’na…

Anladık ve gördük ki senden başka bu işleri başarabilecek bir ikinci isim yok bu şehirde…

GÜRPINAR NEDEN DANIŞMAN DEĞİL!

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar şeksiz şüphesiz bu şehre en çok katkısı olan oda başkanıdır…

Bu şehir bayındır bir şehir olsun, yeşiller içinde bir şehir olsun, düzenli ve depreme dayanıklı bir şehir olsun diye gerek eylemde, gerekse söylemde bulunan bir isim…

Belediye başkanlarının dahi arzu etmediği gelişmelerde davalar açan, yürütmeyi durduran bir başkan…

Son olarak stat arazisinin yeşil alan olması için açtığı davalar, yaptığı açıklamalar ortada…

Sağ olsun onun da millet bahçesi projesinde büyük bir emeği var…

Her zaman ve zeminde onunla zıtlaşan Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu bile millet bahçesi hadisesinde Gürpınar’ın hakkını verdi ve kendisine teşekkür etti…

Demek ki Gürpınar bu şehrin iyiliğini istiyor…

O halde neden kendisi Büyükşehir Belediye Başkanı’nın danışmanı değil?

Neden belediye yönetimi böylesi isimlerin tecrübesinden, bilgi ve birikiminden, tavsiye ve önerilerinden faydalanmıyor?

Neden hep danışman seçerken, daire başkanı seçerken, genel sekreter veya yardımcı seçerken ehliyet ve liyakate değil de partiye, meşrebe, cemaate, dünya görüşlerine göre tercihler yapılıyor!

Yazık değil mi bu şehre, bu şehrin kaynaklarına!