Gerek içerden ve gerekse dışardan BÜYÜK BİR YALAN, ALGI, DEZENFORMASYON VE MANİPÜLASYON HABER BOMBARDIMANI altındayız. Hepsi siyasi hedeflere tabi ve tamamen maksatlı.

Onun için, hem İç hem de dış basından servis edilen haberlere ( yazılı, görsel veya sosyal), tetkik etmeden, sağlamasını yapmadan, başka kaynakları araştırmadan, değişik yerlerden teyit ettirmeden asla ve kata inanmayınız.

Velev ki, bu haberi çok güvendiğiniz, sevdiğiniz, aynı kulvarda olduğunuz basın bile yapsa dahi güvenmeyiniz. Babanız bile olsa!

Kahir ekseriyeti yalan, algı, abartılı, saptırılmış, dezenformasyon ve manipülasyona tabi, maksatlı, çıkara ve siyasi bir gayeye, hedefe matuf haberlerdir.

Mutlaka araştırılmalı, tüm haber kaynakları incelenmeli, hususen haber başlığına değil, muhtevasına bakılmalı, haberin tamamı okunmalıdır. Başlığı başka, içeriği başka birçok haberi görmüş ve tespit etmiş biri olarak kardeşlerimizi uyarmayı mühim bir vazife ve vebal olarak görüyoruz.

Yüce Kitabımızda HUCURAT Suresi, 6.Ayette: "Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın." Emri unutulmamalı, daima rehber edinilmelidir.

İNSANOĞLU BECEREMEDİ!

İnsanoğlu, önüne hazır konulmuş DÜNYA SOFRASINI idare edemedi, idare etmeyi beceremedi. Hepsi benim olsun açgözlülüğü ile sürekli sofrada kavga etti.

İlk insan ile başlayan kavga günümüze kadar, azalmak şöyle dursun, artarak devam etti ve halende bütün şiddetiyle devam ediyor.

Geçmişte ve günümüzde olan savaşların tümü, bu sofra kavgasıdır, sofranın tamamını ele geçirme savaşlarıdır.

Tarih boyu, yakın geçmiş ve günümüzde emperyalistlerin Afganistan, D. Türkistan, Çeçenistan, Filistin, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Arakan, Kıbrıs ve Afrika’nın tamamında yaptığı mezalimler, sofranın bütününü yutma amacının sonuçlarıdır. Halen Ukrayna’da devam eden savaş ta, sofranın tamamını ele geçirme savaşlarının son olmayacak günümüz halkasıdır.

SORUN İNSAN DA. Bir türlü insan olamayan, akıl, vicdan, fıtrat, tevhid ve adaletin gereğini yapamayan insan da.

ARAPÇA DÜŞMANLIĞI ALTINDAKİ NEDEN?

Son yıllarda yazılı, görsel ve hususen sosyal basında, haklı “TÜRKÇE” hassasiyeti altında, doğru bir hassasiyet maske ve istismar edilerek, dilimizi istila eden ecnebi kelimeler görmezden gelinerek ve bunların üzerine hiç gidilmeyerek, sadece Arapça düşmanlığı yapılıyor.

Bin yıldır kullanılan, Türkçemizin malı olmuş, kahir ekseriyeti Türkçeleşmiş, Türkçe ses ve yazı uyumuna uyarlanmış, kahir ekseriyeti Arapça olduğu için değil, Kur’an dili olduğu, Kur’an’da geçtiği için sahiplenilmiş kelimeler hedef alınırken,

Daha yeni, son yüzyılda dilimizi istila etmiş, yediden yetmişe bütün şehirlerimizin tabelalarına yansımış, ülkemizin dilini ve kültürünü kanser gibi sarmış ecnebi kelimelere bir şey denmemesi fevkalade düşündürücüdür!

Bunun altında ırkçılık, Arap düşmanlığı ve hepsinin daha da altında yatan niyetin İSLAM DÜŞMANLIĞI olduğu gözden kaçmamakta, haklı şüpheleri doğurmaktadır.

Hele hele, ata Göktürk alfabesi veya Türk dili harf sembolleri dururken, LATİN harflerinin alınması ve savunulması nasıl izah edilir?

JAPON, KORE, ÇİN alfabe değiştirerek mi çağdaş oldu, kalkındı?

BÜTÜN DİLLER DEĞERLİDİR

Tüm diller değerlidir ve Allah'ın Ayetleridir.

Türkçe, Arapça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Çince, Urduca.....

Ne kadar dil varsa hepsi korunmalı, herkes kendi diline sahip çıkmalıdır.

Hepsi safiyetini korumalı, Allah’ın ayetleri olarak muhafaza edilmelidir.

Hiçbirinin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Daha fazla kelime varlığı üstünlük değil, sadece zenginliktir.

Türkçe hassasiyetimiz, diğer dilleri görmezden geldiğimiz için değil, bize ait olmasındandır.

Bir MİLLETİ VAR KILAN, millet yapan, ayırt eden, kimliğini tanımlayan ve ortaya koyan üç unsur vardır.

Bunlar DİN, DİL ve KÜLTÜRDÜR.

Üçü de muhafaza edilerek millet kimliği, ayırt ediciliği, tanınırlığı sağlanır.

Bunlar yok edildiğinde ortada millet kalmaz, başkalarının taklidi, kopyası, sömürgesi olur.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER REFERANDUM EDİLEMEZ

Temel hak ve özgürlükler referandum, yasa ve anayasa konusu edilemez. Bunlar doğuştan, yaratılıştan gelen, kazanılan haklardır.

İnsan olmanın gereğidirler. Örtünme, giyim kuşam da buna dahildir.

Kıyafet özgürlüğünde esas; “Kapanmada sınır olmaz, açılıp saçılmada sınır olur” ve o sınır insanlık tarihi boyunca korunmuş, hep küçük bir azınlık tarafından zorlanmış, bozulmuştur.

SATSO MESLEK KÖMİTESİNİN BEYANI

SATSO 8’inci Meslek Komitesi Başkanı: “İmar ve şehircilik konusunda daha fazla konuşmamız gerekiyor. İmar işlerine SATSO olarak müdahil olmamız gerekiyor.

5 katlı binalarımızı bir şekilde yeni depreme hazırlamamız gerekiyor. Maalesef zemin etütleri ve zemin iyileştirme çalışmaları şehrimizde yanlış uygulanıyor. Belediyeler geleneklerini bozmuyor. Şehrimizde ciddi bir otopark sorunu var ancak hiçbir çalışma da yapılmıyor.” dedi.

SAKARYA JEOLOJİ MÜH. ODASI İL TEMSİLCİSİ de: "Zemin iyileştirme çalışmaları ilimizde yanlış uygulanıyor’ ifadesine ben de şahsen katılıyorum. Ancak bunun yaptırım gücü Jeoloji Mühendisleri Odası ve meslektaşlarımız da değildir." Diyerek teyid etmiştir.

Demek ki, burada bir sorun var ve bu sorunun sorumlusu ve çözüm mercii bellidir.