Tüm devlet erkanı ve büyüklerimiz dünyaya karşı Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını, hem icraatlarla hem de söylemlerle her fırsatta dile getiriyor…

Elbette ki bu haklı gururdan milletçe de memnunuz…

Siyasi irade “Su akar Türk bakar” sendromunu büyük başarı ile bozmuş durumda ve bunun sürekli olması için her alanda insanları muhafaza etme gayretlerindeler…

Bu gayretten büyük pay bunun farkına varıp çalışan milletleredir elbette…

Yoksa tüm milletin çabasını bir kişiye yüklemek doğru değildir…

Şu unutulmamalı ki her şey bir şeyle başlar ve bu başlangıcın Erdoğan’ın cesareti ve inancı ile olduğunu göz ardı edecek değiliz…

Dünya konjonktüründe artık biz eski Türkiye değiliz…

Bütün devlet kademelerinde kullanılan bir ifadeye milletçe de iman etmiş vaziyetteyiz…

Yollar, köprüler, elektrikli elektriksiz farklı alanda icatlar, yedek parça üretim kapasitesi, İHA’lar, tanklar, tüfekler ve diğer birçok yatırımlar derken artık etrafa sormadan operasyon yapamayan değil bize sormadan operasyon yapılamayan bir Türkiye haline geldik…

İşinize gelse de gelmese de durum bu!

Bunda bir sorun yok; biz eski Türkiye değiliz ve millet de, devlet de, diğer devletler de bunu farkında…

Benim dikkat çekmek istediğim ise siyasi iradeyi temsil eden bazılarının bir yandan eski Türkiye değiliz derken gözden kaçırdıkları bir hakikat…

Evet biz eski Türkiye değiliz ama aynı zamanda eski Türk Milleti de değiliz…

Bu noktayı gözden kaçıran irade sahiplerinin hala daha ekranlarda millete bir şeyler izah eden, sanki hiç sorgulamayan, araştırmayan, dünyadan bir haber olan eski Türkiye olduğumuzu zanneden tavırlarına dikkat çekmek ve kendilerini uyarmak isteriz…

Mesela pandemi mevzuunda istatistikler, hasta durumları, ölüm raporları, ülke tepkileri daha ne varsa her şey ortada…

Hal böyleyken sanki dünya batmış, her şey bitmiş, her gün daha önce ölmeyen kadar insan ölüyormuş gibi “çıkmayın, yemeyin, gitmeyin, yandık bittik” diye veryansın etmek halkın moralini bozmanın dışında bir işe yaramıyor…

Sanki kimse dış basını okumuyor, izlemiyor, istatistiklere erişemiyor, hastaneleri görmüyormuş, internete bakmıyormuş gibi bir tavırla, karşılarında eski Türkiye’nin eski insanları varmış gibi hareket edilmesinin gerçekten gözden kaçtığına inanıyorum…

Bir yandan her türlü ambargonun yapıldığını, ülkelerin engellendiğini, bizim büyümememiz için önümüze set çekildiğini söylerken; bir yandan da ilk aşıyı biz aldık, ilk bize geldi söylemlerine karşılık nasıl müşteri olalım anlayamadık...

Yani eski Türkiye olsa okumayan, izlemeyen, dünyadan habersiz olsak alkışlayalım ama yeni Türkiye insanı şunu soruyor: Her türlü ambargoyu yapan devletler ne oldu ki aşı konusunda hemen önümüzü açtı ve aşılar ülkemize geldi?

Eski Türkiye’deki gibi eski Türk insanını güdebilme süreci artık eskide kaldı…

Bunu ekranlara çıkanların iyi anlaması gerekiyor…

Artık karşınızda cahil halk yok!

Dünyayı takip eden, araştıran bir millet var…

Bunun farkında olmanız siyasetin menfaatinedir yoksa millet olarak çok ekran güzellerini tarihe gömdük!

Şimdi virüs meselesi üzerinden gittik, malum daha önce böyle bir süreç hatırlamıyorum…

Önlem adına, hadiseleri takip etmek adına, yaşamadığınız bir süreci yaşamış olduk…

İyisiyle kötüsüyle devlete zeval gelmesin, birlik dirlik bozulmasın diye sessizce takip ettik, kurallara uyduk, tabi olduk, günahı sevabı hepimizin boynuna…

Fakat bundan sonraki süreci milletçe gördüğümüzü siyasetin bilmesinde fayda var…

Virüs meselesini çıkaranların, uygulayanların davalarını yıllar öncesinde alıştıra alıştıra filmlerle ve söylemlerle dünyaya yutturduğunu izledik…

Şimdi daha bu süreç bitmeden aynı ağızlardan “Dünyada kıtlık başlayacak, sular çekilecek, yağmurlar kesilecek, insanlar işsiz kalacak, uzaylılar gelecek, meteor çarpacak, Mars’a gitmek lazım” lafları duyuyoruz…

“Hayvanlara zulüm var, doğa bozuluyor, artık et yemeyelim, sentetik etlere yönelim, et görünümlü yumurta şekilli yeni gıdalar daha güvenli, hayvanlara yazık” gibisinden gıdayı tamamıyla ortadan kaldırıp insanları fabrikalara, ilaç firmalarına bağlama projeleri dillendiriliyor…

Tarımsal alanları kimyasallarla üretmeyen duruma sokma mücadelesini seyrederken, bir zaman sonra da, “Artık kurbanı bırakalım, hayvanlara yazık, bak doğa kirleniyor, nesil bitiyor” çağrılarıyla karşılaşırsak şaşırmayın!

Aynı salgın seremonisi gibi ritüellerle, yanıyoruz bitiyoruz istatistikleriyle bir kez daha karşımıza çıkmayı planlayanlar bilmeli ki karşılarında artık eski Türk milleti de yok, eski Türkiye de yok!

Biz sizi de dünyada izleyen, takip eden, bazı şeylerin vaktini bekleyen bir milletiz…

Unutulmasın diye hatırlatıyoruz!