Atalarımız birbirinden ilginç ve ilham alınacak öylesine unutulmaz ve unutulmayacak, özel sözler dile getirmiş hal-i hayatlarında…

Onlardan biridir bugün, bizi işte öyle bir duyguyla yollara düşüren…

Seyahat ediniz, sağlık ve sıhhat bulunuz…

Seyahatin işte öyle esatir-i etkisi vardır insan hayatı üzerine…

Bu anlayışla yollardayız…

Cennet ülkemizin birbirinden güzel köşelerine bizi ulaştırıyor duble yollar…

İnsan sabah çıkıp akşam saatlerine kadar yol alıp, yorgun düştüğü yıllardan sonra böylesine muntazam ve de muhteşem paralı ya da parasız yollar ülkesinde edince seyahat, inanın hiçbir doktorun, hiçbir ilacın veremeyeceği sağlık ve mutluluk içerisinde oluyor…

Bu duygularla Konya’da Mevlana’nın sihirli dünyasında başladı esas yolculuğumuz…

“Gezin dünyayı, görün Konya’yı” diyen Mevlana’yı ziyaret ederken ve hemen karşısında, Konya’nın birbirinden değerli evliyalarının istirahat ettiği muhteşem mezarlıkta dolaşırken, insan kendini bir başka dünyada hissediyor…

Sipariş duaları yüklenip geldik Konya’ya ve Mevlana’ya…

Hepsini isim isim, bir bir ulaştırdık…

Mevlana sanki ayağa kalkmış kabul ediyordu dualarımızı ve dost selamlarımızı…

Öylesine sihirli bir iklime sahip Mevlana türbesi…

Yerli-yabancı turistler karınca gibi kaynıyor adeta…

İşte Konya’yı Konya yapan muhteşem tablo…

Kolay kolay unutulmayacak anılar sırtlanıp çıkıyoruz caddeleri, yolları, evleri yeşilliklerle kaplı Konya’dan…

Sonra ana kucağı baba ocağı Niğde’nin Koyunlu köyündeki iki katlı evimizin önünde bulduk kendimizi…

Köyün iftihar tablosu, 15 Temmuz Şehidimiz Ömer Halisdemir’in muhteşem fotoğrafının süslediği Koyunlu’nun, kışın ılık, yazın buz gibi akan suyundan içtik kana kana…

Köyün tek kahvehanesinde yatsı namazı sonrasında yaptığımız sohbetin lezzeti damağımızda kaldı…

Gün gün, hafta hafta, ay ay ve yıl yıl yaşadığım anılar geldi gözümün önüne bu müze köyde, geriye dönüp baktığımda…

Hiç değişmemişti o muhteşem taş evlerden oluşan köyüm…

Niğdeliler’in dahi rüyalarına giren güzelliğini halâ muhafaza edişi ve o köyde doğup büyüyenlerin bayram günlerinde adeta otomobil fuarına çevirdiği o daracık sokakları ve rahmetli babamın “Gördüğümde hemşehrimi görmüş kadar mutlu olurum” dediği kavak ağaçlarının, yıllar öncesinin güzelliğini günümüze taşıyışı, beni öylesine mutlu etti ki bir sıla-i rahim gününde, anlatamam…

Türkiye’nin hemen her yerine dağılmış, halı ve mobilya ticaretiyle uğraşan Koyunlulular’ın ortaklaşa kurduğu devasa Birko iplik ve halı fabrikası ziyaretimizden sonra, Bor’da, bırakın ülkemizi dünyanın bir başka yerinde almanız mümkün olmayan damak tadıyla bezenmiş kuzu kaburgasından oluşan söğürmeyle buluşuyoruz, bir öğle vaktinde…

Daha sonra, ilimizde görev yapmış emniyet müdür yardımcılarından, Adapazarı Ticaret Liseliler’in asla unutamayacağı ve Sakarya’nın bir zamanlar büyük fabrikatörlerinden olan Maraşoğlu ailesinin damadı, benim de Ticaret Lisesi’nden hocam, rahmetli Ferit Şahin’in kardeşi, emekli emniyet müdürü Kemal Şahin ile buluştuk Adana’da…

Adana seyahatini takiben Mersin’e geçeceğiz…

Akademi futbol takımında birlikte oynadığımız, Mersin’in unutulmaz beden terbiyesi il müdürlerinden Edip Buran’ın oğlu, Beyoğluspor’un eski futbolcusu Zafer Buran ile buluşacağız…

Hangi şehre gitsek bir dost kucak açıyor bize, özlemle…

Bunun getirdiği mutluluğu anlatmak mümkün değil…

Seyahatimizi anlamlı ve dahi unutulmaz eyleyen dostlara selam olsun…

Onları da önümüzdeki günlerde dile getirmeye çalışacağım…

Bu duygularla başta yokluğumu hissettirmeyen gazete çalışanlarına ve tüm okuyucularımıza “Orkideler” gönderelim istedik…