Asrın felaketinin üstünden 23 yıl geçti, bu kez “ateş düştüğü yeri” yakmakla sınırlı kalmadı tüm insanlığı yaktı. Yıkım ve can kaybı Marmara bölgesini etkisi altına aldı.

Yıkımın ve can kaybının en yoğun yaşandığı bölge ise Sakarya oldu, yıkımı ve can kaybını rakamlarla tanımlamaktansa acının rengi ile tanımlamalı…

“Gözyaşının rengi olmaz” yaşanılanın özeti türünden.

Hatırlaması bile dehşet, bitmek bilmeyen süre. Herkes kendince ayrı anı biriktirmiştir, tek ortak anı yaşanılan kaygı ve acı. Çaresizlik karşısında verilen dramatik ağır sınavlar.

Her anı zordu, sonrasında süre saniyelerle tarif edildi ki bitmek bilmeyen saatlerdi…

Acı ve gözyaşı ilk günkü tazeliğini korumakta, bir daha böylesi ağır acılar yaşamamak duası ve dileği dillerimizden hiç düşmedi.

Şimdi gelelim günümüze, 23 yıl süre içerisinde neler yapıldı.

Dilimize pelesenk olmuş bir söz “Deprem öldürmez, tedbirsizlik öldürür” yıllar yılı tekrarladık durduk, ne kadar yol kat ettik, işte sorgulanması gereken durum.

Depremden kalma terimler, ağır hasarlı, orta hasarlı ve hafif hasarlı binalar. Ağır hasarlı binalar derhal yıkılması gereken ve kullanılması yasak olan yapılar diye tarif edildi. Uzun yıllar birlikte yaşadık, yıkıldı yıkılacak diye şehrin her daim gündemi oldu.

Teknik bir tartışma idi bir yapı ya hasarlıdır ya da değildir, orta ve hafif hasarlı yapı olmaz diye karşıt görüşler vardı. Bilindiği üzere orta ve hafif hasarlı yapılar tamirata tabi tutularak ruhsatlandırıldı ve kullanıma devam edildi, doğrusu neydi hala tartışılır.

Sorunun kesin çözümü ise kentsel dönüşüm ile tüm hasarlı yapıların yenilemesi, üzerinde mutlak mutabakata varılan teknik çözümdü. Bir-iki bölgede uygulandı, sorunun çözümüne katkısı olmayacak düzeyde kaldı maalesef.

Daha vahimi ise Sakarya Valiliği’nin 2016 yılı değerlendirme raporunda ağır hasarlı olarak tespit edilen ve yıkılması önerilen 21 okul tartışmasını yaşadık yıllar yılı.

21 okulun hasarlı olduğu ve yıkımı öngörülmüş olmasına rağmen, bir dönem sonraki raporda yer verilmedi. Valilik başta olmak üzere Milli Eğitim yetkilileri raporu yalanladı, 21 hasarlı okul olmadığı yönünde ısrarlı görüşleri oldu ve akıbet bir türlü bilinemedi.

Bu süre zarfında deprem olmamış olması kimin haklı kimin haksız olduğu tartışmalarını test ettirmedi neyse ki.

Hangi okullar hasarlıydı, risk altında eğitim verildi bilgisi bilinmedi…

Geçtiğimiz günlerde Sakarya’da bulunan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer “Milli Eğitim Bakanlığımızın Sakarya iline toplam yatırımları 658 milyon TL. Bugünkü değerlendirme toplantısında Sakarya ilimizde 658 milyon TL yatırıma ilave olarak 980 milyon TL yeni yatırım yapma kararı aldık. Böylece Sakarya’ya 1 milyar 638 milyon yatırım yapmış olacağız. Okullarımızın en güvenli yer olması için güçlendirme yapılmamış hiçbir okul kalmayacak.” Şeklinde ifadelerde bulundu.

Güçlendirme yapılmamış okul kalmayacağı net bir dille ifade edilmiş. Açıklamadan anlaşılacağı üzere hasarlı ve güçlendirme yapılması gereken okullarımız varlığı bir kez daha ifade edilmiş oldu. Bu tartışmaya son vermeli, hangi okullar yıkılacak ya da güçlendirilecekse yeni eğitim öğretim dönemine hazır hale getirilsin.

Depremin 23 yılında bu tartışmaları yapıyor olmamamız gerekirken nelerle uğraşıyoruz.

katlı ve hasarlı yapılar bir an önce yerinde kentsel dönüşüme tabi tutularak bu soruna son verilmeli.

Deprem gerçeği ve bu gerçekle yaşamak zorunda olduğumuz kaçınılmaz bir durum, tedbirsizlik öldürür gerçeğinden hareketle bu duruma son vermeli. Zaman kaybetmeden kentsel dönüşüm sağlanmalı, depremin ayak izlerini hisseder gibiyiz.

‘’Sesimi duyan var mı’’ çığlıkları birçoğumuzun kulağında çınlamakta.

Aynı acıları tekrar yaşamayalım…