Sakarya’da maalesef kadın belediye başkanı yok…

Tarihimizde de çok fazla örneği yok…

Bir tek 70’li yıllarda kısa süre görev yapan CHP’li Adapazarı Belediye Başkanı Meziyet Sevim Sözer var, o kadar…

AK Parti açısından değerlendirme yaparsak geride kalan üç yerel seçimde kadın belediye başkan adayı bile yok…

Bence bu durum şehrimiz açısından büyük bir eksiklik…

Bilhassa seçimlerin en büyük favorisi olan AK Parti önümüzdeki yerel seçimlerde mutlaka kadın belediye başkan adayları göstermeli…

Bu şehrin ilk kadın milletvekili AK Parti’den çıktı…

İlk başörtülü bürokrat AK Parti’den çıktı…

Birçok kategoride ilklerin sahibi olan AK Parti bu konuya da el atmalı…

AK Parti kadrolarında belediye başkanlığı yapabilecek potansiyelde birçok isim mevcut…

Düşündüğümde ilk aklıma gelen isim hiç şüphesiz Çiğdem Erdoğan Atabek…

Genç yaşına rağmen kısa bir zamanda Kadın Kolları başkanlığı, MKYK üyeliği, bakan yardımcılığı gibi önemli görevleri üstlenen Atabek, neden belediye başkanı olmasın…

Aynı şekilde son iki seçimde milletvekili adayı gösterilen Nuray Sağıroğlu ve Bilgehan Doğru, neden bu şehre belediye başkanı olarak hizmet etmesin…

Son derece başarılı hizmetler yapan ve partide herkesin sevgi ve saygısını kazanan mevcut İl Kadın Kolları Başkanı Zehra Hatipoğlu neden bir ilçeyi yönetmesin…

Bunlar ilk aklıma gelen isimler…

Eminim ki AK Parti’de belediye başkanlığı yapabilecek kapasitede birçok isim mevcuttur…

Şayet böyle bir niyeti olan varsa şimdiden çalışmalara başlamalı…

AK Parti yönetimi de bu konuda kadınların önünü açmalı…

Bu şehre kadın eli değmeli artık…

 

CHP’DE DUAYENLER

ADAY BULAMADI

Cumhuriyet Halk Partisi’nde il kongresi 25 Aralık’ta gerçekleştirilecek…

Şu an itibariyle mevcut başkan Ayça Taşkent’ten başka adaylığını ilan eden yok…

Adapazarı kongresinde Serhat Erişir’i destekleyip kaybeden ve partinin duayenleri olarak bilinen Selçuk Gedikli, Ergün Özkan, Ümit Usal, Şaban Koludra, Aydoğan Sezer, Yaşar Erdem gibi isimler bir isim etrafında birleşemedi…

İlk etapta Şaban Koludra’ya teklif götürüldü ama sonuç alınamadı…

Daha sonra Füsun Çetin ismi gündeme geldi lakin bu isim üzerinde de uzlaşılamadı…

Durum böyleyken birkaç ilçenin desteğini arkasına alan Erdoğan Isır bir hamle yapmaya kalktı…

Isır’ın parti duayenlerinden habersiz bu hamlesi çok hoş karşılanmadı…

Gelinen noktada Erdoğan Isır, kendisiyle hareket ettiği söylenen Serdivan, Erenler, Karasu, Akyazı, Pamukova, Taraklı ve Söğütlü ilçelerinin ortak adayı olarak son anda adaylığını açıklayabilir…

Ancak görülen o ki parti duayenleri her iki adaya da eşit mesafede pozisyon alacak ve seçime çok fazla müdahil olmayacak…

Bu durum da Ayça Taşkent’in şansını artıracak…

Seçime günler kala son durum bu…

 

YÜK ŞİMDİ BU İKİ

İSMİN OMUZLARINDA

Ne güzel bir bakanımız (Ayşenur İslam), bir de bakan yardımcımız (Çiğdem Atabek) var artık diye seviniyorduk…

Maalesef yeni kabine açıklandıktan sonra bu avantajımızı yitirdik…

Gel gelelim Ayhan Sefer Üstün’ün genel başkan yardımcılığına getirilişi bizi bir nebze olsun sevindirdi…

Derken son anda gelen bir haber daha fazla sevinmemize ve umutlanmamıza neden oldu…

Sessiz, mütevazi ve beyefendi kişiliğiyle bilinen Hasan Ali Çelik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan yardımcılığına getirildi…

Böylece Sakarya’nın hem bakan yardımcısı, hem de genel başkan yardımcısı olmuş oldu…

Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün “Genel Başkan Yardımcılığı bakanlığın üstünde bir pozisyondur” açıklamasıyla birlikte değerlendirirsek, şehir olarak bir önceki döneme nazaran kazanım ve avantajımız daha fazla diyebiliriz…

Zira bakan yardımcılığı yine var, buna ilave olarak bakanlıktan daha üstün bir pozisyona da sahibiz…

Bir önceki dönemde İslam ve Atabek’in çektiği yükü bu dönem Üstün ve Çelik ikilisi çekecek…

Bu iki ismin önderliğinde Sakarya’da devam eden ve de henüz başlamayan projelerin takibi daha sağlıklı ve hızlı yapılmış olacak…

Ne diyelim, Allah yar ve yardımcıları olsun…

 

ŞEHİRDE MAHVOLUYORUZ!

Olumsuzluklar saymakla bitmez…

Arabaların gürültüsü, havanın kirliliği, zeminin azizliği, vs…

Şehir merkezinde yaşamakla ömrümüzden çalıyoruz…

Geçen cumartesi Sapanca İstanbuldere’de dayımın yaptığı küçük eve gittim…

Dağ kulübesi mi dersiniz, köy evi mi dersiniz, ne derseniz deyin…

Ormanın içinde, şırıl şırıl akan derenin kenarında küçücük ama sıcacık bir ev…

Evin önünde gezinen tavuklar…

Kuzine sobasının üstünde pişen kestaneler…

Çeşit çeşit ağaçlar, bitkiler…

Mis gibi bir dağ havası…

Derenin şırıltısı ve kuşların cıvıltısından gayrı sesin duyulmadığı büyülü bir atmosfer…

Biz şehirliler, hakikaten yaşadığımızı sanıyoruz…

Lakin şehirde oturmakla ömrümüzden çalıyoruz…

Herhalde emekli olunca gideceğim adres belli…

Tabii o zamana kadar Sapanca’yı Araplar ele geçirmezse ve de o güzelim doğa villalara terk edilmezse…