Ülkemizde birçok “çevre sorunu” yaşanmaktadır.

             Bunlardan en önemlileri; su kirliliği, hava kirliliği, toprak kirliliği, gıda kirliliği, imar kirliliği, gürültü kirliliği, ziraat alanlarının betonlaşması, orman ve yeşil alanların tahribi, katı ve sıvı atık kirliliği, deniz, göl ve derelerin kirletilmesidir.

             Bunlara “TABELA KİRLİLİĞİ”ni de eklemeliyiz.

             Ülkemizin hemen hemen tüm şehirlerinde yaşadığımız birçok sorundan biri de, tabela anarşisi, karmaşası, kirliliği ve çirkinliğidir.

             Tabela konusunda öylesine bir keyfilik, gelişigüzellik ve karmaşa var ki, herhangi bir şehrimizde, hususen de yaşadığımız şehirde, kafanızı kaldırıp, herhangi bir binaya veya binalar dizisine bakmak yeterli.

              Hiçbir sıtandardın, pilan ve estetiğin olmadığı, neredeyse binadan çok tabelanın yer aldığı büyük bir keşmekeş yaşanmakta, kentlerde yaşanan çirkinliklerin arasında “tabela” işgal ve istilası da önemli yer tutmaktadır.

              Tabelalarda bir “ebat” sıtandardı olmadığı gibi, çok mühim bir kurumun ya da özel teşebbüsün alnında “çok küçük” bir tabela görülebildiği gibi, çok önemsiz bir yerde ise “çok büyük” bir tabela görülebilmektedir.

              Ebat sıtandardı olmadığı gibi,

              “Renk birliği” ya da en azından uyumu da sözkonusu değildir.

             Daha da mühimi, tabelaların binalar üzerindeki yerleşimleri, tam bir kargaşa halindedir.

              Herkes istediği ebatta levhayı, istediği yere asmakta, hiçbir kural ve kaide tanımamakta, tam bir keyfilik hüküm sürmektedir.

              Cadde ve sokaklarımızda bina cepheleri, çok sayıda levhanın gelişigüzel asılmasıyla, türbelere bağlanan binbir çeşit ve renkte “çaput” görünümünü hatırlatmakta,

              Hurdacı gibi, her türlü metalin bir arada olduğu,

              3.Dünya ülkelerini andıran,

              Son derece ilkel, pirimitif ve estetikten yoksun görünümler şehirlerimizi çirkinleştirmektedir.

              Şehirlerimiz  adeta tabela işgali altındadır.

              Tabela egemen kentlerde yaşamakta, kentlerimiz tabelaya boğulmuş bulunmaktadır.

              Kısacası, şehirlerimiz tabela ANARŞİSİ, KEŞMEKEŞİ, KİRLİLİĞİ ve ÇİRKİNLİĞİ İŞGALİ ALTINDADIR.

              Bu durum şehirlerimize yakışmamakta, büyük bir “KİRLİLİK”, “tabela kirliliği” oluşturmaktadır.

              Binalarımızın, zaten çok estetik olmayan mimarilerini iyice bozmakta, çöplüğe çevirmektedir.

              Evet. Cadde ve sokaklarımızdaki binalar “TABELA ÇÖPLÜĞÜ” durumundadır.

              Yapılması gereken ise bellidir ve yeni bir keşif ya da icada ihtiyaç bulunmamaktadır.

              Bu işi çözmüş ülkelere bakmak yeterlidir.

              Bu meselenin güzel bir örneğini Dubai’de görmüştüm. Şehirde bütün tabelalar aynı ebat, yükseklik ve hizada, bina da bir renkli bant gibi, güzel bir kolye gibi duruyor, binalara çirkinlik değil, süs oluyor, renk katıyor, güzellik veriyordu.

              Bir pilan, pıroğram, belirlenmiş bir mimari ve estetik ile yapıldıkları görünüyoır, göze çarpıyordu.

              Şüphesiz her şeyin bir pilanı, pırojesi, mimarisi, estetiği olduğu gibi, elbette tabelalarında olacaktır, olmalıdır.

              Herkes istediği renk ve ebatta, istediği yere tabela asmamalıdır, asmasına müsaade edilmemelidir.

              Nasıl ki, yapılacak bina için bir pilan ve pıroje isteniyor ve yetkili kurumlarca onaylandıktan sonra inşa ediliyorsa,

              Aynı binanın veya binalarında tabelaları, bir pilana ve disipline tabi tutulması gerekmektedir.

              Bunun için, bir “tabela reformu” yapılmalı, tüm şehirlerimizin cadde ve sokaklarındaki binaların tabelaları üzerinde bir çalışma yapılıp, mutlaka bir düzene sokulmalıdır.

              Bunlara şehirlerimizdeki “ YÖN VE BİLGİ LEVHALARI”da dahildir, dahil edilmelidir.

              Mülk sahiplerine bu konuda bir sıtandart verilip, belli bir süre de tanınmalı ve makul bir zamanda tedrici olarak bu sorun halledilmeli,

              Kentlerimiz bu anarşiden, kargaşa ve karmaşadan, bu çirkinlik ve kirlilikten kurtarılmalıdır. Bu konuda mevzuat vardır ve yürürlüktedir. Sadece dikkatli ve titiz uygulanmayı, takibi ve murakabeyi gerektirmektedir.

               Hiç şüphesiz bu konuda vazife BELEDİYELERE düşmekte, onların sorumluluğunda bulunmaktadır.

               Vatandaşlar olarak da, bu işi sadece belediyelere bırakmamalı, onlara yardımcı olunmalı, bu reformun yapılmasına kolaylık sağlamalı, istekli olunmalıdır.

               Geçen hafta yazdığımız “Temizlik ve Çöp” makalesinde de belirttiğimiz gibi, bu iş için de, yatırım, finansman, iç ve dış kıredi, emperyalist ve ziyonist engel yok. Hadi yapalım!

               TABELALARDAKİ “YABANCI KELİMELER” ise, ayrı bir yazı konusu, ayrı bir vahamet, DİL VE KÜLTÜR YOZLAŞMASI, ÇÜRÜMESİ, KİMLİK KIRILMASI, müstemleke anlayışıdır.

                Kendi dil ve kültürüne yabancılaşma, kopma, özenti ve aşağılık duygusunun vahim örneğidir.

                Bu konuya da geçmiş makalelerimizde değinmiştik, ama ileriki günlerde tekrar ele alacak, ayrı bir yazı konusu olarak değerlendireceğiz.