20 Mayıs günü, şehrin merkezindeki bir caddede aydınlatma direklerindeki lambaların bir aydır yanmadığını belirten, ‘SEDAŞ’ın görmediği’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıma SEDAŞ’tan cevap geldi. Bu güzel. Yazım sonrası, çalışmalara bugün başlanacakmış, bu daha güzel.
BENİM YAZDIĞIM
‘SEDAŞ’ın görmediği’ başlıklı o yazım şöyleydi;
Şehrin merkezinde… Hatta göbeğinde bir cadde, geceleri karanlıklar içinde, deyim yerindeyse zindan gibi. Bir-iki gündür değil. Bir-iki hafta değil. Tam bir aydır bu cadde havanın kararmasıyla, korku filmlerindeki caddelere dönüyor. Birkaç dükkan-mağazanın vitrin ışıklandırması da olmasa göz gözü görmeyecek.

**
Son zamanlarda SEDAŞ, aldığı ödüllerle medyada kendine yer bulmaya başladı. SEDAŞ’da güzel şeyler olmuyor mu? Oluyor elbet. Ancak benim anlamadığım, bu kurumun hiçbir yetkilisi, görevlisi bir aydır bir kere bile gece vakti bu caddeden geçmedi mi?
**
Bu bir sokak lambası değil. Bu yanmayan bir tek aydınlatma direği değil. Bir cadde, üstelik şehrin göbeğinde bir cadde. Bu caddede bir aydır aydınlatma direklerinin yanmaması, bunu SEDAŞ’a bildirmeyen çevre vatandaşların kusuru mu acaba? Yani, bu tür durumlarda SEDAŞ sadece ihbar telefonlarıyla mı hareket ediyor? Böyle bir telefon gelmezse, şehrin göbeğinde de olsa bir cadde kaderine mi terk ediliyor?
**
Bu cadde hangisi veya neresi mi? Kavaklar Caddesi ile Ankara Caddesi’ni birleştiren cadde. Bir ucunda şehrin doğusundaki mahallelere hareket eden minibüs durakları, diğer ucunda da Soğanpazarı olan cadde. Daha kestirme; Büyükşehir Belediyesi’nin hemen arkasındaki cadde.
**
Bir de, SEDAŞ’a, bu caddede sadece 7 aydınlatma direği olduğunu ve hiç birinin yanmadığını söyleyeyim de, gelecek ekip eksik veya fazla malzemeyle gelmesin(!)

SEDAŞ’IN CEVABI
Bu yazıma SEDAŞ’ın verdiği cevap ise şöyle;
‘Sayın Bulut, 20 Mayıs Salı günü “Gözden Kaçanlar” adlı köşenizde yayınlanan “SEDAŞ’ın görmediği” başlıklı yazınızı okuduk. Konuyla ilgili bazı hususları size aktarmak isteriz. Haberde bahsi geçen Kavaklar Caddesi’nde yer alan aydınlatma direkleri, cadde ve yaya yolu aydınlatması amacıyla kaldırım çalışması kapsamında Büyükşehir Belediyesi tarafından dikilmiştir.
**
SEDAŞ Bakım Onarım Ekibi, arızanın gerçekleştiği günlerde gerekli incelemeleri yapmıştır. Bu incelemeler sırasında, aydınlatma tesisinin kablo arızasındaki sorun oluşturan noktası tespit edilmiştir. Arızanın giderilmesi için yaya yolunda kazı ve sonrasında da özel bir taş ile kaplanan kaldırımların yeniden yapılması gerektiğinden, konu Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimlerine iletilmiştir.
**
Yazınız sonrası ise konunun önemi Belediye’ye tekrar bildirilmiş ve yarın (Bugün) gerekli çalışmanın yapılacağı bilgisi alınmıştır. Konuyu önemle bilginize sunarız. Saygılarımızla... SEDAŞ Kurumsal İletişim Müdürlüğü’
**
Yazımda da belirttiğim gibi, SEDAŞ’ı ilgilendiren bir arıza, bir sıkıntının giderilmesi için ya bu kuruma telefonlar açılıp, sorun anlatılacak. Ya da gazete köşelerinde iki satır haber veya yorum yapılacak. Sorun o zaman çözülüyor. O yazıdan sonra, bugün çalışmaların başlayacağı vurgusu yapılması, bunu açıkça ortaya koyuyor. Neyse. Öyle ya da böyle sorunun çözülmesi önemli. Yine de teşekkürler...
                            23 Mayıs 2014

İKİ BAKAN YARGILANABİLİR

Soma faciasıyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız önceki akşam yaptığı açıklamada, ‘Sorumluluk benim!’ demiş. Bakan Yıldız, iki gün önce de, ‘Bir afet doğal değilse kusurdur’ demişti. Çalışma Bakanı Faruk Çelik ise yine önceki akşam, ‘..Bizim kusurumuz yok diyemeyiz. Bu işin üstünü örtemeyiz. Hepimiz sorumluyuz..’ açıklamasını yapmıştı.

**
Facianın ilk üç günü susan Bakan Çelik, sonra sonra günah çıkarır gibi, ‘Bizim kusurumuz’ özetiyle konuşmaya başladı. Keza Bakan Yıldız da facianın ilk yaşandığı günlerde şirket yetkililerinin ağzıyla konuşup, ‘Hiçbir eksiği olmayan bir ocak, nasıl oldu biz de bilmiyoruz’ diyordu ama bugün, ‘Bu işin siyasi sorumluluğunu alıyorum’ demeye başladı. Sanki birisi sırtından itiyor gibi!
**
Bakan Çelik bir adım daha ileri giderek, ‘Bu bir doğal afet değil, o halde kusur var. Buradaki kusur tartışılmaz. Kim ve hangi kuruluş olursa olsun sonuna kadar gidilecek. Bunu söylemekten çekinmemeliyiz. ‘Bizim kusurumuz yok’ deyip, üstünü örtemeyiz. Hepimiz sorumluyuz. Bir siyasi sorumlu aranıyorsa ben o sorumluluğu üstleniyorum. Bundan kaçamayız’ diyor.
**
Hatta kendisine sorulan, ‘Sorumluluk sizde mi?’ sorusuna Bakan Çelik şu cevabı veriyor, ‘Bende, ne olacak? Hükümette. Keşke bir kişi ölmeseydi. Çalışma Bakanı’nın sorumlulukları belli..’ Bakan Çelik bu cümleyle sanki, ‘Sorumluluk (Yani suç) sadece bende değil, tüm hükümette’ der gibi. Kendisini sırtından iteni veya itenleri de çekmek istercesine...
**
Şeytanın avukatı değilim ama sanıyorum Başbakan Erdoğan iki bakanı da gözden çıkardı. Gelişmeler o yöne gidiyor sanki. Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan için yakalama kararı kaldırılırken, iki bakanın adeta sorumluluğu alarak bir nevi suçu üstlenmelerinin altında acaba, Alp Gürkan’ın oğlu olan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan savcılığa götürülürken söylediği, ‘Zamanı gelince biz de konuşuruz’ sözü mü etkili oldu dersiniz? Konuşursa acaba ne konuşacak veya konuşacak mı? Sonu pek aydınlık olmayan bir gidişat. Bakalım, hep birlikte takipteyiz.