Türkçenin Rumeli Beylerbeyi.

Şair, ressam, dergici.

Üçü de birinci sınıf üstelik.

Vefası, hoşgörüsü, evsahipliği, adamlığı da.

Rumeli yakasında Türkçe ondan soruluyor bir süredir.

Yıllardır Türkçemi yayımlaması da bundandır. Bunadır. Buncadır.

Yazdıkları, yaptıkları, çizdikleri, yayınladıkları bundandır.

Türkçe âşığı.

Prizren âşığı.

Prizren Türkçesi âşığı.

Şahidim buna. Onu tanıdığım yirmi yıldır yakından şahidim. Evine gitmişliğim evime gelmişliği, acımızı sevincimizi paylaşmışlığımız, Sinan Paşa avlusunda leziz çaylar eşliğinde hüznümüzü dağıtmışlığımız vardır onunla.

Şairdir evet. Ressamdır da. Dergicidir de. Pek bilinmeyen bir yönü daha: Prizren türkülerini yaşatmak için bir ömür bağlama çaldığını, bağlama öğrettiğini, yeni besteler yaptığını; türküleri yaşadığını ve yaşattığını kaç kişi bilir! Plâklı sanatçıdır üstelik. Hem de kendi besteleriyle plaklı. Özetle Zeynel Beksaç, aynı zamanda bir yorumcu, bir besteci, bir müzik adamıdır da.

O bir şeyi iyi bilmektedir çünkü: Türküleri sevmeyen Türklüğü de Müslümanlığı da sevemez. Türküleri yaşat ki insanımız yaşasın. Türkçe yaşasın. Prizren yaşasın. Zeynel Beksaç’ın hayatı da felsefesi de ilkesi de budur.

Priştine Televizyonu’nda tam tamına yirmi beş yıl programcılık, sunuculuk, yayıncılık. Başta Aziz Nesin, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Neşet Ertaş, Barış Manço olmak üzere… yüzlerce Türkiyeli şair yazar müzisyenle program yaparak Türkçeyi ve Türkiye’yi Kosova’ya tanıtma. Tanıtma yaşatma sevdirme. Prizren türkülerinin Priştine Radyosu repertuvarına alınması da onun gayretiyledir, onun başarısıdır.

Doğru adamdır. Dosdoğru adamdır. Yiğit mert sözünün eri adamdır.

Onunla yaşıt olan Kosova Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneğinde büyüdü serpildi başkan oldu. Yeni bölümler birimler korolar kurdu. Dergiler çıkarttı. Esini, Filiz çocuk dergisini çıkarttı.

1996’da, merhum gazeteci adına Uluslararası Süleyman Brina Balkanlar Türk Kültür Hizmet Ödüllerini ihdas eden de odur, 23 yıldır seçici kurul başkanı olarak Rumeli Türkçesine hizmet edenleri bulup ödüllendiren de. (Bu satırların yazarı da on sekiz yıldır Balkanlara yaptığı naçizane hizmetlerle söz konusu ödüle 2017 yılında değer bulunmuştu. Ne hoş bir hatıradır.)

Asıl ödül kendisidir bize Zeynep Beksaçın. Dostluğudur varlığıdır vefasıdır.

Kendine özgü adamdır. İmge imge, renk renk, biçim biçim kendine has.

Yiğit bir endam, güven veren bir eda, dost ve tok bir ses.

Bigane adamdır. Yegane adamdır. Mudame adamdır.

Kimseden bir şey istediği görülmemiştir. Özel bir karakterdir, düz dümdüz çelik gibi esnemez. Devamlılık arz eder ömrünce. Sözü senettir. Evet demişse evettir. Nettir. Serttir. Kıvırmaz.

Resmi de kendine özgü, özgün, orijinaldir Zeynel Beksaç’ın. Aslında resmi hayatının bileşkesidir. Ne demek mi bu? Anlatayım: Şiiri ve türkülerinin kalbinde birleşip arınarak tuvale fırça fırça resmedilmesidir. Her fırçası bir dize, her renk bir türküdür onun resimlerinde, kilim kilim. Kendisi de resimlerinde şiirinin renge durduğu anı yakalamaya çalıştığını itiraf ediyor zaten.

Yarım asırdır erdem denizinde imge yelkenlisiyle güzellikler sunuyor Türkçe âşıklarına.                                              

Hiç konuşmadan / anlatmadan sadece yüzüne bakarak anlayabilirsiniz onu.

Türkçe hayatıdır. Her şeyidir: Seninle sevdim Türkçem / Bildim / Dostu / Düşmanı / Seninle

Çünkü Türkiye’nin Sesini dinleyebilmek için bağ satıp radyo alan bir güzel babanın oğludur o.

Şairler beşiği Prizren’in evlâdıdır. Ozanlar diyarı Prizren’dir vatanı. Hani doğduğunda isminden önce mahlası konulan Prizren’in.

Çınarın sadık gölgesiyim imgesi ona ait. Tam da budur Zeynel Aga. Sadık adam. Urumeli yakasının şiire, resme, türküye, Türkçeye en sadık adamı.

Sana her gün sevdalanmak / Yazgının en görkemlisi gülüm. Sana dediği Türkçedir, bilesiniz.

Yüreği bağbozumu yapılmış viran bir bağdır onun. Hüzün yumağıdır. Biliriz. Sadece onun mu. Rumeli’de yüreği Türkçe atan her onurlu kalp için de öyledir.

Türkiye’den Türkçeden bir özrü vardır onun: Sevdanda kusur ettiysek af ola.

Asıl sen bizleri affet sevgili Zeynel Ağabey. Affet ne olur. Türkiye senin, Balkanların yaşayan en büyük şairinin pek farkında değil asıl.

Ötelerden bir ses olduk biz hep
Oyuncağı elinden alınmış çocuklar misali
Hüzün terk etmedi yüreğimizi bu yüzden
Bu yüzden alınganlığımız
Dalgınlığımız bu yüzden
Rumeli, o benim işte!

Ey halkım, unutma!
Ölümden sonra da emrindeyim
Sabır silahım Şiir tesellim
Gözlerim hep biraz nemli oldu
Vallah yalanım yok
İnan ki halkım senden başka                                                                                                                                         Ne sevdam oldu     
Ne çıkarım
Ne de kavgam
Rumeli, o benim işte!
Yılmam dert etmem
Ucunda darağacı olsa da bu işin
Dilim bir yüzyıl yalnızım dese inanmayın
Bendim çeşmelerinde akan su
Camilerinde okunan ezan
Ben hâlâ buradayım dostlar
Yad elde değil, vatanımdayım
Yoksa siz Rumeli’yi unuttunuz mu
Rumeli, o benim işte!
Uzun şiirin kısası; Zeynel Beksaç kim mi? Rumeli, o demek işte!