Şimdi, “Koskoca dünya çare bulamadı da kurtuluşu sen mi buldun” diyecekler…

Siz de diyecek siniz ki;

“Düşmanın açık bıraktığı kapılar onun istediği yere çıkar.

Örümcekler kendi ağlarına takılmazlar.” Ş.

Ve böylece insanlığını insan gibi bitireceksin…

Özgürce, verilen emanete sahip çıkarak fıtratını, şeklini, kalbini şeytana teslim etmeyeceksin...

Ve şimdi bedeninden umutlarını kesecek olan yeni dünya CEO’ları ruhlara dadanacaklar, travmalar yaşatacaklar, ölüm korkusu, hastalık, açlık, evlat acısı vb. gibi korkutmalara yeltenecekler…

Bütün bunlara hazırlıklı olunması gereken bir döneme giriyoruz…

İşte böylesine bir savaşın gitgide şiddetini artığı bu dönemde kadim şifa yöntemlerine başvuracağız…

Kadim şifa yöntemleriyle herkesin kendi doktoru olması elzemdir artık…

Evlere kapatılarak sanal dünyaya mahkûm etmeye çalışacaklar bizleri…

Önümüzdeki çağ dijital çağ; çok süratli ve çok tahripkâr olarak kaşımıza çıkacak…

Artık hastalıklar korkularla birlikte bedenimize hükmedecek…

Hiç dışarı çıkmasak da hasta olmak veya depresyona girmek için filmler, haberler, videolar bize virüs gibi etki edecek…

İşte bu yüzden ilaçsız, ameliyatsız, kimyasalsız şifa yöntemleri hayati öneme sahip olacak…

Bundan sonraki yazılar birbirinin devamı niteliğinde olacak ve tamamı ile önümüzdeki süreçte insanlığımızı kaybetmeden, dışarı çıkmadan, kimyasal almadan, bedeni bozmadan geleceğin şifalanma yöntemlerinden haberdar edeceğiz...

Evinizde, oturduğunuz yerde, uzaktan nasıl kendinizi ameliyat edeceğinizin veya ettirileceğinizin ipuçlarını vereceğim…

Bio enerjiden, bilinç altı temizliğinden, takıntılardan, korkulardan, meridyenlerden, bedenin şifa noktalarından nasıl istifade edebiliriz?

Çünkü insanı yalnız bırakarak öldürmeye, tesirsiz hale getirmeye çalışan derin dünyaya karşı ruh ve bedenin nasıl onarılacağını, vahyin kaynaklarından tedavilerin nasıl uygulanacağını hatırlamış ve hatırlatmış olacağız…

***

Dr. Hamer 1935 Almanya doğumlu,  tıp ve teoloji okumuş bir bilim adamı…

İç hastalıkları uzmanı olan Dr. Hamer’in tıbbi cihazlarla ilgili buluşları var…

Çok keskin bir operasyon bıçağı (Hamer-Scalpel), plastik cerrahide kullanılan özel bir kemik testeresi, vücut şekline otomatik olarak ayarlanan bir masaj yatağı buluşlarından birkaçı…

18 Ağustos 1978’de Dr. Hamer’in oğlu Dirk, kazara vuruldu, 7 Aralık 1978’de de öldü…

Oğlunun ölümünden kısa bir süre sonra Dr. Hamer’e testis kanseri tanısı kondu…

Daha önce hiç ciddi bir hastalığı olmayan Dr. Hamer kanser oluşunu oğlunun beklenmedik kaybına bağladı…

Hatta bu büyük şoku DHS (Dirk Hamer Sendromu) olarak adlandırdı…

Oğlunun ölümü ve kendi kanser deneyimi Dr. Hamer’in sıra dışı bilimsel yolculuğunu başlattı…

O sırada Münih Üniversitesi’nin kanser kliniğinde stajyer olarak çalışan Dr. Hamer, kanserli hastaların hikâyelerini araştırdığında hepsinin geçmişinde bir çeşit beklenmedik bir şok olduğunu gördü...

Vücuttaki tüm olayların beyin tarafından kontrol edildiği hipotezini araştırarak hastalarının beyin taramalarını analiz etti ve de tıbbi ve psikolojik kayıtlarla karşılaştırdı…

Geçirilen şoklarla açık bir ilişki buldu, bu şokların kendini organlarda gösterdiğini ve tüm bu süreçlerin beyinle bağlantılı olduğunu gördü...

Bu hikâyenin özeti şudur ki; kendisi tüm hastalıkların hemen öncesinde kaynağın bir travmaya dayandığı ve o travmalar çözülmeden hastalıkların geçmediği gibi bir sonuç çıkarmıştır…

Peki, hastalıklarımız nasıl geçer?

Kansız bir ameliyat mümkün mü?

İlaç kullanmadan iyileşme olur mu?

Evde hastalıklardan nasıl kurtuluruz?

***

Dr. Hamer kendisiyle aynı kansere yakalanan hastalar ile görüştüğünde şu soruyu sorar:

“Bir yakınınızı ya da evladınızı kaybettiniz mi?”

Hastaların biri hariç hepsinin kaybettiği kişiler olduğunu tespit etti…

Sadece bir hasta işini kaybetmişti ve o hasta doktora şu cümleleri söyledi:

“Doktor bey evladımı kaybetmedim ama ben işimi evladım gibi severdim!”

İşte bu kuram üzerine hayatta yaşanan aynı travmaların yüksek oranda aynı hastalıkları netice verdiğini tespit etmiş oldu…

Bu itibarla bilinçaltımızda yatan travmanın izlerini silmeden tam olarak hastalıklardan kurtuluşun zor olduğunu da ortaya koymuş oldu…

Ondan sonra da hastalıkları ve hikayelerini toparlayarak travma-hastalık ilişkisini çıkardı...

Mesela deri hastalıklarının ciddi ayrılıklardan sonra ortaya çıktığını, kulak hastalıklarının istemediğimiz şeyleri duymaktan korkmanın tesiriyle kendini gösterdiğini; bazı kayıpların, ölümlerin, şokların hastalıkların öncesinde bilinçaltımızda yer alıp bedenimizde tesir ettiğini gördü…

Ve böylece hastalıkların ana kaynaklarına doğru bir yol açılmış oldu…

Peki, bunları nasıl tedavi ederiz ve bilinç altı olayı nedir?

Bütün bu soruların cevabı bir dahaki yazıda…