Saf: Namazda cemaatin yan yana düzgün biçimde sıralanmasını ifade eden fıkıh terimidir. Saf kavramı namazın ikame ve huşusundandır. Hatta o kadar önemli ki namazı kıldıran imamın asli vazifelerindedir. Safların düzgün olmaması halinde namaz kılanların kalplerinin ilâhî bir ceza olarak birbirinden soğuyacağını ve aralarının açılacağını bildiren hadislerin üslûbunu ve sahâbenin bu konuda gösterdiği titizliği dikkate alan Buhârî ve İbn Hazm gibi âlimler namazda safların düzeltilmesinin vâcip olduğu sonucuna varmıştır. İbn Hazm bu vâcibe riayet etmeyen kimsenin namazının bâtıl olacağı kanaatindedir. Hz. Peygamber, “Ön safı tamamlayın, boşluk kalacaksa arkadaki safta kalsın”, “Saflarınızı düz tutun, omuzlarınızı bir hizaya getirin, boşlukları kapatın, kardeşlerinize yumuşak davranın. Aranıza şeytanın girmesine fırsat verecek açıklık bırakmayın. Safı birleştiren kimseye Allah rahmetini eriştirir, birleştirmeyenden rahmetini keser” buyurmuştur. Ebû Hanîfe, Mâlik, Evzâî ve Şâfiî gibi fakihler ise safın arkasında tek başına namaza duran kimsenin namazının sahih fakat mekruh olduğuna hükmetmiştir. Şimdi safları sıklaştırma zamanı gelmedi mi. Dolmuşun ön (tek) koltuğunda iki kişi oturan insanımız yan yana namaz kılamaz mı? ? Gerçek kural safların sıklaştırılmasıdır

SON ÖĞLE NAMAZI

Zuhr-i âhir “son öğle namazı” demek olup bu namaza, “Vaktine yetiştiğim halde henüz eda etmediğim, yahut henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazını kılmaya” şeklinde niyet edilir. Cumanın sıhhat şartları ve özellikle bir yerde tek camide kılınması şartı üzerindeki ihtilâf, Hz. Peygamber ile sahâbe zamanında olmayan bir namazın kılınması sonucunu doğurmuştur. Şunu ifade etmek isterim ki sokaklarda Cuma kılmayan insanların çoğaldığı ve Cuma namazında sadece farzı kılıp koşar adım kaçar gibi camilerin terkedildiği günümüzde bir avuç insanın zuhr-u ahir denen namaz meselesini gündemde tutması faydalı bir sonuç getirmemektedir. Ehli olmayan insanların tartışma ve suçlamalarıyla vakit geçirirken sabah ve yatsı vaktinde (tatil günlerinde) iş hayatı durmasına rağmen camileri boş olan bu toplumun derdi namaz, cemaat ve namaz ahlakını korumak olmalıdır.

İMAMLA NAMAZ ÖĞRETİCİ OLMALIDIR

Mâlik (b. Huveyris) anlatıyor: “Biz aynı yaşlarda gençler olarak Peygamber"in (sav) yanına geldik. O bize şöyle buyurdu: "…Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz siz de öyle namaz kılın” Bu hadisi şerif öncelikle imam efendilere namaz hususunda örneklik etmektedir. Kısaca arz edecek olursak imam kardeşlerimiz gerek sünnet ve gerekse farz namazlarda başta kıraat olmak üzere ta’dili erkana riayet etmelidirler. Özellikle namazlarda kıraatı çok kısa yapmamalıdırlar. Cemaat istemiyor bahanesine sığınılmamalıdır. Ayrıca farz namazların son iki rekâtında fatiha suresini çok hızlı okumamalıdırlar. Zira cemaatimizin bazısı fatihayı okuyor ve yetiştiremiyor. Fatihayı her durakta durup vakıf kurallarına göre nefes alıp öyle okunması faydalı ve sünnettir. Bir farz namaz üç dakika da değil belki beş ve daha ziyade zaman diliminde kılınmalıdır. İmamın namazı her yönüyle öğretici ve uyarıcı olmalıdır. Kıraatı güzel ve sünnete uygun namaz kıldıran hocalarımıza duacıyım.