Camiler ilk insan ile beraber yeryüzüne konulmuştur. “Mescid-i Haram; ilk evdir”. Birçok anlamının yanı sıra iki özelliği dikkat çekmektedir. Birisi her yönünün namaz için kıble olması, diğeri ise ibadet olarak tavaf (7 dönüş) yapılmasıdır. Tavaf yürüyerek yapılan bir ibadettir. Safa ve Merve arasında ki sa’y da aynen yürüyerek yapılır.
Bu günün Müslümanlığı ise yürüme yerine “oturmayı” tercih etmektedir. Mesid-i Haram’a varmak için adım ve ekonomik bir imkân gerektirir. İbadetlerin birçoğu direkt ve bir kısmı ise dolaylı olarak iktisadi güce dayanmaktadır. Bunun içinde çalışmak gerekir. Hepimiz biliriz ki namaz ve infak (zekât) birçok ayette beraber zikrolunur. Bakara suresinin ilk ayetlerine iman, namaz ve infaktan sonra kitaba ve ahirete iman ifade olunur. Yani tam ortada ki emir infaktır. İnfak imkân, çalışma ve dağıtmayı gerektirir. 
İslam dinimizi sadece vaaza indirgeyenler yanılmaktadırlar. Vaaza ihtiyaç vardır fakat vaaz hayatın kazanımlarını sağlayıp ahirete mutluluk davetiyesi olmalıdır. Peygamberimiz aleyhisselam tüm ayet ve hadisleri kürsüde açıklamamıştır. Hayatın içinde bulunduğu anda ki söz, fiil ve onayları bize sünnet ve din olarak gelmiştir. 
Peygamberimizin cami içi söylemleri oldukça azdır. Sahabeyi Kiram O’nu anlatırken hayatın içinde ki olaylarla beraber anlatmıştır. Örnek olarak biz Kehf suresini camide, evde, rahlede okuruz fakat bu asil gençler ise hayatlarını mağarada geçirmişlerdir. Bu gün biz Müslümanların ise anlatacakları hayatları belki çok azdır. Sözün ve yazının zirve yaptığı dönemdeyiz. Hatta yazmaktan ve konuşmaktan iş yapmaya vakit bulamıyoruz. 
Mesleği ve helal kazancı olmayanın “sözü” israftan başka bir şey değildir. Bir tarafta işsizlik, diğer tarafta iş bilmezlik ve iş beğenmemezlik bizi hayatın sıkıntılarına davet etmektedir. Bir ülke de devlet memurluğu ve insanlara yük olarak geçinmek tercih de birinci sırada ise o ülkede iş, sanat ve el emeği değersizleşir. Memurluk geçim tercihinde son sıralarda olmalıydı.
Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde ilk sünnetlerinden biri de “pazaryeri”  kurulmasına öncülük etmekti. Gerçek bir serbest ticaret kurallarını ifade etmişti. Bu günkü başarısızlıklardan biride hayata dair sözümüzün az oluşudur. Bekâr hocanın aile ve çocuk eğitiminde kendini uzman sanması gibi bir şeydir. İşinin ehli insanın az olmasıdır. İş bilgisi ve güvenin olmadığı yerde huzur ve bereket maalesef olmamaktadır. 
Bu sözleri yazarken İslami holding ve şirket kuralım demiyorum. Bu örneklerden dinimiz ve insanımızda zarar görmüştür. İsimlendirmeden örnek hayatı yapılandırmalıyız. Üretkenlikte insanımız batıya göre çok geridedir. İş disiplini ve sürdürebilir başarı azdır. Bunun sebeplerini bulmalıyız. 
Yetki sahiplerinin çoğu mecburi olmayan toplantılara ve vaaza gelmemektedirler. Vaaz ve sohbetler iş hayatından uzaklaşmış veya verimi düşük kişilerin göreviymiş gibi algılanmaktadır. Bu çarkı değiştirmek gerekir.