AK Parti Milletvekili Ali İhsan Yavuz, 92.1 frekansından yayın yapan Hür FM’de Hür Meydan programının konuğu oldu. Gazetemiz Genel Yayın Koordinatörü Engin Arapoğlu’nun sorularını yanıtlayan Yavuz, Türkiye’de herhangi bir hükümet sistemi olmadığını söyleyerek,Bizim sistemin bence adı yok. Tabirimi mazur görün ama bizimkisi hilkat garibesi gibi bir şey. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte bir hükümet sistemine kavuşmuş olacağız” dedi

Sistem değişikliğine ne gerek var? Parlamenter sistem ile devlet yönetilmiyor mu? 14 yıllık iktidarınızda bu sistemde ne istediniz de yapamadınız?

Ali İhsan Yavuz: Esasen Türkiye’de bir sistem yok. Özetle söylemek gerekirse Dünyada belli başlı üç tane hükümet sistemi var. Bunun bir tanesi başkanlık sistemi, biri parlamenter sistem, birisi ise yarı başkanlık sistemi. Başkanlık sistemine en tipik örnek ABD’dir. Parlamenter sistemin en önemli örnekleri Almanya, İngiltere vs. dir. Türkiye’de parlamenter sisteme sahip ülkelerden birisi olarak bilinir. Yarı başkanlık bu ikisinin arasında bir sistem olarak kurgulanmıştır. Onun da en belirgin örneği Fransa’dır. Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi ülkelerde sistemin ne olduğuna dair bir tartışma yoktur. Ancak Türkiye’de durum çok farklıdır.

TÜRKİYE’DE PARLAMENTER SİSTEM VAR MIYDI?

Türkiye’de birinci Meşrutiyetin (1876) ilanından bu yana 141 yıldır parlamenter sistemin olduğu söylense de bu tartışmalıdır. Bırakalım önceki dönemleri 1961 ve 1982 Darbe Anayasalarıyla kurgulanan sistemin bile parlamenter sistemin bütün özelliklerini taşıyıp taşımadığı yönünde ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Kaldı ki Cumhurbaşkanının seçimle iş başına gelmesiyle birlikte biz bu sisteme açıkçası parlamenter sistem diyemeyiz artık. Çünkü parlamenter sistem demek bütün yetkilerin parlamentoya ait olması demektir. Yani burada meşruiyetin tek kaynağı parlamentodur. Parlamento oradan dağıtıyor yetkileri. Başbakan, hükümet, cumhurbaşkanı oradan çıkıyor. En temel özelliği budur. Peki, Türkiye’de öyle mi? Hayır değil. Böyle baktığımız zaman özellikle meşruiyet alanının tek olmaması, ikiye ayrılıyor olması sebebiyle bile buna parlamenter sistem dememiz mümkün değil.

BİZİM SİSTEMİN ADI YOK. HİLKAT GARİBESİ GİBİ BİR ŞEY

Bizim sistemin bence adı yok. Tabirimi mazur görün ama bizimkisi hilkat garibesi gibi bir şey. Durum bu ama geliniz yine de bu sistemin adına parlamenter sistem diyerek değerlendirmemizi sürdürelim. Bu sistem Türkiye’de bir türlü işlemedi. Bakınız Cumhuriyetin 93. yıldönümü ama 65. hükümet iş başında. Tek Partili yılları, Menderes’li, Özal’lı ve AK Partili dönemleri de işin içine koyarak hesaplasak bile 17 ayda bir değişmiş hükümetler. 1961 ile 2001 arasını baz alırsak 41 yılda 32 hükümet değiştiğini görürüz. Yani demek ki 15 ayda bir hükümet değişmiş. Bir başka tarih aralığı alalım. 1961-1981 arası 19 yılda 21 hükümet değişmiş. Çok vahim bir tablo. Yaklaşık 11 ayda bir hükümet değişmiş. Bu kadar kısa sürede hükümetler değiştiğinde siyasi istikrarın olması mümkün müdür? Herkes çok iyi bilir ki siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmaz. Bundan başka da birçok handikabını gördük bu sistemin. Milletvekili pazarlıkları kuruldu ki parlamenter sistem buna son derece müsait. Güneş Motel hadiseleri oldu. Vekil transferleri oldu. Milletvekili iradelerini manipüle etmek ve milletin arzusu hilafına yeni tabloların ortaya çıkartmasını sağlamak için uçakların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üzerinden alçakça uçmasının yettiği günler gördük. Açıklamaya çalıştığımız üzere bu sistem bu haliyle işlemedi, işlemiyor da. AK Parti döneminde AK Parti’nin ve Tayyip Beyin biraz esnetmesiyle işler gibi göründü hamdolsun. Mecburduk buna. Esnetti esnetebildiği kadar ve işletmeye çalıştı. Ama bu da bir yere kadar.

PARLAMENTER SİSTEM SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL DÜNYADA DA İŞLEMEDİ

Peki, Dünyada işliyor mu parlamenter sistem? Biliyorsunuz Fransa’da işlemedi ve değişti, yarı başkanlık oldu. Yarı başkanlık bile kar etmiyor şu anda. İtalya’ya baktığımızda şu anda orada da işlemiyor mesela. Diyeceksin ki Almanya ve İngiltere’yi konuşalım. Bakınız Anayasa Komisyonu Başkanımız Prof. Dr. Mustafa Şentop Hocamızın da dediği gibi parlamenter sistemin Almanya ve İngiltere gibi nispeten iyi işlediği ülkelerde ya monarşi var ya da federasyon; yani eyalet sistemi var. Başka türlü işlemiyor bu sistem. Biliyorsunuz İngiltere’de Krallık, Almanya’da ise eyalet sistemi var. Biz şimdi krallık ya da federasyon mu gelsin diyeceğiz? Bunu diyemeyiz Türkiye olarak. Eyalet sistemi gelsin demek Türkiye’nin bölünüp parçalanması demektir. O açıdan bunlar olamayacağına göre biz başka bir sistem bulacağız.

BU SİSTEMİN İŞLEMEDİĞİ AYAN BEYAN ORTADA

Bu sistemin işlemediği noktasında bütün Türkiye halkı hemfikir. O zaman birinin demesi lazım ki bu sistem yerine şu olsun. Keşke CHP’nin bir fikri olabilseydi. “Parlamenter sitem işlemiyor ancak yerine Cumhurbaşkanlığı sistemi değil de şu sistemi istiyoruz” diyebilselerdi. Ama CHP’nin öyle bir derdi yok. HDP ise zaten başka işlerin peşinde. Ama bu gün CHP ve HDP yönetimini aynı yerde görmek insanı gerçekten üzüyor. İnanıyorum ki tabanları onlar gibi davranmayacak. Millet, bu sistemi uzun yıllar test etti ve gördü ki bu sistem kriz, kaos ve istikrarsızlık üretiyor. Bence millet çoktan gördü ama CHP ve HDP yönetimi inatla görmek istemiyor.

MHP’NİN KATKISI HALİSANEYDİ

MHP son derece halisane katkı verdi. Ve AK Parti’yle birlikte bir sistem kurgusu yaptılar ve bu sistem kurgusuyla bir tablo karşımıza çıktı. Bana göre son derece güzel hazırlandı ve bu Türkiye için son ve en önemli şanstır. Belki diyebilirsiniz ki parlamenter sistemi düzeltelim. Ben diyorum ki parlamenter sistem dünyada iyi işlemiyor. Monarşi ve federalizm olmayan hiçbir yerde doğru düzgün işlemiyor. MHP ile birlikte biz bunun daha iyi olacağı için buna karar verdik.

EYALET SİSTEMİ BİZE UYMAZ

En büyük eleştiriler rejim değişikliği, diktatörleşme, TBMM’nin etkisizleştirilmesi vs. Peki bu böyle mi gerçekten? Hayır yanlış. Bakınız bu süreç başlamadan önce bizi en fazla vurdukları nokta sistem değişikliği ile AK Parti eyalet sistemi istiyor ve bu eyalet sistemi ile birlikte amaçları Türkiye’yi bölmektir noktasında idi. Maalesef doğru olmayan bilgiler vererek, birtakım manipülasyon ve algı operasyonlarıyla insanların tercihini etkilemeye çalıştılar, halen de buna çalışıyor bazı çevreler. Bizim kafamızda ne dün, ne bugün, ne de başka bir zaman asla eyalet sistemi olmadı ve olmayacak. Kaldı ki akşam iyi hukukçu bir arkadaşımızla bu konuyu tartıştım. Ben dedim ki “Osmanlı’da da eyalet sistemi yoktu.” “Olur mu Osmanlı’da Eyaletler vardı” dedi. Yoktu. Eyalet sistemi yoktu. Bakın iddia ediyorum bilinenin tersine bir şey söylüyorum. Bizim geçmişimizde de genlerimizde de eyalet sistemi yok. Elbette belli bölgeler vardı ve bu bölgelere has kanunlar da söz konusuydu belki ama eyalet sistemi olabilmesi için merkezin dışında orada da bir yerel parlamento olması lazım. Mustafa Şentop hocamızın da dediği gibi bir yer de eyalet sistemi var mı yok mu anlamak için üç tane ölçü var. Yasama, Yürütme ve Yargı tek merkezde ise bunun adı üniter yapıdır. Osmanlı’da yasama da, yürütme de, yargıda tek merkezli idi. Dolayısıyla yasama, yürütme, yargının tek merkezde olduğu bir yapı varsa siz federalizmden, eyalet sisteminden bahsedemezsiniz. Bunu söyledim o hukukçu arkadaşa.  O da “Valla bunu düşünmemiştim galiba haklı gözüküyorsun” dedi. Bu kadar net ve bu kadar basit bir mesele bu mesele. Bizim genlerimizde ve geçmişimiz de yok ki biz eyalet sistemini arzu edelim. Eyalet sistemi Türkiye’ye uymaz.

CUMHURBAŞKANININ DİKTATÖRLEŞMESİ MÜMKÜN MÜ?

Bu sistemde Cumhurbaşkanı diktatörleşir mi? Temel sorulardan birisi bu. Bu sistemde asla diktatörleşme olmaz ve asla Meclis itibarsızlaşmaz. Bakınız teorik olarak olsa da pratikte yasama yürütme ayrı değil, hatta tamamen iç içe geçmiş Türkiye’de. Yani bu anlamda kuvvetler ayrılığı yok, yasama ve yürütme ayrı değil. Yasama da yürütme de adeta tek elde, yürütmenin elinde toplanmış. Niye ayrı değil çünkü yürütme meclisten çıkıyor. Cumhurbaşkanımız istediği zaman Bakanlar Kurulu’nu toplama hakkına sahip. Bütün kanunları vs. yürütme yapıyor. Yürütme ne derse meclis ona uyuyor bu sistemde. Uygulama böyle. Bakınız bizim hukukumuza göre milletvekilleri de bakanlar da kanun teklifinde bulunabilir. Bakanlar kurulundan gelene kanun tasarısı diyoruz. Ama uygulama da milletvekilinin teklifi yok. Tek tük olsa da bunun anlamı yok adeta. Yüzde 99 zaten Bakanlar Kurulu’ndan geliyor bu. O zaman ne anladık bu işten. Her şey yürütme tarafından yapılıyor. Yürütme ise tek elde değil mi? Söylüyorum şu anda Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız yasamaya ilişkin ne arzu ederse yapma kudretine sahip. Peki, bizim iktidar dönemimizde böyle de önceki dönemlerde farklı mıydı? Yani Demirel, Özal, Erbakan zamanında farklı mıydı? Hayır, o zamanda aynıydı. Zaten parlamenter sistemin özelliği, kuvvetler ayrılığının, özellikle yasama ve yürütmeyi kastediyorum, yumuşak olmasıdır. Hâlbuki Başkanlık sistemini andıran sistemlerin özelliği sert kuvvetler ayrımının olmasıdır. Aslında kriter bu. Başkanlık sisteminin göstergesi sert kuvvetler ayrılığıdır. Parlamenter sistemin temel göstergesi daha esnek, daha yumuşak bir ayrım vardır. Bizim kurguladığımız sistemle yasama, yürütme birbirinden kesin çizgilerle ayrılıyor. Meclis güçleniyor. Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlanıyor ve sorumluluğu artıyor. Bir kere şu anda Cumhurbaşkanımızın yetkileri çok fazla. Hem fazla ve hem de bir istisna hariç sorumsuz. Bakınız bizim öngördüğümüz sistemde ne Cumhurbaşkanı, ne yardımcıları ve ne de bakanlar kanun tasarı ve teklifinde bulunamayacak. Şu an ki mevcut sistemde bakan kanun tasarısını hazırlıyor, ekibiyle birlikte komisyona gelip savunuyor, genel kurula gelip orada takip ediyor. Mevcut kurguladığımız sistemde komisyonda olamayacak, Genel Kurula giremeyecek. Münhasıran milletvekillerinin üzerine kalan bir sorumluluk söz konusu olacak burada. Ki bununda böyle olması gerekir. Hemen burada milletvekili sayısını niye 600’e çıkartıyorlar sorusunun da cevabını vereyim. Milletvekili sayısı 50 artıyor zira bütün yasama çalışmasını milletvekilleri yapacak bundan böyle. Daha fazla sayıda kişiyle bu işi daha kolay yapalım diye bu sayıyı artırıyoruz. Bir bütün olarak sistemi düşündüğünüzde atılmış her adımın bir mantığı var. Ortaya çıkan en önemli farklardan birisi kanunları bundan böyle sadece milletvekillerinin yapacak olmasıdır. Bugün ise yüzde 99’unu Bakanlar Kurulu yapıyor. Yeni sistemde kanunları münhasıran milletvekillerinin yapacak olmasının tek istisnası var: Bütçe Kanunu. Onun da onaylama yetkisi yine mecliste.

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ KANUN DEĞİL

Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanun değil mi diye soruyor bazıları. Değil tabi ki. Bakınız şu anda mevcut kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi var bakanlar kurulunun. Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararname Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılabiliyor. Bakın adı üstünde kanun hükmünde kararname ve bunu bakanlar kurulu çıkartabiliyor. Kanun hükmünde kararname ne demek? Kanuna eşdeğer bir kanun demek. Yani kanun ne ise o da o. Çerçeveyi çiziyor meclis o da istediğini çıkartıyor orada. Hâlbuki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kanuna eşdeğer değil. Kanun varsa bir konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi fonksiyonunu kaybediyor. Kanuna aykırıysa uygulanamıyor. Kanun çıkıyorsa o alanla ilgili yine uygulanamıyor. Siyasi haklar, kişi hakları ve temel haklara ilişkin de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamıyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin kanun olarak görülmesi mümkün değildir. 

TBMM ÇOK GÜÇLENECEK

TBMM, bugünkü haliyle  yani bu sistemde cumhurbaşkanının süresini kesemiyor, bitiremiyor meclis. Ama bizim öngördüğümüz sistemde bitirecek. Meclis 5’te 3 oyla Cumhurbaşkanını feshedebilecek. Bu iyi bir baskı unsuru iyi bir caydırıcılık olabilir gerektiğinde. Mesela biz idamı niye istiyoruz? İdam uygulanmadığı zaman bile çok caydırıcıydı. İdam bence gelmeli. Geriye yürümez vs. kabul. Ama belli suçlara ilişkin çerçevesi çok iyi çizilerek gelmeli. Elbette meclis yine karar versin gerekirse bunun uygulamasına. Sonuç olarak Meclisin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine karar verebilecek olması çok çok önemli. Parlamentoda bundan önce böyle bir yetki yoktu. Parlamento bu yetkiyle gerçekten çok güçlenecek.

GEREKTİĞİNDE CUMHURBAŞKANI YÜCE DİVANA GÖNDERİLEBİLECEK

Bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı her şeyi yapıyor ama vatana ihanet hariç hiçbir sorumluluğu yok. Ama getirdiğimiz sistemde başbakanın, bakanların ne türden sorumluluğu varsa Cumhurbaşkanının da o türden sorumluluğu olacak. Meclis salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilecek. Beşte üçün oyuyla soruşturma açılabilecek ve üçte ikinin oyuyla yüce divana gönderilebilecek. Cumhurbaşkanın kendi seçtiği üyelerin kendisini yargılayamayacağı iddiası doğru değildir Zira Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıllığına seçiliyor. Bir dönemde Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi’ne seçebileceği üye sayısı birkaç kişiyi geçmez, geçemez. Bu nedenle Cumhurbaşkanını kendi seçtiği kişiler yargılamış olmayacak Yüce Divan’a gitmesi durumunda.

TBMM 7 HSK ÜYESİ SEÇECEK

Şimdiki haliyle HSYK olan kurumu HSK’ya dönüştürülüyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu yerine Hakimler Savcılar Kurulu… Bu kurula şu anda Cumhurbaşkanı 4 tane üye seçiyor. Adalet Bakanı ve müsteşarı da doğal üyeleri. Bu hiç değişmiyor. Yine Cumhurbaşkanı 4 tane seçecek, yine Adalet Bakanı ve müsteşarı doğal üye olarak kalacak. Biliyorsunuz Meclis şu anda HSYK’ya hiç üyesi seçmiyor. Ama yeni düzenlemeyle TBMM’ye 7 tane HSK üyesi seçme imkânı veriyoruz. Şimdi nasıl diyebiliriz ki meclis etkisizleştirilecek? Şu halde kimi güçlendirmiş oluyoruz biz, tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni.

‘EVET’ OYLARI YÜZDE

70’İN ALTINA DÜŞMEZ

Referandumda Sakarya’dan çıkacak evet oylarıyla ilgili öngörüsünü paylaşan Milletvekili Ali İhsan Yavuz, “Şu anda net bir tahminde bulunmak biraz zor. Ama nereden bakılırsa bakılsın Sakarya’da evet oylarının yüzde 70’in altına düşmeyeceği kanaatindeyim” dedi

HERKES TERCİHİNDE ÖZGÜRDÜR

İktidarın elinde birçok sopa olduğu için hayır demeye çekinen insanlar var, hayır dersek başımıza bir şey gelir mi kaygısı var insanlarda. Bu itibarla propaganda faaliyetlerinde bir eşitsizlikten söz edebilir miyiz?

Ali İhsan Yavuz:Bu insanlar sahte siteler kurarak, Twitter adresleri oluşturarak, Cumhurbaşkanımıza, bize, hepimize iftiralar ediyorlar, hakaretler yağdırıyorlar ve adeta küfrediyorlar. Onların hepsi adaletin karşısına çıkartılacak Allah’ın izniyle, o başka. Şimdi istediği türden hakareti yapıyor Bakana, Başbakana, Cumhurbaşkanına, herkese ama beriki taraftan hayır diyecekken korkacak, hayır diyemeyecek öyle mi? Böyle bir Türkiye var mı Allah aşkına! Dolayısıyla bu biraz saçma geliyor bana. Biz demokrasiye inanıyoruz. İnsanlar tercihlerini istedikleri gibi ortaya koymakta özgürdürler. Buna aykırı kim bir işlem yapıyorsa, bir davranış tarzı ortaya koyuyorsa onun karşısında oluruz. Ama ben hiç kimsenin bundankorktuğunu düşünmüyorum. Zaten görüyorsunuz tam tersi “Evet” diyenlerin üstüne gidip onları yıpratmaya çalışıyorlar. Rıdvan Dilmen’den Arda Turan’a birçok kişiye varıncaya kadar yapmadıkları şey kalmadı neredeyse. Eğer biz cumhurbaşkanlığı sistemine geçemezsek yeniden zamanla o eski krizli, kaoslu günlerin geri gelmesi kuvvetle muhtemeldir. 7 Haziran gibi senaryoların Türkiye için her an muhtemel olabileceğini hepimizin her an öngörmesi gerekir. Ama Cumhurbaşkanlığı sistemi gelirse herkese söylüyorum senin huzurunda sana da. Herkes yatırımını çok rahat bir şekilde yapsın. Çünkü her dönem kesin siyasi istikrar olacak.

ZIVANADAN ÇIKILIRSA MİLLET GEREĞİNİ YAPAR

Hitler de, Mussolini de halkoyuyla geldi. Ama sonra yaşananlar ortada… Bizde de bir diktatörlüğe dönmesin bu iş!

Ali İhsan Yavuz: Ya bu aynı şey mi Allah aşkına? Tek tük örneklerden hareketle kendimizi gelişmeye ve dönüşmeye kapatırsak hayatta hiçbir şey yapamayız. Trafik kazası olma ihtimali var diye her türlü otomobilden vaz mı geçelim?Uçakların düşme ihtimali var diye havaalanı yapmaktan imtina mı edelim? Böyle bir hayat olabilir mi, yaşanabilir mi? Mümkün değil. Ama bu istisnaları bir kenara bırakarak konuştuğumuzda bu işler böyle değil. Tüm aşırılıklar ve fanatizm yok olacak bu sistemde Allah’ın izniyle. Bir parça Merkeze doğru kayacak herkes. Ve daha umumun kabul ettiği isimler Cumhurbaşkanı seçilme şansı yakalayabilecek. Diyelim kazayla oldu. Olmaması gereken birisi geldi Cumhurbaşkanı oldu. Bir: Parlamentonun feshetme gibi bir yetkisi var kardeşim. İki: Yüce Divan diye bir şey var kardeşim. Üç: Diyelim ki bunlarda olmadı en kötü ihtimalle 5 yıl içerisinde ne olduğu anlaşılacak ve bunun gereği 5 yıl sonra Millet tarafından yapılacak. Ama koalisyonlarla yönetilen bir ülkede 30-40 yılda sorumlu kimdir anlaşılmıyor. Millet faturayı kime keseceğini doğru düzgün öğrenemiyor. Ama başkanlık sisteminde sorumlu kimseler net bir şekilde ortaya çıkacak. Ve 5 yıl sonra bir daha başkan seçilme imkanı olmayacak. Ama bana göre öyle zıvanadan çıkmış bir adamı Parlamento da 5 yıl yaşatmaz gereğini yapar.

HERKES KENDİ İŞİNİ YAPACAK

Valilerin, kaymakamların referandumda kullanacakları oy ile ilgili görüş bildirmeleri ne kadar doğru?

Ali İhsan Yavuz:Herkes işini iyi yapacak. Ben şahsen herkesin olması gereken noktada doğru bir duruşla durmasının daha isabetli olacağını düşünüyorum. Siyasetçiler siyasetçiliğini yapacak, bürokratlar bürokratlığını yapacak, kaymakamlar kaymakamlığını, müdürler müdürlüğünü… Yani herkes kendi işini yapacak. Öyle konular var ki siyaset üstü. Mesela 15 Temmuz böyle bir hadiseydi. İktidarı, muhalefeti, amiri, memuru, bürokratı, işçisi, köylüsü esnafı kısacası tüm toplum katmanları vatan için aynı anda meydanlardaydı. Bu gün farklı bir süreç söz konusu. Bir referandum sürecinin Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Ancak böyle düşünmeyenlere de saygı duymak demokrasinin gereğidir.

DEĞİŞİKLİĞİN TAM SIRASIYDI

Ülke adeta yangın yeriyken ve birçok cephede savaş verirken sistemi değiştirmenin sırası mıydı?

Ali İhsan Yavuz: Evet.Sırasıydı. Çünkü etkin karar alamıyoruz. Çok hızlı kararlar veremiyoruz. Çok iyi mücadele edemiyoruz gerçekten. Eğer bugün terör olayı hortlamışsabunda  7 Haziran’ın etkisi çok fazladır. Öncesinde de terör vardı ancak 7 Haziran’da nasıl olsa hükümet kurulamayacak, nasıl olsa kurulsa da geçici hükümet kurulacak, nasıl olsa seçime gittiğinde milletin tercihi bir partiye yeniden iktidara getirecek kadar değiştirmeyecek, Fırsat bu fırsat Türkiye’nin bir bölgesini buradan kopartalım düşüncesiyleterör örgütleri kudurmuştur. Türkiye’de ortalama 1,5 yılda bir hükümetler değişiyor. Ama başkanlık sistemi olsaydı bugün seçim olur yarın yürütmenin ne olacağı ortaya çıkardı. Dolayısıyla böyle bir boşluk olmayacağı için birtakım vatan hainleri, birtakım terör örgütleri de çok kolay hareket edemezlerdi. Bir ülkede siyasi istikrarolduğu ölçüde vatan hainlerinin ve terör örgütlerinin işi zorlaşır.Onun için ortalık yangın yerine dönmüş biz bu sistemi değişmeyelim dersek yeniden o eski krizli, kaoslu günler geri gelir ve bugünkünden daha vahim tablolarla karşı karşıya kalırız ve kurtarmamız da son derece zor olabilir maazallah.

BÜYÜK USTA GELECEK

Miting olacak mı Sakarya’da?

Ali İhsan Yavuz: Sakarya’da miting olacak. Cumhurbaşkanımız ve muhtemelen Başbakanımız da gelecek. Çünkü Cumhurbaşkanımız bütün büyükşehirlerde miting yapmak istiyor. İnşallah bir kez daha burada Büyük Usta’yla birlikte olacağız. Ayrıca şahsen ben Sayın Başbakanımızın da yolunun Sakarya’dan geçeceğine ve onunla da bir miting heyecanı yaşayacağımıza inanıyorum.

YÜZDE 70-80 ARASI OY ALIRIZ

Son olarak partinin oy hedefini ve sizin oy tahmininizi almak istiyorum. Çünkü sizin tahminleriniz genelde tutuyor…

Ali İhsan Yavuz:Henüz seçim kampanya süreci başlamadı. Daha araziye tam inmedik yani. Milletle her an iç içeyiz ama henüz seçim sathı mahalline girmedik.O anların psikolojisi farklı oluyor. Dolayısıyla şuanda net bir tahminde bulunmak biraz zor.Ama nereden bakılırsa bakılsın Sakarya’da Evet oylarının yüzde 70’in altına düşmeyeceği kanaatindeyim. Daha sonra elbette net bir tahmin yaparız yine ama şimdilik oy oranımızın yüzde 70-80 arası olacağını söylemekle iktifa etmek istiyorum.

HEP BİRLİKTE EVET DEMELİYİZ

Son sözleriniz olarak vatandaşların neden evet ya neden hayır demesi gerektiğini 2-3 cümle ile söyler misiniz?

Ali İhsan Yavuz: Bu bir hükümet sistemidir. Asla rejim değişmiyor. Bizim Cumhuriyetle bir sorunumuz yok. Cumhuriyete en çok sahip çıkan kitlelerden biriyiz biz. Bizim rejimle değil sistemle ilgili bir sorunumuz var. Zaten yaptığımız da net bir sistem değişikliğidir. Yani hükümet sistemi değişikliğidir. Bu çok uzun yıllardır hayalini kurduğumuz bir şeydi. Çok şükür Meclisten de geçti ve Milletin önüne kadar geldi.Komisyon ve Genel Kurul süreçleri esasen hiç de kolay olmadı. Gerek AK Parti ve gerekse MHP emsalsiz bir çalışma örneği ortaya koydu. Şimdi de gerek AK Parti ve gerekse MHP sandıktan EVET oyuyla geçmesi için son derece halisane çalışmalar yapıyor.Şimdi Millet olarak, o eski krizli kaoslu günleri bitirecek ve Milleti tek oyun kurucu konumuna getirecek bu çalışma, milletin önüne kadar gelmişken, bunu sektirmememiz gerekiyor. Bu değişiklik referandumdan mutlaka geçmeli ve Millet bundan böyle tek oyun kurucu olmalıdır. İşte bunun için hepimiz hep birlikte evet dememiz gerekiyor.

Editör: Haber Merkezi