AK PartiYüksek Disiplin Kurulu Üyesi ve Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, 92.1frekasından yayın yapan Hür FM’de Hür Meydan programına konuk oldu. Gazetemiz Genel Yayın Koordinatörü Engin Arapoğlu’nun sorularını yanıtlayan Üstün, anayasa değişiklik paketi ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı. Üstün, “Türk insanına ve bu coğrafyaya en uygun yönetim sistemini getiriyoruz. İyi bir şey için yola çıktık. İnşallah sonu da hayır olur. Sakarya’dan en az yüzde 75 alırız” dedi

KESİNLİKLE REJİM DEĞİŞMİYOR

Anayasa değişiklik teklifi günler süren görüşmeden sonra mecliste kabul edildi. Görüşmeler sırasında adeta tekmeler yumruklar havada uçuştu. Öncelikle yaşanan süreçle ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Ayhan Sefer Üstün: Konunun kendisi çok ağır bir konu. Yaptığımız bu değişiklik cumhuriyet tarihinde yapılan değişiklikler içerisinde en önemlilerinden birisi. Bir hükümet sistemi değişikliği getiriyoruz. O bakımdan ana muhalefet ve HDP bu konuda ciddi bir direnç gösterdi. Tabii muhalefetin fikren ve içtüzüğe uygun bir şekilde yapılması lazım. Ama zaman zaman bunun dışına çıkarak kürsü işgalleri ve şiddet gösterileri oldu. Bu meclisin saygınlığına yakışan bir durum değildi. Daha öncede bu tarz kavgalar yaşandı ve ben bunların hepsine üzülerek baktım. Milletimizin bunları hoş görmediğini ve tasvip etmediğini biliyorum. Ancak CHP’nin bu telaşını da bir yerde anlıyorum. CHP 60 yıldan beri siyasette iktidar olamasa da hep iktidara ortak olmuş. Bunu ise vesayet odakları aracılığıyla yapmış. Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay, ordunun bir kısmı, YÖK vs. Geldiğimizde bizi en çok engelleyen YÖK’tü. Bunun içindeki gayri resmi rektörler kurulu da toplanıp bize notalar verirdi. CHP vesayet odaklarının ortadan kalktığını görünce müthiş bir telaş yaptı. Şiddeti artırmasının yanında doğru olmayan söylemlerde de bulundu. Rejim değişikliği yapılıyor dediler. Oysa rejim değişikliği 1923 yılında yapıldı ve sultanlıktan cumhuriyete geçtik. İşte rejim değişikliği budur. Bugün Cumhuriyet duruyor. Önem verdikleri ilk 4 madde de yerinde. Cumhuriyetin kendisi ve nitelikleri, demokratikliği, başkenti, bayrağı, laikliği olduğu yerde duruyor. Değişen sadece hükümet sistemi ve seçim sistemidir. Bunu aslında kendileri de biliyor ama yine de aksi yönde bir argüman buldular fakat bu doğru bir argüman değil. Bundan iki yıl önce de MHP “Başkanlık gelirse Türkiye bölünür, başkanlık gelirse federatif yapı olur, başkanlık gelirse üniter yapı dağılır” diyordu. Bakın bugün bunlar hiç konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. Demek ki o gün çok iddialı söylenen laflar aslında yanıltıcıymış. CHP’ye vurursak bu durumu bugün CHP’nin söyledikleri de yanıltıcı gerekçeler. Kesinlikle rejim falan değişmiyor.

KÂĞIT BOŞTU AMA NE OLDUĞUNU BİLİYORDUK

Neden boş kağıtlara imza attınız ve neden bazı oylar açık kullanıldı?

Ayhan Sefer Üstün: Aslında bu boş kağıda imza değil. Bu mesele 60 yıldan beri tartışılıyor. AK Parti kendi içinde de bu meseleyi tartıştı. İlk kez bizim önümüze bir şey geliyor da şapkadan ne çıkacağını bilmiyor bir durumda değiliz. Şapkadan tavşan değil anayasa paketi çıkacak. Daha önce 2011 yılında partilerin uzlaşmasıyla kurulan bir Anayasa Komisyonu vardı. O komisyonda da yıllarca çalışıldı. Orada sunduğumuz metinlere baktığımızda da şu metinle aşağı yukarı neredeyse bire bir aynı. Dolayısıyla AK Parti milletvekilleri neye imza attıklarını bilerek imza attılar. Evet belki dosya boştu. Ama paketin içeriği yıllarca tartışılmıştı zaten. Fakat mesela yedek milletvekilliği gibi bizim içinde sürpriz olan konular gündeme geldiğinde bunların mahsurları bir kez daha tartışıldı ve onlar çıkarıldı. Mesela benimde tasvip etmediğim adaylıklarda Türkiye’de doğma kriteri vardı ve anti demokratik bu uygulamayı çıkardık. AK Partililer üç aşağı beş yukarı metni biliyorlardı. Bazı konuları da daha sonra müzakere ederiz diyerek bu saikle attılar. Oylamada da aslında gizlilik ilkesine riayet edildi. Benim oyumu çıkıp kimse söyleyemez. Gizli oy atıldı. Sonucu etkilemeyecek şekilde birkaç tane tek tük olay olmuş olabilir. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin de burada kararları var. O kararlarda bunlar sonucu etkilemiyorsa gizlilik o kadar etkili değildir diyor. Burada şu açıdan da bakılabilir. Ben teklifi imzalamakla birlikte zaten oyumu açıkladım o bakımdan benim burada gizleyecek bir şeyim yok der gibi kullananlar da olmadı değil. Bu manada böyle bir durum oldu. Ama asıl bence gizliliği burada CHP ihlal etti. Birçok yerde fotoğraf çektiler, video çektiler falan benim oyumu başkasının görmediğine inanıyorum ama onlar görmüşlerse demek ki benim oyumu ortaya çıkardılar ve gizliliği aslında onlar ihlal ettiler. O bakımdan bu çok tutarlı bir iddia değil. Bu maddede çok beğendiğim bir hükmü de size açıklayayım. Çok demokratik bulduğum bir hüküm bu. O da 100 bin imza toplayan her Türk vatandaşı aday olabilir. Bence çok müthiş tam İsviçre’de uygulandığı şekilde demokratik bir uygulama gelecek Türkiye’ye. Ve inanın ben bu maddelerden çok ümitliyim. Belki de ileriki yıllarda partili olmayan başkanlar seçeceğiz.

GÜÇLÜ YÖNETİMLER LAZIM

Böyle bir değişikliğe ne gerek vardı? Yani sistem mi işlemiyordu? Parlamenter sistemle bu iş olmuyor muydu?

Ayhan Sefer Üstün:Normalde parlamenter sistemde bir meclis olur, onun içinden hükümet çıkar ve o hükümet her şeye hâkim olur. Ama baktığımızda Türkiye’deki parlamenter sisteme böyle olmadığını görüyoruz. Zaten darbelerden sonra yapılan anayasalarda Cumhurbaşkanına aşırı yetkiler tanınmış. Çünkü darbeciler Cumhurbaşkanlarının hep kendilerinden seçileceğini ümit etmişler ve böylece cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanıyarak siyaset üzerinde bir vesayet gücü kurmuşlar. Bu parlamenter sistemi yaralamış. 2007 yılında parlamenter sistemi yaralayan ve bizim yaptığımız bir şey daha oldu. Ama bunu demokrasiyi kurtarmak için can havliyle yaptık. Sayın Abdullah Gül’ün seçiminde 367 krizi diye bir şey icat ettiler. Burada ya Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilir diye bir düzenleme yaparak demokrasi ve meclisi kurtaracaktık ya onların bu taleplerine boyun eğecektik vesayetçi birisi oraya gelecekti ya da üçüncü şıkta darbe olacaktı. İşte bunların hiçbirisi olmasın diye işi sahibine teslim ettik. Yani cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin dedik. Cumhurbaşkanı böylece halk tarafından seçildi ve iki önemli yetki birlikte toplandı cumhurbaşkanında. Zaten yetkileri çok yüksek bir de halk tarafından seçildiği için halktan da güç aldı ve bu şekilde artık tamamen hükümetin üzerinde güçlü bir cumhurbaşkanlığı doğdu. Daha önceki yıllarda zaten koalisyonlardan çok çekmiş bir ülkeyiz. Koalisyonlardan da kurtulmanın yolu bir yerde cumhurbaşkanlığı sistemine geçmektir. Bir de son gelinen noktada artık neredeyse yarı başkanlığa geçtiğimize göre işte bu önümüzdeki muhtemel yönetim krizlerini ortadan kaldırmak için cumhurbaşkanlığı sistemine geçtik. Bu bölgeler çok kritik bölgeler. Burada masanın üzerindeki çayınızı arkaya baktığınız anda kaptırabilirsiniz. Onun için çok güçlü dirayetli yönetimlerin olması lazım. Nitekim 7 Haziran’da öyle bir tablo karşımıza çıktı ki herkesin yüreği cız etti. Eyvah dedik yeniden koalisyonlara mı dönüyoruz. Nasıl karar alınacak ülke savaşın eşiğine gelmiş. Nasıl bir yönetim olacak. İşte bu getireceğimiz sistem tamamen bu endişeleri ortadan kaldıran bir sistem ve bir ihtiyacın gereği. Bakın bunu sadece biz savunmamışız ve sadece bugün savunmamışız. Sayın Erdoğan bunu belediye başkanlığı döneminde savunmuş.  O dönemlerde cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal savunmuş. Birçok lider bunu savunmuş. Neden savunmuşlar; çünkü Türk insanına ve bu coğrafyaya en uygun yönetim sisteminin bu olduğunu düşünerek savunmuşlar. İyi bir şey için yola çıktık. Ve inşallah sonu da hayır olur.

HALK HER ŞEYİ BİLİYOR

Halk nezdinde yapılan anketlerde vatandaşların büyük bir bölümünün paketin içeriğinden bile haberi olmadığı görüldü. Halkımız bu konuda yeterince bilinçli değil ve bu konuya da siyasi saikler ile yaklaşıyor diyebilir miyiz? “Tayyip Erdoğan ne diyorsa o olur. Erdoğan istiyorsa biz oyumuzu veririz” düşüncesi mi var bazı insanlarda?

Ayhan Sefer Üstün: Tabiiki de Sayın Erdoğan’a bir güven var. Ülkeyi 15 yıldan beri yönetmiş, çok değişik fırtınalardan gemisini geçirerek limana salimen ulaştırmış karizmatik bir lider. O bir şey teklif ediyorsa doğrudur diye düşünen çok vatandaşımız var. Ama bunun yanı sıra uzun yıllardan beri bu konu tartışıldığı için siyasetle uğraşan birçok insan aslında başkanlığı ana hatlarıyla biliyor. Televizyon seyreden bile biliyor. Yakın zaman önce ABD’de başkanlık devri oldu ve Donald Trump başkan seçildi. İşte oturdu böyle bir masaya ve o gün kararnameleri takır takır imzaladı. Başkanlık o işte. Obama çiçeklerle karşılayarak koltuğu muhalifine teslim etti. Vatandaşımızda ama tv’den ama kulaktan duyma ama eski siyasetçilerden duyduğu kadarıyla bu işi az çok biliyor. Bir konuyu tüm detaylarıyla ancak o işle derinden ilgilenenler bilebilir.

DEMOKRATİK HAMLELER

Paketin en çok tartışılan maddeleri hukuksal konular. Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve HSYK üyelerinin büyük bölümünü kendisinin seçmesi kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı değil mi? Aynı zamanda bir hukukçuolarak bu konuyu yorumlar mısınız?

Ayhan Sefer Üstün: Vatandaşlarımız sanıyor ki bu paket sadece Cumhurbaşkanlığı sistemini ilgilendiriyor. Bu pakette başkaca muhtelif maddelerin olduğunu da vatandaşlarımıza hatırlatmak gerekiyor. Daha önceki madde yargının bağımsız olduğunu söylüyor anayasamızda. Biz ise şimdi diyoruz ki yargı hem bağımsız hem tarafsız olacak. Kimsenin tarafını tutmayacak. İyi bir ilke değil mi bu? Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkıyor. Avrupa’ya baktığımızda Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere gibi bizim ayarımızda ülkelerin artık bu 600’ler civarında milletvekili sayısına sahip olduklarını görüyoruz. Yine AK Parti’nin çok öncelerden beri seçimlerde bir taahhüdü vardı. Seçme yaşını 18’e indireceğim demişti, indirdi. Bu çok önemli bir demokratik hamle. Benim taa öğrenciliğimden beri konuştuğumuz askeri mahkemeler kaldırılıyor. Niye böyle parçalı bir yargı var sorusu her zaman kafaları kurcalamıştır. Bu paketle bunu da düzenliyoruz. HSYK’nın adını değiştirerek Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yapıyoruz. Böylece adını daha makul bir seviyeye indiriyoruz. Yani yüksek ama o kadar da yüksek değil kardeşim der gibi. Bunun yanı sıra 13 üyesi olacak. Bu 13 üyenin 11’i seçimle gelecek. Bu 11’in 7’sini meclis seçecek. 4’ünü Cumhurbaşkanı seçecek. Zaten şu andaki sistemde de Cumhurbaşkanının seçimi var. Bir de Adalet Bakanı ve müsteşarı olmak üzere doğal üyeleri var. Bunlarla birlikte 13 oluyor. HSYK 2010’da yaptığımız değişiklikle çoğunluğunu hâkimler kendi içlerinden seçiyorlardı. O zaman seçim demokratik olsun diye “her hâkim ve savcı bir adaya oy versin” diye bir kural getirmiştik. Anayasa Mahkemesi bütün maddeleri es geçerek sadece u maddeyi iptal etti. Ve ondan sonra o zaman ki HSYK sadece bir görüşün hâkimiyetinde seçildi. Yani şu anda FETÖ’cü dediğimiz neredeyse 4 bin hâkimin atılmasına sebep olan bir olayı doğurdu. Hâkimler bir nevi politize olmuşlardı. İşte bütün bu mahsurları görünce HSYK’yı yeniden düzenleyerek adını değiştirdik ve içine biraz demokrasi kattık.

SÜREÇ ÖĞRETMENİMİZ OLACAK

Başkanlık sistemi olan yerlerde başkan yardımcıları da seçimle geliyor. Fakat bu sistemde cumhurbaşkanının yardımcıları seçilmiyor ve şu anda kaç yardımcısı olacağını da bilmiyoruz. Bu temsilde adalet ilkesine aykırı değil mi?

Ayhan Sefer Üstün: ABD’deki sistem dediğinize yakın bir şey. Başkan yardımcısı önceden belli oluyor ve herkes başkan yardımcısının kim olacağını bilip ona göre oy veriyor. Türkiye’de de olabilirdi. Ama şimdilik yapılan tercih bu şekilde. Belki de iktidarlar ortak kabul etmediği için, ülkemizde bir vesayetten kurtarılmak istendiği için burada da bu düzenlemeyi yapanlar Cumhurbaşkanına birilerinin ortak olmasını istememişler. Oraya seçimle geliyorsa adam oradan seçilmiş Cumhurbaşkanına yani insanların asıl oy verdiği kişiye acaba zaman zaman ters politikalar güdebilir mi endişesiyle böyle bir düzenlemenin yapıldığını tahmin ediyorum. Fakat tabi bu metinler kutsal metinler değil. Bu bir teklif bunu MHP ile müşterek hazırlamış vaziyetteyiz. Onların kaygıları vardı, AK Partililerin kaygıları vardı. Dolayısıyla bir metin hazırlandı. Bu metinin referandumdan geçtikten sonra uygulamalarını pratikte göreceğiz. Eğer yanlış giden bir şey olursa bu maddeleri değiştirme imkânına her zaman sahibiz. “Süreç bizim öğretmenimiz olacak” şeklinde söylenen söz benim çok hoşuma gitti. Biz bu süreçten öğrendiklerimizle bu sistemi en uygun şekle ileriki zamanlarda getireceğiz.

FESİH YETKİSİ KARŞILIKLI

Pakete yönelik yapılan en büyük eleştirilerden birisi de halkın bir bölümünün oyuyla seçilen Cumhurbaşkanının halkın büyük bir bölümünün oyunu temsil eden TBMM’yi feshetme yetkisine sahip olması. Bu ne kadar doğru?

Ayhan Sefer Üstün: TBMM’yi feshetme yetkisi şu anki anayasa sisteminde de belirli şartlar altında var. Bu tecrübe aslında başkanlık sisteminde bizim yeni tecrübe edeceğimiz bir konu. Evet, başkan bunu feshedecek ama burada karşılıklı birbirini yok eden yetkiler var. Başkan bu yetkiyi kullandığında kendi de yok oluyor. Yani başkan sadece muhatabını yok etmiyor. Meclisi feshettiğinde başkanın da görev süresi bitiyor ve o da seçime giriyor. Meclis başkanla ilgili karar aldığında ise başkanı da götürüyor. Bu uzlaşmaya zorlayacak bir nokta. Demokrasilerde artık kurumların birbirine tahammül edip birbirleriyle işbirliği sağlamayı gerektirecek hükümler olarak görüyorum bunları ve bunların olması lazım. Ben çok olağanüstü bir durum olmadığı sürece bunun kullanılmayacağını düşünüyorum. Çünkü seçilmişsiniz başkan niye bir yıl sonra meclisi feshetsin? Fesih ederse biliyor ki kendisi de gidecek. Hele hele son seneyse üçüncüye aday olamıyor. Ancak meclis fesheder ve seçimlere götürürse başkan üçüncü kez aday olabiliyor. Başkan feshederse ve iki kez seçilmişse üçüncüye aday olamıyor. Aday olamayacağı bir yerde niye feshetsin? Çok mantıklı değil. Yeni getirilen bu hükmün uygulamasını hep birlikte göreceğiz.

ACELE ETMEDİK GEÇ BİLE KALDIK

Ülke adeta yangın yeri gibi. Suriye’de askerimiz savaşıyor. Doğu ve Güneydoğu’da askerimiz, polisimiz savaşıyor. Zaman zaman bombalar patlıyor, ihbarlar geliyor, suikastler oluyor. Daha yakın zaman önce bir darbe girişimi atlatıldı. Ekonomide son derece olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Böylesine kaotik bir ortamda böylesi önemli bir konuyu oylamak zaten gerilmiş olan ortamı daha da germez mi? Sırası mıydı şimdi bunun?

Ayhan Sefer Üstün: Biz acele edildiği düşüncesine katılmıyoruz. Siyasal hayatımıza baktığımızda Demirel’den, Özal’dan, Erbakan’dan, beri herkes bu meseleyi gündeme getirmiş ve herkes bunun hayaliyle yanmış. Siyasi tarihimizin çok partili hayata geçtiğimizden beri önemli konularından birisi bu. Bilemiyoruz ama Atatürk’ün zamanını da doğal bir başkanlık olarak kabul etsek, o zamandan beri konuşulan bir konu. O bakımdan aceleden ziyade kanaatimce geç kalınmış bir konuyu konuşuyoruz. Peki neden bu zamana denk geldi? Daha sakin bir zaman denk gelebilir miydi? Gelebilirdi tabi. AK Parti’nin tek başına bunu değiştirecek gücü kuvveti milletvekili sayısı yetseydi bunu çok uygun bir zamana, çiçeklerin böceklerin açtığı bir zamana denk getirebilirdik. Ama muhatabımız olan MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli çıktı ve “Türkiye’de fiili bir durum var. Bu durum sürdürülemez. Bu durum ileride büyük krizlere yol açacak. Hadi hodri meydan ben varım” dedi. Böylesi cazip bir teklifi yıllardan beri konuşulan bir konuyu artık siz öteleyemezsiniz. O zaman madem ki 60 yıl sonra bir fırsat yakalanmış bu fırsat değerlendirilmek istendi. Nitekim mecliste hemen bu çalışmalar başladı ve milletvekilleri aslında bir engeli kaldırdılar. Bir anayasa değişikliği yapmadılar. Bu bir süreç. Teklifin milletimizin önüne gelmesi lazımdı. Bizler sadece milletimizle bu paket arasındaki engeli kaldırdık. Şimdi referanduma gidilecek, orada milli irade oluşacak. Artık milli iradeye karşı kimsenin herhangi bir mazeret üretmesi, saygısızlık yapması, kabul ediyorum etmiyorum gibi bir tutumda bulunması mümkün değil. Millet evet derse kabul edilmiş olacak. Hayır derse de bu mesele artık gündemden çıkmış olacak.

BİZİ DİRİ DİRİ KESERLERDİ

 2007’de yapılan referandumda Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ana başlıklardan biriydi. Neden o dönem direkt başkanlık sistemi oylaması yapılmadı?

Ayhan Sefer Üstün: Biliyorsunuz 2007’de AK Parti ilk kez iktidarında bir Cumhurbaşkanı seçecekti. Sakarya’da bakanlık da yapmış değerli bir milletvekilimiz bana, “Ayhan Bey siz Cumhurbaşkanını seçeceğinizi mi sanıyorsunuz” dedi. Bende “evet seçeceğiz” dedim. Dedi ki “Bu parlamento hiçbir zaman hür iradesiyle cumhurbaşkanı seçememiştir. Size de seçtirmeyecekler” dedi. Ben bunu şaka sandım ve “iyi görürsünüz” dedim. Nitekim Cumhurbaşkanı seçimi yaklaştığında 367 diye bir olay icat ettiler. Anavatan Partisi tehdit edildi. CHP zaten bu işe gönüllüydü. Ve meclise sokmadılar. Cumhurbaşkanı seçtirmediler. Hatta bizim oylamaya girdiğimizin akşam bize e-muhtıra verdiler. Eski bir emekli general dedi ki “Seçemezler. Seçilse bile Çankaya’ya çıkarken taş düşebilir, ayı çıkabilir, tekerlek patlayabilir” dedi. Çankaya ile meclis arası 1 buçuk kilometre bir yer. Adam arabaya binmeden yürüyerek bile gidebilir. O can havliyle biz bunu yaptık. Cumhurbaşkanının seçilemediği bir ortamda başkanlığın konuşulması sizin için bir başka darbe sebebi olabilirdi. AK Parti hem meclisin itibarını kurtarmak, hem milletin geleceğini kurtarmak hem de demokrasiyi kurtarmak adına böyle bir atraksiyon yaptı. Bu geçici bir atraksiyondu ama bu demokrasiyi kurtardı. Öylesi ortamda biz iş yapmaya çalıştık 2007’de. Cumhurbaşkanını mevcut kurallara göre seçtirmeyen vesayetçiler başkanlık dediğinizde herhalde bizi mecliste diri diri keserlerdi gibime geliyor. Ortam öyle bir ortamdı.

EN İYİ YAPTIĞIMIZ İŞ SEÇİMLERDİR

Halkın büyük bir bölümünün iktidar yanlısı olması ve iktidarın elindeki güç göz önünde bulundurulduğunda “Hayır” demeye çekinen insanlar var. Hayır dersek başımıza bir şey gelir mi kaygısı var insanlarda. Bu itibarla propaganda faaliyetlerinde bir eşitsizlikten söz edebilir miyiz?

Ayhan Sefer Üstün:Esasen baktığımızda bu bir parti meselesi değil. Bu memleket meselesi. Ve bunu ifade ediyoruz. Memleket meselesi olduğu için iki dönemle sınırlıyoruz. Normalde sayın Recep Tayyip Erdoğan girdiği bütün seçimleri kazanmış. Allah uzun ömürler versin bundan sonra kaç seçime girse de belki yine kazanacak. Ama biz diyoruz ki hayır. Bunu da kısıtlayalım, sınırlandıralım ve bu şekilde demokrasimiz sağlam adımlarla yürüsün. Vatandaşımız sandığa gidecek. Hür iradesiyle o kabinin arkasında oyunu atacak. Bizim Türkiye’de en iyi yaptığımız işlerden bir tanesi seçimlerdir. Avrupa’da bile bazı şaibeler duyulur. En son ABD’de de duyuldu. Ama Türkiye’nin en iyi yaptığı işlerden bir tanesi seçimleri adil ve şeffaf bir ortamda yürütmektir. Süreci baştan sona hâkimler yürütür. Bütün partilerin temsilcileri vardır. Sizin böyle bir ortamda herhangi bir numara çekmeye imkânınız yoktur.

OHAL’DE OLMASA DAHA İYİ OLUR

Referandum Olağanüstü Hal’de mi yapılacak?

Ayhan Sefer Üstün: Normal zamanda yapılmış olsa elbette ki iyi olur. Bir hukukçu ve bir siyasetçi olarak ben normal bir zamanda yapılmasını arzu ederim. Ancak Olağanüstü Hal meselesini daha çok hükümet ve meclis talep ediyor. Gerekçesini ise söylüyor. Demek ki bu memleketin hayrına olan bir şey. Hakikaten baktığımızda 15 Temmuz gibi en kanlı darbelerden bir tanesine maruz kalmış ülkemiz. Öbür taraftan DHKP-C’si, PYD’si PKK’sı alfabede ne kadar harf varsa onlarla kurulmuş dünya kadar terör örgütü üzerimize salınıyor. Ülkemizde katliam yapmak istiyorlar. Aşağımızda savaş var. Türk ordusu olaya müdahil olmuş vs. Düşünüyorsunuz ki, evet demek ki ülkenin OHAL’e ihtiyacı var. Ve OHAL’i talep ediyor.  Fakat bugüne kadar ki uygulamalarında gördük ki OHAL vatandaşımızın günlük yaşantısına en ufak bir olumsuzluk getirmiyor. Sokakta bu hissedilmiyor. Devlet kendine OHAL ilan etti. FETÖ’cülerle mücadele ediliyor ve bunların çoğu devlet memuru. Devlet kendisini temizliyor aslında. Vatandaşa karşı bir durum yok. Benim şahsen birileri bunu mazeret olarak kullanırlar diye endişem var. OHAL olmadığı bir ortamda referanduma gitsek daha iyi olur diye düşünüyorum.

23 NİSAN’DA BAYRAMI KUTLAYALIM

2007’deki referandum biraz daha darbecilerle hesaplaşma mesajı taşıdığı için 12 Eylül’de yapıldı. Burada bir egemenliğin kullanımı söz konusu olduğu için tarih 23 Nisan olarak belirlenemez mi?

Ayhan Sefer Üstün: Fakat o da ayrı bir polemik konusu olabilir. Mecliste her şeyi gördük diyoruz ya. Biliyorsunuz biz meclise bir anayasa değişikliği teklifi getirmiştik. Yerel seçimler Mart’ta olduğu için havalar çok soğuk oluyor, belediye başkanı adaylarımız zorlanıyor diye bunu Ekim’in son haftasına alalım diye bir teklif getirdik. Buna müthiş bir muhalefet oldu Ana Muhalefet partisinden. Ve MHP’li arkadaşlarımızın da aklını çeldiler. Normalde biz bunu MHP ile uzlaşarak yapmıştık. “Vay efendim bunlar 29 Ekim’de yapacaklar. Sırf o günün gölgesini örtmek için bu anayasa değişikliğini yapıyorlar ” diye bir söylem çıkardılar ve bizim değişiklik teklifimiz reddedilerek güme gitti. Bunu 23 Nisan’a alırsak neler diyecekler ben ondan korkuyorum. O nedenle bırak Nisan’ın ilk yarısında ilk ya da ikinci haftasında olsun. 23 Nisan’ı çocuklarımız doya doya kutlasınlar. Muhalefet de bir bahane bulamasın.

YENİ KRİZLER ÇIKABİLİR

Oldu da referandumdan hayır oyu çıktı. O zaman nasıl bir tablo olacak. Türkiye bu sistemle yönetilemez tezini savunanlar nasıl olacak da aynı sistemle ülkeyi yönetmeye devam edecek?

Ayhan Sefer Üstün: Bizim şu anda savunduğumuz konu Cumhurbaşkanlığı sistemi. Bunun geçeceğini ümit ediyoruz. Vatandaşımıza güvendiğimiz için bundan da bir yerde eminiz. Ancak geçemediğini düşünelim. O zaman tekrar dönüp bu arızalı sistemi nasıl düzelteceğiz diye hep birlikte düşünmemiz lazım. Düşünmezsek o zaman gerçekten bizi krizli yılların beklediğini şimdiden ilan edebiliriz. Ya bizim getirdiğimiz yöntemle düzelteceğiz, ola ki reddedilirse yeni bir öneriyle bunun düzeltilmesi lazım. Aksi takdirde krizden kurtulmamız mümkün değil. Biz arabayı yenilemeye çalışıyoruz. Bazen şoförden sıkıntı çıkabilir ama onu engelleyemezsin. Bazen de arabanın kendisi yürümüyorsa, sağa sola çekiyorsa, eskimişse, motoru su kaynatıyorsa arabayı değiştirmeniz lazım. Biz şu anda arabayı değiştirme derdindeyiz. İnşallah dediğimiz gibi kazasız belasız bunu geçiririz.

KARARNAME İŞİN ÖZÜNDE VAR

Referandumdan evet çıkarsa meclisin görevleri azalacak. Buna rağmen milletvekili sayısının 600’e çıkması vekillere yönelik bir siyasi rüşvet olarak değerlendirilemez mi?

Ayhan Sefer Üstün: Meclisin görevleri azalacak tezi çok oturmayan bir iddia. Meclisin yetkileri içerisinde neredeyse hiçbir değişiklik yok. Meclis yasa yapar, yasa kaldırır, yasayı değiştirir. Önceki hükümde de bu var, şimdi de var. Meclis denetim yapar. Denetimi şu yollarla yapar: Meclis Araştırması, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması, Yazılı soru. Burada iki şeyin kaldırıldığını görüyoruz: sözlü soru ve gensoru. Bunların kaldırılma sebebi işin doğasından dolayı. Çünkü artık hükümet meclisin içerisinden çıkmıyor. Hükümete güvenoyunu da, gensoruyu da millet veriyor. Yüzde 50+1 alan zaten hükümeti kurma görevi alıyor. Bunun artık meclise sunulması işin tabiatı gereği olamaz. Burada eleştirilebilecek nokta Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi. Evet öyle ama dünyada başkanlık sistemlerine baktığımızda bütün hepsinde var bu. Bir defa cumhurbaşkanı siyasi haklar alanında ve insan hakları alanında kararname çıkartamıyor. Anayasada bizzat bu konu kanunla düzenlenir diye yazıyorsa ki geçen saydık neredeyse anayasadaki hakların önemli bir kısmının kanunla düzenleneceği yazılmış, yine bir alanda daha önce bir yasa varsa ve meclis bunu düzenlemişse kararname düzenleyemiyorsunuz. Diyelim ki başkan bir alanı düzenledi. Sonra meclis derse ki ben bunu beğenmedim ben düzenleyeceğim, bu sefer kararname ortadan kalkıyor ve meclisin yaptığı düzenleme devreye giriyor. Biliyorsunuz cumhurbaşkanı seçimleriyle meclis seçimleri aynı gün ama ayrı sandıklarda yapılacak. 2019’da sandığa gittiğinizde bir milletvekilleri seçimi için oy kullanacaksınız bir de başkan için. Milletvekillerinde ilk turda kimler ne aldıysa oylar oraya dağılacak. Ama başkan adayı birinci turda  yüzde50’yi geçememişse ikinci tura kalacak. Meclisin ikinci turu diye bir şey yok. Meclis ilk turda seçileceği için daha dağınık bir yapıda olacak aslında. Öyle olunca da başkanın partisi çoğu zaman çoğunluğu sağlayamayacak. Yanına meclisten irili ufaklı bazı partileri alıp onlarla uzlaşarak kanun çıkarması gerekecek. Uzlaşamazsa muhalefet çoğunlukta olacak mecliste. O zaman da başkanın absürd bir takım kararnameleri çıkartırsa bunlar meclis tarafından kaldırılacak. Benim en çok güvendiğim bu yapılan düzenlemelerdir. Efendim başkan neden kararname çıkartıyor canım demek ise enteresan olur. Çünkü sistem zaten işlerin hızlı yürümesi ve hızlı karar alınması için var olan bir sistem. İdareye ilişkin konularda kararname çıkartılması başkanlık sisteminin özünde olan bir şeydir. Trump’dan örnek verelim. Oturduğu gün onlarca kararname imzaladı. Dolayısıyla başkanlık sisteminin özü ve ruhu bu. Bunu da uygulayacağız. İnşallah memleketimiz için hayırlara vesile olur diye düşünüyorum.

VEKİL SAYIMIZ ARTAR

Sakarya’da vekil sayısı 8’e çıkacak mı?

Ayhan Sefer Üstün: Türkiye’nin nüfusuna baktığımızda 600 makul bir sayı. 550’nin kesir hesaplamalarında da bazı sıkıntılar çıkıyor. 600 bu bakımdan da makul bir sayı. Sakarya’nın nüfusuna baktığımızda, nüfus yılbaşı itibariyle 1 milyonu geçti. Dolayısıyla artan 50 vekilden bir tanesinin bize düşebileceğini ümit ediyorum. Belki bu seçimde olmasa da yakın bir seçimde inşallah sayımız 7’den 8’e çıkacaktır.

EN AZ YÜZDE 75

Sakarya’da miting olacak mı? Oy hedefiniz nedir?

Ayhan Sefer Üstün:Son seçimde yüzde 67,5 aldık, son referandumda ise oyumuz yüzde 69 idi. Ben bu sefer en az yüzde 75 alırız diyorum. AK Parti’ye yoğun destek veren bir il olduğumuz için burada mutlaka miting yapılır.Sayın Cumhurbaşkanının açılış sözü vardı ilimize, belki o gelir, belki de başbakanımız. Ama miting mutlaka yapılır şehrimizde.

Editör: Haber Merkezi