"Hareket Eden Kütleler Bir Şurubun İçindeymiş Gibi Döner"

Görelilik Teorisi'nin bir başka tezine göre evrendeki Dünya gibi kütleler, yörüngelerinde hareket ederken etrafı da onlarla birlikte kıvrılıyor. Bu tezi doğrulamak için başlayan ve 2004'te fırlatılan bir uydudaki ultra-hassas dört jiroskobu kullanarak yapılan ''Gravity Probe B'' adlı deney 2011'de sonuç verdi. NASA adına konuşan California Stanford Üniversitesi'nden fizikçi Francis Everitt deney sonucunu şöyle açıklamıştı:

''Gezegenimizin balın içinde, güneşin çevresinde ekseni etrafında döndüğünü hayal edin, etrafındaki bal deforme olacaktır. Uzay ve zamanda da aynı şey oluyor''

"YERÇEKİMİ ZAMANI YAVAŞLATIR"

Einstein'ın görecelik kuramına göre, yerçekiminin etkisiyle zaman daha yavaş akıyor ve buna göre yerçekiminin daha az olduğu bir yere doğru uçmakta olan bir uçağın yolcuları her uçuşta birkaç nanosaniye daha fazla yaşlanıyorlar. Ya da bir ışın dünyadan uzaklaştıkça frekansı azalıyor ve rengi mavileşiyor. İngilizcede bu duruma "Gravitational Redshift" yani "Yerçekiminden Dolayı Kırmızıya Kayma" deniyor.

ABD'li bilim insanları atomun titreşimlerini ölçebilen yüz defa daha hassas iki süper atomik saatle yaptıkları bir deneyle, yerçekiminden uzaklaştıkça zamanın daha çabuk geçtiğini 2010 yılında kanıtladı. Amerikan bilim dergisi Science'in 24 Eylül tarihli sayısında yayımlanan deneyin sonucuna göre, kişi 33 santimetre yüksekte, yani iki basamak yukarıda bulununca biraz daha çabuk yaşlanıyor. Fark çok zayıf olduğu için hemen fark edilmediğini belirten araştırmaya göre bu fark, 97 yıllık bir ömürde saniyenin 90 milyarda biri kadar.

Aynı deney daha önce yüksek irtifada uçan bir füzenin içinde bulunan atomik saat ile aynı zamanda, manyetik alanın etkilerinin daha güçlü olduğu yeryüzünde bulunan başka bir atomik saat ile yaptıkları ölçümlerle gerçekleşmişti. https://businessht.bloomberght.com/teknoloji/haber/1193974-zamanin-hakli-cikardigi-5-einstein-tezi

İnsanoğlu; ağzından çıkan cümlelerin, beyninde çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp, tekrar onlara geri döndüğünü bilse, çok daha dikkatli olurdu.

Albert Einstein

Her düşüncemiz bir enerjidir. Bizler her an evrene enerji yayıyoruz.

An be an yaydığımız bu enerji, tüm arzularımızı veya korkularımızı tezahür ettirme kabiliyetine sahiptir.

Enerjiler düşüncelerimizi gerçeğe dönüştürür.

Evrene gönderilen enerjiler, kendisiyle aynı frekanstaki enerjiyi arar B.izim düşüncelerimizle aynı rezonansta olan düşünceyi bulur.

Düşüncelerin gücüyle, yaşantımızda kendimiz ve başkası için ne düşünüyorsak onu kendimize çekeriz.

Düşüncelerimiz ve düşüncelerimizin yaydığı enerji ile evrene emirler yağdırırız. Bunun bizim isteyip istememizle ilgisi yoktur. Yasa, yaşadığımız sürece işler.

Çekim yasasına göre düşünceleriniz gerçekleşmek zorundadır.

Genellikle enerjilerin kendi istekleri ya da bilinçleri olmadığı için, nereye gönderilirse oraya giderler.

Evrene gönderilen enerji, arzumuzun bizim için ne kadar önemli olduğuyla ya da ne kadar küçük bir istek oluşuyla, ya da ne kadar büyük bir istek olduğu ile ilgilenmeksizin sadece aynı frekansta olan enerjiyi arar.

Yani özetle, neyi düşünür ya da neye odaklanırsanız, onu elde edersiniz.

Eğer bir durumdan, bir insandan, başınıza gelen bir olaydan hoşlanmıyor, sürekli yakınıyor veya yargılıyorsanız bu durumları hızla kendinize çekersiniz. Ya da olaylara pozitif yaklaşıyor, her durum karşısında pozitif bakış açınızı koruyabiliyorsanız, pozitif ve bizi mutlu eden durumları daha çok kendinize çekersiniz.

Kısacası düşünce tarlanıza ne ekerseniz, onu biçersiniz.

Düşüncelerinizi değiştirirseniz, hayatınızın kalitesi de değişir.

Bu zor değil mi? Sürekli pozitif düşünce halinde nasıl olacağız? diye bir soru gelebilir.

Yıllarca negatif düşüncenin ve egonun esiri olmuş bir insan için birden bire pozitif bakış açısı kazanmak kolay olmayabilir ama bazı uygulamalarla mümkün.

İşe günlük konuşmalarımızı değiştirmekle başlamalıyız.

Günlük konuşma dilimizi değiştirmek bile çekim yasasını en yüksek hayrımıza kullanmamızı sağlar.

Özetlersek, bilinçaltımız –me ve –ma eklerini tanımaz. Bu yüzden mesela;

Hastalanmak istemiyorum yerine,

Ben her zaman çok sağlıklıyım.

Mutsuz olmak istemiyorum yerine,

Ben her zaman çok huzurlu ve mutluyum.

Başarısız olmaktan korkuyorum yerine,

Ben her zaman çalışkan ve başarılıyım.

Parasız kalmaktan korkuyorum yerine,

Ben her zaman bolluk bereket için yaşıyorum.

Demek ve bunları alışkanlık haline getirmek çok önemlidir.

En az günlük konuşma dilimizi değiştirmemiz kadar önemli başka bir şey daha var ki, yaşam enerjimizi yükseltmek. Her güne ayrı bir heyecan, mutluluk ve coşkuyla başlamak, içimizin kıpır kıpır olmasını sağlayabilmemiz gerekir.

Bunun için hayatımızda sevgi ve şükran duygularına bolca yer vermeliyiz.

Yaşadıklarımıza bolca şükretmeliyiz. Şükür mutlu olabilmek için en güçlü sihirlerden biridir.

https://www.milliyet.com.tr/a.nilgun%20aktas%20/-nlp%20uzmani%20&%20profesyonel%20yasam%20ve%20iliski%20kocu/sukretmenin-sihirli-gucu-kadin-1833352/)

Bilinçaltı düzeydeki korkularımız da çekim yasasını doğru kullanmamızı engeller.

Bu yüzden eğer bilinçaltımızda korkularımız varsa bunları da Kuantum teknikleri, NLP, EFT veya hipnoz teknikleri ile mutlaka nötrlememiz gerekir. Aksi takdirde pozitif bakış açısına sahip olmamız mümkün olmayabilir.

Kendinizi olumlu düşüncelerle destekleyeceğiniz güzel ve çok mutlu günler diliyorum.

A.Nilgün Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı