Bu günlerde meşruiyet çok tartışılan Ö S O hakkında ciddi bir araştırma yapan Dr Ufuk Ulutaş’ın A.A. için yaptığı ve kaleme aldığı yazıyı malumat olarak aşağıda bulabilirsiniz. İnsanların bazı şeyleri tetkik ettikten sonda konuşmaları aklına ilk geleni söylemekten daha iyi olacağı kanaatindeyim.

Suriye krizi sıcak çatışmaların yanında yoğun bir enformasyon savaşına da sahne olageldi. Krizin başladığı ilk günlerden itibaren, sahadaki gerçekliklerin olduğu gibi yansıtılması ile manipüle edilmesi çabaları birbiriyle eş zamanlı olarak devam etti.

Bu yönüyle Suriye belki de 21. yüzyılın en kirli enformasyon savaşına da sahne oldu. Özellikle Suriye rejimi ve müttefikleri, muhalifleri yaftalamak için yoğun çaba harcarken, dezenformasyonu bir gayrimeşrulaştırma aracı olarak etkin bir şekilde kullandı.

Maalesef bu çabadan Türkiye’deki bazı çevreler de nasibini aldı ve genelde Suriye muhalefetini özelde de Suriye Ordusu’ndan ayrılan subaylar tarafından kurulan Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) itibarsızlaştırmak için yoğun bir dezenformasyon faaliyeti Türkiye içerisinde de yürütüldü. En son bir milletvekilinin bir televizyon kanalındaki cahilâne ve gerçeklikten kopuk açıklamaları da bu dezenformasyonun hala tedavülde olduğunu gösterdi.

El-Kaide yaftası rejimin meşruiyet arayışı

Sonradan Nusra Cephesi’ne dönüşecek olan Suriye’deki El-Kaide çekirdeği Aralık 2011’de Şam’da ilk saldırısını yaptığında, bu Esed rejimi tarafından kullanıma uygun bir fırsat olarak görüldü. O günden bu yana Suriye’nin meşru muhalefetinin El-Kaide yaftasıyla anılması, rejim ve destekçilerinin uluslararası meşruiyet kazanma aracına döndü. Oysa 22 Ocak 2012’de yayımlanan bir ses kaydıyla grubun lideri Ebu Muhammed Culani'nin Nusra Cephesi’ni kurmasından aylar önce Temmuz 2011’de Özgür Suriye Ordusu kurulmuş ve kendi toprakları olan Suriye’de faaliyetlerine başlamıştı. Özgür Suriye Ordusu bir süre ordudan kopmuş askerleri bünyesinde barındırdıktan sonra Suriyeli siviller de ÖSO çatısı altına alınmış ve bizzat Suriye’nin Dostları Grubu’nun bazı ülkeleri tarafından eğitilmişlerdir.

ÖSO, rejimin şiddet kullanımına muhalefet ederek ordudan kopan subaylar tarafından kurulduğunda ön plana Albay Hüseyin Harmuş ve Albay Riyad Esad’ın isimleri çıkmaktaydı. Suriye ordusunda Hava Kuvvetleri’nde görevli olan Esad’ın ve Albay Harmuş’un El-Kaide ideolojisinde olamayacakları Suriye’nin ordu ve devlet yapısını bilenler teslim edecektir. Özellikle Hava Kuvvetleri gibi, rejim istihbaratının merkez kurumlarından birisine ev sahipliği yapan kritik bir komutanlıktaki muvazzaf bir subayın El-Kaide ideolojisine sahip olduğunu iddia etmek abesle iştigaldir.

ÖSO üyeleri için sıkı denetim

Aralık 2012’de Özgür Suriye Ordusu’nun Genel Kurmayı görevini ifa etmek ve uluslararası destek için tek kanal oluşturma adına Yüksek Askeri Konsey kuruldu ve General Selim İdris genelkurmay başkanı olarak atandı. ABD de dâhil olmak üzere Batı ve Körfez ülkelerinin Suriyeli muhaliflere verdiği askeri desteğin meşru alıcısı olan ÖSO, uluslararası toplum tarafından Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanınan Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye Ulusal Koalisyonu ile de tandem bir çalışma ortaya koydu.

Diğer bir ifadeyle ABD de dâhil olmak üzere uluslararası toplum ÖSO’yu “ılımlı muhalefetin” askeri kanadı olarak kabul etti, yardım alan mensupları yoğun bir akreditasyon sürecinden geçirildi ve bunun sonucunda finanse edildi, yapılandırıldı ve uluslararası toplantılara katıldı. Örneğin ABD’nin, askeri ÖSO mensuplarını “yalan makinesi” de dâhil olmak üzere birçok testten geçirerek ideolojik eğilimleri konusunda emin olduktan sonra yardımda bulunduğu biliniyor. En son 15 Ocak 2018’de Saad Fahd Al Şveyş, Halid Eba, Yasir Al Haci, Mustafa Secari Usame Ebu Zaid’den müteşekkil bir Özgür Suriye Ordusu heyeti Washington D.C.’de Trump Yönetimi tarafından kabul edildi.

Müzakerelerin meşru muhatabı

Suriye’ye dair uluslararası siyasi müzakerelerde de ÖSO muhatap alınmış ve kritik birçok toplantıda ya doğrudan ya da parçası oldukları konsey tarafından temsil edilmişlerdir. Riyad’da kurulan ve Suriye muhalefetini siyasi müzakere masasında temsil etmekle yetkilendirilen Yüksek Müzakere Heyeti’nde ÖSO’nun kritik bir rolü vardır. Heyet’in Suriye sahasında güçlü karşılığının olması amacıyla heyette ÖSO yani askeri kanat güçlü tutulmuştur. Suriye’ye dair uluslararası düzlemdeki en üst müzakere masası olan Cenevre sürecinde Yüksek Müzakere Heyeti altında ÖSO’dan Güney Cephe Temsilcisi Beşşar Zuabi, İdlib ÖSO’dan Hasan Hac Ali, Feylak eş-Şam’dan da Yasir Abdurrahim gibi isimler de bulunmuştur.

Siyasi müzakere sürecinin bir diğer kritik ayağı olan, Türkiye, Rusya ve İran’ın inisiyatifiyle başlatılan Astana sürecinde de ÖSO çatısı altındaki Ceyşu'l-İslam’dan Muhammed Alluş, Cephe Şamiyye’den Hüsam Yasin, Sultan Murad’dan Ahmet Sultan ve Feylak eş-Şam’dan Yasir Abdurrahim gibi isimler katılmıştır. Astana’nın sonraki toplantılarında da ÖSO’dan farklı gruplar siyasi müzakerelerin parçası olmuştur. Diğer bir deyişle ABD’den Rusya’ya, İran’dan Suudi Arabistan’a kadar Suriye meselesinde ön plana çıkan tüm ülkeler ÖSO’yu muhatap almış ve ÖSO’nun siyasi müzakerelere katılımını gerekli ve önemli bulmuştur.

ÖSO ile Nusra arasındaki çatışmalar

Özellikle vurgulanması gereken bir başka husus da ÖSO ile Nusra arasındaki gerginliklerin ve hatta çatışmaların uzun süredir devam ediyor olması. Nusra Cephesi ve ondan türeyen grupların zaman zaman ÖSO’ya saldırdığı ve iki grup arasında çetin çatışmaların yaşandığı da görüldü. Örneğin Cemal Maruf’un komutanlığındaki Suriye Devrimciler Cephesi, Asale ve Temniye, Hazm Hareketi ve 13. Fırka gibi ÖSO grupları ile Nusra arasında uzun süreli çatışmalar yaşanmış, Nusra Cephesi bu grupların bazılarını tamamen tasfiye etmiş veya kontrol ettiği topraklardan sürmüştür. Aynı zamanda Nusra Cephesi’nin ÖSO’ya hem siyasi bağlantıları hem de dini anlayışları sebebiyle eleştirileri güçlü bir şekilde de devam etmiştir. Muhalifler arasındaki ihtilafın en büyük sebeplerinden olan ideolojik farklılaşmada ÖSO ile Nusra (El-Kaide) birbirine zıt iki kutupta yer almaya devam etmekteler.

Mevcut durum itibarıyla ÖSO çatısı altında irili ufaklı birçok Arap, Türkmen ve Kürt grup bulunmaktadır. Bu gruplar, El-Kaide ideolojisinin Suriye’deki karşılığı olan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ile son olarak İdlib’de büyük sorunlar ve yoğun çatışmalar yaşamıştır. Suriye muhalefetinin içerisindeki İslami gruplar dahi, El-Kaide ideolojisinden ayrışmış, hatta HTŞ son zamanlardaki en büyük darbelerinden birisini Ahraru'ş-Şam gibi İslami bir gruba vurmuştur. Aynı şekilde Şam’ın banliyölerinde varlığını devam ettiren Ceyşu'l-İslam’ın öldürülen lideri Zahran Alluş da El-Kaide’ye karşıtlığıyla bilinegelmiş ve grup Doğu Guta’da Nusra ile çatışmalara girmiştir.

Geniş bir şemsiyeye tekabül eden Özgür Suriye Ordusu, içerisinde sekülerden ılımlı İslami hareketlere kadar geniş bir sprektrumda farklı dünya görüşlerini barındırmaktadır. Fakat El-Kaide ideolojisi bu spektrumda kendisine hiçbir yer bulamamıştır. Bu sebeptendir ki ÖSO, uluslararası camia tarafından resmi olarak tanınmış, Cenevre’den Astana’ya kadar tüm uluslararası müzakere süreçlerinde “ılımlı muhalefet” temsilcileri olarak muhatap olarak kabul edilmiş ve Suriye halkı arasında da bu yolla kendisine karşılık bulmuştur.

KAYNAK Dr Ufuk Ulutaş A.A.

[“The State of Savagery: ISIS in Syria” kitabının yazarı olan Dr. Ufuk Ulutaş, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi ve SETA Vakfı Dış Politika Direktörüdür]