Sakarya Üniversitesi dün çok anlamlı bir programa ev sahipliği yaptı. Ocak ayında ahrete uğurladığımız, Türk edebiyatı sahasının günümüzdeki en tanınmış ve saygın isimlerinden birini, Orhan Okay Hoca’yı andık. Bir dönem üniversitemizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde de görev yapmış olan Orhan Okay için düzenlenen etkinlikte hocanın öğrencileri, birlikte görev yaptığı meslektaşları bir aradaydı. Ak Parti Sakarya Milletvekili Prof. Dr. Mustafa İsen, SAÜ Rektörü Muzaffer Elmas ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu’nun aralarında bulunduğu akademisyenler hocayı türlü yönleriyle ve kendilerine kalan anılarıyla yâd ettiler, bizler de dinledik. Hocanın oğlu Fuat Okay ve kızı Yeliz Hanım da teşrif ettiler.

Panelden önce Orhan Okay için daha önce yapılmış televizyon programından bir bölüm izledik. Orada “Tanpınar gibi olmak isterdim”, diyor “Ama galiba daha çok Mehmet Kaplan’a benzedim...”. Tevazuu, kendisinin de Orhan Okay adıyla ne denli kıymetli bir ilim adamı olduğunu söylemesine mani…

Hayatımızda Orhan Bey olmasaydı pek çok şey eksik olurdu, dedi Mustafa İsen. Sonra onun çok yönlü kişiliğinden,o mütebessim çehresinin gerisinde insani yönü çok kuvvetli bir bilim adamı olduğundan, koruyucu ve dost kişiliğinden söz etti. Bir edipti Orhan Okay ve bir deneme yazarı da. Mükemmel bir entelektüel, gençlerin örnek alabilecekleri bir rol model...İsen Hoca, “Gittikçe artıyor yalnızlığımız, bunu artık daha çok hissediyoruz...” diyerek konuşmasını tamamladığında salonda hüzün hâkimdi.

Orhan Okay’ı en yakından tanıyanlardan, Yeni Türk edebiyatında saygınlığı tartışılmaz hocamız Yılmaz Daşcıoğlu, onun Osman Nedim Tuna ile birlikte, Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün temelini atan iki hocadan biri olduğunu hatırlatarak söze başladı.  İki buçuk yıl birlikte çalıştıkları Orhan Okay’ı iki kategoride değerlendirmek gerektiğinin altını çizdi Yılmaz Hoca.Bunlardan biri bilim adamlığıydı ve bunda da anahtar kavram“tecessüs”tü. Seksen yaşında da sürekli araştıran, ateist Beşir Fuat’ı da dindar Mehmet Akif’i de aynı soğukkanlı bakış açısıyla inceleyebilen ama değerler hiyerarşisine de sahip bir hocaydı Orhan Okay, tabii çalışma sistematiğine de… Tevazuu ise onun diğer alametifarikasıydıYılmaz Hocaya göre. “Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir” diyen Mehmet Akif gibi, Orhan hoca da sessiz yaşamış ama derin bir ruh mimarisi çizmişti işte…

Türk Dili Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zikri Turan, Orhan Okay’ın hayatını geçirdiği iki muhite vurgu yaptı: Otuz beş sene, Erzurum’da hem kendi iç oluşumunu devam ettirdiği hem de meyveye durduğu dönem ve Sakarya Üniversitesi’ndeki çalışma yılları. Zikri Hoca, 1980-84 yıllarındaki öğrenciliğinde hocayla birlikte olduğunu, bu zaman zarfında onun herkese,her zaman iyi bir yüzü olduğunu gördüğünü belirtti. Orhan Okay ile meslektaş olarak Sakarya Üniversitesi’nde çalışma fırsatı bulmuş olmanın mutluluğunu yaşadığını söyleyen Zikri Turan sözlerini şöyle noktaladı: “Herkes onun üslubunun yumuşaklığına vurgu yapar. Benim tespitime göre ise o, ilim adamlığı ve bunu yazıya söze döküşüyle,  kanaatlerini tekellüm eden bir karakterdi. Yer yer terennüme dönüşen bir tekellümdü bu. Seksen altı yıllık hayatı kazanılmış, kâr hanesine yazılmış bir hayattı. Kaybettik diyemeyiz. Ama maalesef onu yetiştiren muhitleri kaybettik.”

Türk Dili bölümünün zarif ve kıymetli hocalarından Prof. Dr. Mehdi Ergüzel, yine hocalığıyla olduğu kadar beyefendiliğiyle ve nezaketiyle tanıdığımız Prof. Dr. Bayram Ali Kaya ve İl Kültür ve Turizm Müdürümüz, araştırmacı ve çalışkan hocamız Hüseyin Yorulmaz da söz alanlar arasındaydı.

Mehdi Hoca, onun yanı başında olmak ve yardımcılığını yapmaktan duyduğu hazzı, seksen üç yazında onu ilk tanıdığı zamanı, Fatih renk sineması salonlarında dinlediklerini paylaştı. Yıllar içinde yeni bilgilere açılan bir üslubu vardı Orhan Okay’ın.  Haftada iki gün yedi kişi nöbetleşe kullandıkları masalarda nezaketiyle verdiği dersleri, Tek misafirhanesinde kaldıklarında onun sohbetlerini nasıl can kulağıyla dinlediklerini anlattı. Kırmadan, incitmeden yönlendiren, ders veren bir hocaydı Orhan Okay.

Orhan Okay Sakarya Üniversitesi’ne geldiğinde henüz asistan olduğunu söyleyenBayram Ali Hoca, öğrencisi olmasa bile birlikte çalışırken ondan çok şey öğrendiğini dile getirdi. Gülerken çekilen o meşhur fotoğraf, Orhan hoca nasıl bir insandır sorusunun cevabıydı: Mütebessim bir, çehre, sıcaklık ve yardımcı olma isteği...İhtiyatla dile getirilen bir anlayış...Bilmediğini söylemekten kaçınmadığını hatırlatarak büyük hocaların da bilmedikleri şeyler olabileceğini anladık onunla, diyor Bayram Ali Hoca.

Hüseyin Yorulmaz hocamız, doksan dörtte Sakarya’daki TEK misafirhanesinde kaldığı zamanlarda hocayı nasıl konuşturduğunu, Eski İstanbul, Balat, Erzurum hayatını Orhan Okay’a Armağan kitabında yazdığını hatırlattı.

Demek ki güzel insanlar unutulmuyor, unutulmayacak. Orhan Okay, onlardan biri…Bir kez bile ceketi ilikli olmadan derse girmeyen, öğrencilere saygısı ve sevgisini hiç yitirmemiş bir büyük insan ve bilim adamını, Orhan Hoca’yı biz de saygı ve rahmetle anıyoruz.