“Yeni yıldan ilk beklentilerimiz nelerdir?” denilince, yapılacağı söylenen ve nereye kurulacağı üzerine ilçeler arası mücadelenin başlatıldığı bin yataklı hastane gelir akla, önce…

Hal böyle olunca, Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakanı Ayşenur İslam’ın Sapanca Güral Otel’deki basın toplantısında konu açılınca söylediği sözleri hatırladım…

İktidarlar her ilde sağlık adına önceliği hastanelere verir de oraları dolduran insanların niye, neden ve hangi saikle hastalanıp hastanelere sığmadığına kafa yormaz, ne hikmetse…

Bunun için yapılması gereken sağlıklı ve makbul yatırım, hastalığı önleyici projelerden oluşmalıdır öncelikle…

O zaman hastanelere bu denli ihtiyaç olmaz ve bu alana yapılmak istenen ilave devasa yatırımlar, sosyal amaçlı başka alanlara kaydırılır...

Bunun belli kriterleri vardır elbette…

Son olarak duydum ki “İsrail’de kanser vakası yok ya da yok denecek kadar azmış!”

Hal böyle olunca, hastaneye de gerek kalmıyor tabii ki!

Ne demek istediğime, bundan daha çarpıcı bir örnek olabilir mi!

Önce nesilleri sağlıklı kılacak, gıda sektörünü kâr amaçlı, çıkarcı anlayıştan arındırıp, sağlıklı ürünler üreten güvenilir piyasa şartları oluşturacaksın ki, hastanelere gerektiğinden fazla ihtiyaç duyulmasın...

AK Parti hükümetinin en büyük ayıbı ve dahi taşınması zor vebali, bu sahaya gereken önemi vermeyişinden kaynaklanıyor...

Genetiği bozuk tohum ve her türlü gıda ithalatına verilen izin ve sıvılaştırılmış tatlandırıcıların kullanım oranlarının yüksekliği ile bozulan halk sağlığı, elbette bin değil iki, üç bin yataklı hastanelere ihtiyaç olduğunu gösterir...

Bu da kendilerinden gayri ülke insanına hayat hakkı tanımayan, onların hastalığı üzerinden ticarete soyunan uluslararası bir şebekenin işine yarar...

Bu kafa değişmedikçe soyulmaya uğramanın yanında sağlığından da olan bir ülke olarak kavga eder dururuz, “Bin yataklı hastane, nereye, nasıl ve ne zaman yapılsın” diye…

Oysa diyoruz ki, “Önemli olan hastaneleri çoğaltmak değil, hasta sayısını azaltmaktır.”