Elinde bir çanta dolusu altın ya da değerli bir paket taşıyan insanların hâli hepimizin dikkatini çeker… 

Emaneti yerine ulaştırmak için olağanüstü bir çaba ve dikkat sarfederler… 

Ellerindeki emaneti sahibine güven içinde ulaştırırlar… 

İşte ancak o zaman rahat bir nefes alırlar...

Bizim de o insandan farklı bir yanımız yok…

Her sabah doğan gün ile beraber dünya ve içindekilerden daha kıymetli olan bir hayat elimize veriliyor… 24 saati 24 altın olan…

Çok basit bir misâl olduğunun farkındayız ama anlaşılsın diye verdik…

O 24 altının hiç olmazsa bir altınını olsun, onu bize veren Rabb'imizin yolunda ve istediği yerde satsak, bir seccadeye atsak…

İleride lazım olacak diye, ihtiyat akçesi olarak, yarınlar için saklasak ne güzel olacak...

Yaşayan ve nefes alan her insan, aslında bu dünyanın en zengin insanıdır…

Ama asıl zenginlik gönüldedir, kasada değil…

Asıl zenginlik servetini ve sermayesini Allah’tan bilmektedir...

Allah'a ve ahirete imanda gizlidir…

Bu ömrü ve bu hayatı Allah’ın kendisine özel bir hediyesi, bir armağanı ve emaneti olarak gören kalbdedir...

Ne mutlu öyle görene, öyle bilip öyle yaşayana... 

İman ve ibadetle hayatını süsleyene…

...

Yazımızın başına dönelim...

Elinde değerli paket taşıyanlar, çevresindekilere son derece dikkat ederler…

Sermayeyi kediye yüklemek istemezler…

Kurda kuşa kaptırmak istemezler…

Gözlerini dört açarlar…

Olur olmaz tiplerle oturup kalkmazlar, lüzumsuz ve gereksiz konuşmazlar…

Sık sık da koltuğunun altındaki emanet yerinde mi diye yoklarlar…

Sınırda nöbet tutan asker gibi, her an elleri tetikte, gözleri düşmanın üzerindedirler…

O kadar dikkatlidirler yani...

Böyledir önemli bir paketi ve emaneti taşıyanların hâli...

Bindikleri arabanın koltuğu, yolcuların sıkış tepiş oluşu, onları o kadar rahatsız etmez... 

Çünkü onlar hedefe kilitlenmemişlerdir, hem bu yolculuk da çok sürmeyecek, az sonra bitecektir…

Bunun içinde her meşakkate katlanmayı göze alırlar... 

Neticede emanet vardır ellerinde, sorumluluk vardır omuzlarında…

Dinlenmek sonra gelir…

Şimdi düşünelim…

Bizim de, bu dünyanın da o yolcudan farkı var mı?

En kıymetli sermayemiz hayatımız ve ömrümüz değil mi?

Elindeki değerli bir paketin üstüne titreyenlerin aynı hassasiyeti ebedî hayatları için de göstermeleri gerekmez mi?

Gıybetten, kem bakıştan, kem sözden kaçınmalıyız… Sermayemizi kaybetmemeliyiz...

...

Ömür sermayesi ile hayatta her şeyi kazanabiliriz ama onunla kazandıklarımızın tamamını versek, bir nefes ömür dahi geriye alamayız hiç birimiz…

...

İşte ömür denilen sermayemiz bu kadar değerlidir…

Bu kadar eşsizdir… 

Hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar hem de…

Biz, bu ömür sermayemiz ile ebedî bir hayatı kazanmak için bu dünyaya gönderilmişiz... 

Cam parçaları hükmünde olan işlerin ve malların üzerine titreyenlerin, onlarla kazandıkları ana sermayeleri olan ömürlerini, faydasız ve boş şeylerin peşinde tüketmemeleri gerekir…

Her anımız, her nefes alışımız dünya ve içindekilerden daha kıymetlidir…

Bu fâni ömür ve sayılı nefesler ile ebedî bir ömür, ebedî bir saadet kazanılacaktır…

...

Zenginlerin hayatına bakıp da, kendini fakir zanneden o kadar çok insan var ki…

Alıp verdiğimiz her nefesin kıymetini bilseydik, onu en güzel şekilde kullanmaktan kaçınmazdık, onun üstüne titrerdik adeta… 

Aldığımız her nefesi bile geriye verdiğimize göre, bu dünyada ne bizimdir a dostlar?

Biliyoruz ama nefsimizin kulağı sağırdır…

Yakından diyelim dedik…

Kusur ve hata ettiysek, Yarab kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et, emaneti kabzetmek zamanına kadar emanette emin kıl…

Esselatü vesselam aleyke Ya Rasulallah...

BİR ŞİİR 

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi…

Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi...

Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbî)

BİR NÜKTE BİR IŞIK 

Bilge bir zat yanındakine sorar:

"Sana 24 altın versem, sonra da içinden birini bana geri ver, senin için saklayacağım desem, o bir altını bana verir misin?"

"Ne demek efendim, elbette veririm…"

"Çok güzel. Şimdi Allah'ın sana her gün vermiş olduğu 24 saatin, her bir saatini de Onun yolunda sarfet ve beş vakit namaz için ayır ki geleceğin için en kârlı bir yatırımı yapmış olasın..."

BİR ÖYKÜ

Damat, kayınvalidesine eşinin, özellikle ev eşyalarının seçimindeki titizliğinden dert yanar:

"Anne” der, “Senin kızında hiçbir şeyi beğenmiyor…"

Kayınvalide:

"Onur duymalısın evladım, seni beğenmiş ya…"

DUA

Ya Rabbi, Sen benim sığınağımsın ve korunağımsın…

Acı çeken herkese sükûnet ve huzur ver…

Blaise Pascal

RAHMET DUASI
Tozlu Camii eşrafından ve üzerimizde ciddi hakkı olan, baba dostum sevgili Memiş Amca'mızı da ebediyete uğurladık… Dostlar birer birer giderken, sıranın bize de geldiğini hatırlatıyorlar…
Rabbim, imanla göçmeyi nasip eylesin…

Cümle ölmüşlerimizin de ruhuna 3 İhlas, 1 Fatiha gönderelim inşaallah…

KISA KISA...

Her samimi sözün bir karşılığı var dünyada...

Müşterisi meleklerdir, insanlar olmasa da...

...

Seher vaktinde pencereyi açıp da, dağıtılan rızıktan nasip ararmış eskiler…

Kara soğuğa, kediye kuşa, ağaca buluta ve cümle mahlûkata selâm vermeden, merhaba demeden, gülümsemeden geçmek yok…

...

Sevdiğim bir öğrenci esprisi:

Derslerimden kırık not alıyorsam, bir okulum var demektir.

Ne diyelim…

Yiğit düştüğü yerden kalkar...

Kalk da görelim...

Pardon…

Çalış da görelim…

...

Karların şıpır şıpır eriyişi… 

Bir dostun giderken veda gözyaşları sanki...

Dünyaya bir kere geldiler ama bir daha gelemeyecekler gibi...

...

"Usta; 'Bir musibet bin nasihatten yeğdir,' derler. Acep sen ne dersin?"

"Nasihat ve musibet ikiside tedavi edebilir ama nasihate hekim, musibete operatör diyebiliriz…"