Hani ne zaman başınız sıkışsa yanınızda olacağını, her ne olursa olsa destek alacağınızı bildiğiniz insanlar vardır ya, işte onlardan biriydi Dr. Sadık Canlı ağabeyimiz…

Yaşamının bir bölümüne tanıklık ettim…

Burada sıralamayacağım birçok insani tutumunu gözledim…

Kendine yakıştırdığı, kimi zaman huysuz, kimi zaman sert üslubu hep yapıcı olmuş, insanı incitmekten hep kaçınmış örnek bir insandı Sadık ağabey…

Sonradan kazanılan unvanlara takılı kalmayıp, rütbe ayırmaksızın herkese eşit davranabilen bir insandı…

Ağzından düşmeyen “şekerim” hitabı bile birçok şeyi anlatmaya yetiyor…

Şehrin önemli hafızası idi…

Sadık ağabeyin vefatı ile şehir önemli bir değerini de kaybetmiş oldu…

Mesele şehir ise Sadık ağabeyi tanıyanlar ödünsüz olduğunu, her koşulda kendine uygun tarzı ile düşüncelerini söylemekten çekinmediğini bilirler…

İnanmış bir aydındı, insanlığın dertlerini dert edinir,  makam ve mevkii elinin tersi ile iter, adının anılmasından rahatsız olur, tanınmak istemezdi…

Tek derdi insanlara faydalı olmak, inandığı doğruları aktarabilmekti…

Sadık ağabey geride önemli izler, anılar ve dersler bırakarak aramızdan ayrıldı…

Hastalığına ilişkin haberi aldığımız ilk andan itibaren, vefatına kadar olan bölüme de tanıklık etme olanağım oldu... Sağlıklı günlerinden hiç farkı olmayan, kendi durumundan şikâyet etmeyen, ölümü beklerken de ders verendi Sadık ağabey…

Ölümü ile de azarlayandı Sadık ağabey…

Geride önemli izler bırakarak aramızdan ayrıldın, mekânın cennet olsun Sadık ağabey…

Özdemir Asaf’ın şiiriyle bitirmek istiyorum yazıyı:

 

Ne zaman bir yakını ölse birinin,

Onu ilk ölüm sanır kalır o.

Ne zaman bir sevdiği ölse birinin,

Onu en ölüm alır kalır o.

Ne zaman bir saydığı ölse birinin,

Onu hep ölüm bulur kalır o.

Ne zaman bir bildiği ölse birinin,

Onu son ölüm sayar kalır o.