Eskiden sadece gazete vardı. Sonra renkli ve renksiz televizyonlar çıktı. İnternet ile akıllı telefon buluşunca her insanın bir gazetesi ve televizyonu oldu. Bu gelişme bir yandan iletişim ve söz söyleme imkânını sağlarken, diğer taraftan her konuda seviyemizi ortaya çıkardı.
Her insanın ilgi alanı ve bilgi düzeyi farklıdır. Maalesef ahlaki bir standardımızda kalmadı. Birbirini dinleme ve anlama yerine suçlama ve aşağılama yarışına girilmiştir. Mesela geçen hafta vefat eden merhum Neslican Tay vesilesiyle halkın her kesimi çeşitli görüşler ortaya koydu ve birbirlerini düşmanca eleştirdi. Üniversite hocası Rektörünü kınadı, cemaat hocasını, yazarlar birbirini eleştirdi. Sonuç büyük bir sessizlik ve sukutu hayal ile seviye kaybına uğradık. 
Öyle bir ülkedeyiz ki İstanbul da Zincirlikuyu Mezarlığının (2003 yılında) girişine “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetinin yazısı için, bir siyasi “Çok sinir bozucu bir şey” diyerek eleştirmiştir. Bir gazeteci ise şöyle yazmıştı; "Böyle bir densizlik böyle bir düşüncesizlik olur mu? Oradan her gün geçen yüz binlerce kişiye durduk yerde 'ölüm'den söz etmenin onların moralini bozmanın Allah için ne anlamı var?" Bazı gazeteciler ise "O mezarlığın önünden her gün geçen binlerce insanın gözü bu yazıya ilişiyor ve her ilişmede tüyleri ürperiyor. genç orta-yaşlı ve yaşlı bazı okurlarımıza oradan geçerken yazıyı gördüklerinde ne hissettiklerini sordum istisnasız hepsi 'Korkunç geliyor. Yazıya bakarken sinirlenip kaza yapmak bile mümkün' cevabını verdiler. Özellikle gençlerin fena halde siniri bozuluyor." "Bu Demoklesin Kılıcı gibi bir tehdit bir taciz gibi algılanabilir. Ne gereği var? Ne lüzumsuz bir işlem? Türkiye’yi dünya âleme rezil etmeye ne hakkınız var? Yok yani! Bu kadar düşüncesizlik bu kadar saçmalık Türklere mal edilemez."
Selimiye Camii minarelerine Ramazan ayında asılması istenen 'İman kuvvettir', 'Dönüş Allah'adır' mahyalara dahi ülkemizde bir dönem izin verilmemiştir. 
Aslına bakılırsa hadise çok derinlerdedir. Hayata bakış ve anlamlandırma dağınıklığımız ölümü dahi konuşamaz hale getirmiştir bizi. Maalesef cenaze namazlarından hayatın değerini, ölümün yaratılış hikmetini ve ömrümüzü güzel geçirmeyi anlatırken memnuniyetsiz bakışların çoğaldığını görmekteyim.
Cenazeler sadece biyolojik bir kayıp olarak algılanmaktadır. İman gözüyle meseleye bakılmıyor. Ölüm aslında yeniden bir buluşmaya adım atmaktır. İşte büyük müjde “İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.” (Tur, 21)
"Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mü2min, 8)
Bu iki ayette “iman ve salih amel” sahibi olanların ahirette mutlu olarak buluşacaklarını anlatmaktaır.
Son sözüm bu ayet olsun: “Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”(Haşr, 10)