Dünyayı kasıp kavuran salgından dolayı ülke olarak alınan ve tavsiye edilen, hatta hafta sonlarında yasaklanan koşullara uyup evde kalıyor insanlarımız, şu sıralarda…

Kimine sıkıcı, kimine rahat gelen yasaklar, insana farklı imkanlar sunuyor hal böyle olunca…

Kitap okumak, gazeteleri incelemek, televizyon izlemek, sanal alemde bol bol gezinmek, insanın ufkunu açıyor…

Bu olumlu havayı bozan olaylar da geliyor göz önüne…

2021 bütçesi görüşülen TBMM’de insanı düşünceye iten, üçüncü dünya ülkelerinde yaşanılan manzaralar görmek gibi talihsizlikler olmasa, diyeceğim odur ki bugünler de gelir geçer…

Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe görüşmeleri sırasındaki konuşmalar, insanı üzmüyor adeta içini acıtıyor…

Şöyle ki;

Bir bakan çıkıyor, kendi sorumluluğu içerisinde ülke adına neler yapıldığını anlatıyor bir bir…

Muhalefet ise dinleyeceği yerde saldırıya geçiyor…

Sert ve yakışıksız sözler bir yana, sıraların üzerini yumruklayarak, konuşmacıyı protesto ediyorlar…

Bu ülkenin meclisine yakışmayan bir görüntü değil de nedir bu hal!

Oturumu yöneten meclis başkanı ısrarla uyarıyor;

“Sıralara vurmayın…

Yönetimden uyarı geliyor, ses sistemi bozuluyor.” diyerek…

Milyarlarca liraya mal olacak sistemin bozulması hiç umurlarında değil…

Eylemden vazgeçecekleri yerde, daha da şiddetli halde sıralara vurmayı sürdürüyorlar…

Sonra da kalkıp “Bu millet niye hep aynı zihniyete oy veriyor” diye düşünüyorlar…

Oysa bu çirkin görüntü her şeyin apaçık izahı olsa gerek…

Bu tavır sadece Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın konuşması sırasında değil, aynı paralelde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun çarpıcı konuşması esnasında da şiddetini artırarak devam edince, uyarılar üst üste binmeye başlıyor…

Her iki bakan da tek tek ve altını çizerek icraatlarını dökerken ortaya, düşünüp bu ülke adına sevinilmesi gerekirken, hasmane bir tutumla “Hayır, bu ülke bunlara layık değil” dercesine sürüp giden protestolar, anlaşılan meclisimizin ve milletimizin üzerinde duracağı en önemli konu ve değişmeyen kaderi olsa gerek…

“Yarım asırdır halkımız tercihlerini neden hep aynı doğrultuda kullanıyor?” diyenlerin cevap bulabilmeleri için, televizyondan da olsa Meclis’teki konuşmaları izlemesi yeter de artar…

Öyle görülüyor ki dünyanın gündeminden düşmeyecek hamleleriyle sadece kendisinin değil, davet eden dost ülkelerin de yardımına koşan bir ülke gücüne ulaşmak, içerdeki muhalefeti de üzüyor anlaşılan…

Dün Batılı ünlü müsteşrik Bernard Show’un “Tarihin kaydettiği en büyük medeniyet” dediği Osmanlı’yı yıkan zihniyet, bugün de artarak kendini göstermeye başladı…

Ancak bilinsin ki bu defa zafer; Akdeniz’de, Azerbaycan’da dalgalanan ay yıldızlı bayrağımızın olacaktır…

Zira ok yaydan fırladı bir kere, sanılmasın ki geri dönecek…

Bu duygu ve düşüncelerle kim ki ülkemiz adına taş üstüne taş koyar, ona  demet demet sevgi çiçeği “Kırmızı-beyaz güller” gönderelim…