II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra müttefiklerin aradığı pek çok Nazi’yi kaçırarak yakalanmalarını önlediklerine inanılan gizli bir örgütten bahsedilir. Bormann ve Nazilerin sapık doktoru Mengele’nin yanı sıra pek çok üst rütbeli subayı büyük paralar karşılığında Almanya’dan çıkardıklarına inanılmaktadır. Odessa Şebekesi ya da kısaca Odessa adı verilen bu organizasyona Avrupa çapında pek çok kuruluşun yanı sıra Vatikan’ın da faaliyetlerinde yardımcı olduğu iddia edilmiştir.

Söylendiğine göre “Odessa Şebekesi 10 Ağustos 1944 yılında Strasburg’daki Maison Rouge Oteli’nde yapılan ve Hitler’in bile haberdar olmadığı gizli bir toplantıyla kurulur. Almanya’nın yenileceğini anlayan Nazi Partisi yöneticilerinden bazıları ve sanayiciler bir araya gelir. Paralar, silahlar, belgeler kısaca sermayenin her türlü mal varlığı tarafsız ya da savaş halinde olunmayan ülkelere transfer edilir. Alman sanayisinin ileri gelenleri bu ülkelerde kendi adlarına hesap açacak kişilerle anlaşarak bütün servetlerini emniyete alırlar. 1946 yılında Amerikan Maliye Bakanlığı dünyada Alman sermayesi ile kurulmuş 750 şirketin varlığını saptar. Parti yöneticileri bu şirketlerin kilit noktalarına az dikkat çeken adamlarını yerleştirmiştir. Amaç, yenilgiden sonra Reich’ı yeniden kurabilmek için gereken parayı bu sanayicilerden alabilmektir. Bu şartı yerine getirmeyi kabul eden her iş adamı ülkeden kaçırılacaktır.

Ünlü Nazi avcısı Simon Wiesenthal Odessa Şebekesi’nin gerçek olduğuna inandığını belirtmiştir. II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında da Çekoslovak İstihbarat Örgütü Odessa Şebekesi’nin varlığına dair bir raporu müttefiklere sunmuştur. Uzmanlara göre Odessa adı aslında Die Spinne (Örümcek), Konsul (Konsey), Leibewache (Koruyucu) gibi pek çok Nazi örgütünün ortak adı olarak öne çıkmış bir isimdir. Yaklaşık 10.000 Nazi’yi ülkeden kaçırdıkları düşünülen bu örgütler, yenilmesine rağmen yeniden dirilecek bir Reich için çalışıyorlardı. Bir anlamda Odessa Şebekesi Nazi hazinesi haline gelmişti. Kaçırdıkları her adam için aldıkları paralarla biriken ve Nazilerin bütün dünyada gizlemeyi başardıkları servetin bir milyar dolar olduğu zannedilmektedir. Parayı kullanma hakkına sahip kişilerin listesinin beş kopya olduğu, bir kaçının bankalarda diğerlerinin de Odessa’nın elinde olduğu düşünülmektedir. Bu paranın ne olduğu, nasıl kullanıldığı ya da kullanılacağı ise Odessa ile ilgili pek çok başka şey gibi sırrını hâlâ korumaktadır.”

Odessa hakkında yazılan kitapların en ünlüsü Frederick Forsyth’ın 1972 tarihli “Odessa File” (Türkçesi: Odessa, e yayınları, çev: Fikret Arık, 1972) isimli romanıdır.

Peter Miller isimli serbest çalışan bir gazeteci Hamburg’da tesadüfen dahil olduğu bir cinayet soruşturması esnasında çok gizli bir savaş sonrası Nazi örgütüyle ilgili ipuçlarına ulaşır. John F. Kennedy’nin öldürüldüğü gün başlayan olaylar Peter Miller’in hiç tahmin etmediği bir şekilde seyreder. Gerilim romanları yazmada son derece başarılı olan Forsyth’ın belki de en başarılı romanı olan Odessa, Naziler, II. Dünya Savaşı sonrasında dünya, gizli servisler gibi konulara meraklı olanlar tarafından mutlaka okunmalı. Romandan kimi yerlerde farklılaşsa da sinema uyarlaması seyredilmeyi hak eden ve klasik mertebesine ulaşan bir prodüksiyon olarak sinema tarihine çoktan geçmiş durumda.

Siz siz olun Odessa gibi gizli örgütlerin varlığına inanın. Belki de siz de yıllar önce benim gibi, Odessa tarafından ülkesinden kaçırılan ve sıradan bir koleksiyoncu sandığınız eski bir Nazi tank subayı ile tanıştınız da farkında değilsiniz…

Hep merak etmişimdir. Hitler dünyanın yarısını işgal etmesine rağmen yirmi beş tane askeri olan İSVİÇRE’yi niye işgal etmedi diye. Belki de sorunun cevabı ODESSA’dır.

Kaynak: https://alpejderkantoglu.wordpress.com/2013/09/20/bir-nazi-efsanesi-odessa/