Sakarya il olmadan önce (1954) yaşamıştı ilk depremi, 1943 yılında…

Bu tarihte dünyaya geldiğimden bilgim dışındaydı olup bitenler…

Daha sonra iki büyük depremi bu şehirde yaşayan biri olarak, o günlerden kalma nice unutulmaz hatıralar, acılar vardır hafızamda, yıllar geçse de dipdiri durur…

17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen sadece ilimizi değil, bölgemizi etkisi altına alan ve “asrın afeti” denilen son depremi yaşayıp da unutamadığım iki önemli anı var ki bugün bile hatırladığımda ilkinde hüzünlenir, ikincisinde sevinirim…

Büyük acılara ve yıkımlara yol açan deprem, arkası Dilmen Oteli’ne bakan Kız Meslek Lisesi sokağı olarak bilinen Küçük Osman Sokak’taki evime yeni girdiğim, sıcak bir Sakarya gecesinde meydana gelmişti…

Bitişiğimizdeki çok katlı binalarla vuruşan duvarlarla sarsılan evde çıkan o müthiş gürültüyü bugün dahi tarif edemem, öylesine korkunçtu…

Sokağın tek ve büyük bahçesi bir resmi daireye aitti…

Hemen herkes o zifiri karanlıkta soluğu orada almıştı…

Bize bitişik ahşap evin yok olduğunu, enkaz altından gelen ve o evde yalnız yaşayan ünlü trompetçi Tamer Olcayto’nun (Kara) akrabası yaşlı kadının iniltisiyle fark edebildim…

Yaşlı komşumuzu kurtarışımızı daha önceki yıl dönümlerinde anlatmıştım…

Benim için kadının enkaz altından çıkarılması olağanüstü bir şeydi, bugün dahi anlatmaya kalksam roman olur…

Hayli üzüldüğüm ve her yıl dönümünde özet olarak yazdığım yaşlı teyze ile irtibatımız, o geceyi takiben 3 yıl sürdü, sonra sesi soluğu çıkmaz oldu…

Yaşıyorsa ona sağlık, mutluluk; vefat etmişse -öyle olduğunu tahmin ediyorum, aksi halde mutlaka arar, sorar ve o gece nedeniyle her zamanki duygularını dile getirirdi- rahmet diliyorum…

Üzücü olaydan sonra bugün her geçişte yapraklarını okşadığım bir çam ağacının hikayesine değinmek isterim…

Yüce Peygamberimiz’in (SAV) “Kıyamet kopacağını bilseniz dahi, elinizdeki fidanı dikiniz” şeklindeki hadisinden esinlenerek, depremin ertesinde bulvara savrulmuş bir çam fidesini, PTT binasının karşısındaki yeşil alana dikip suladım…

Bugün koca gövdesiyle beni her geçişte selamladığına inandığım çam ağacı ile dostluğum, bana o hüzünlü günlerin getirdiği ve ölene kadar devam edecek bir sevinci hatırlatır…

Zaman zaman gölgesine oturur, sohbet ederim…

O korkunç gecede yaşanan acıları konuşuruz, paylaşırız…

Yine öyle yaptım bu yıldönümünde…

Peki bütün bunları niçin dile getirdin derseniz…

Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun önceki akşam Best Western Premier Otel’de geniş bir şekilde ortaya koyduğu ve bizi alıp o günlere taşıyan çarpıcı açıklamaları oldu…

“20-30 yıl kendine gelemez” diyenleri yanıltacak bir hızla ve daha yaşanılır bir şekilde şehrin ayağa kalkışını enfes görüntüler eşiğinde ortaya koyuşuna tanık olduk bir kez daha…

Evet…

“Deprem öldürmez ihmal öldürür” parolasıyla ve ilin toprağının taşıyacağı yüke göre imar politikası uygulayarak gelinen noktada Başkan Toçoğlu da ancak bunları söyleyebilirdi…

Bu doğrultudaki ayrıntılı haber, gazetemizin bugünkü manşetinde ve 5. sayfasında yer alıyor…

“Deprem şehri” olarak üç katla sınırlandırılan yapılaşma konusunda tavizsiz tutum sergileyip irade ortaya koyan Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nu kutlamadan geçmek olamaz…

İyi hazırlanmış sunumuyla şehrin bugünkü güzel görünümünü gözler önüne seren ve çarpıcı görüntülerle geceye taşıyan Zeki Toçoğlu ve ekibine yeni mahsul “Deprem çiçeği” gönderirken; o unutulmaz gecede deprem şehidi olarak aramızdan ayrılanlara rahmet, acılı ailelerine başsağlığı dileyelim istedik bir kez daha…