Biraz klasik oldu belki ama içinde bulunduğumuz ahvali anlatacak daha oturaklı bir başlık bulamadım açıkçası…

Hemen her Ramazan ayında tekrarladığımız, dilimize adeta pelesenk olmuş bir cümle: Nerede o eski Ramazanlar!

Sahi nerede!?

Ne kadar ömrümüz kaldı şunun şurasında…

Daha ne kadar soluk alıp vereceğiz bilmiyoruz…

Bir kutlu mevsim kapımıza dayanmış, bir mübarek ay misafirimiz olmuş…

Ne kadar biliyoruz kıymetini Allah aşkına!?

Başta kendim olmak üzere hiç olmadığı kadar dünyevileşmiş bir vaziyetteyiz…

Hele ki tam da bugünlerde tepeden ayağa siyasete batmışız…

Bütün dünyamız diziler, filmler, siyasi tartışmalar, spor müsabakaları olmuş…

Sosyal medya cehenneminde debelenip duruyoruz…

Çocukluğumuzun o saf ve masum günlerini gel de arama şimdi…

Teknolojinin hayatımızı ele geçirmediği, siyasetin kılcal damarlarımıza kadar nüfuz etmediği günleri özleme gel de!

Nerede o eski Ramazanlar nerede!

Şahsen en çok da Hüseyin abiyi (Selim Gündüzalp) özlüyorum…

Çıracılar’daki, o artık derginin olmayan dershane binasının balkonunda çorba, pide ve ayranla açtığımız iftarları özlüyorum…

Saçlarımızı okşayan rüzgârların estiği yaz gecelerinde hasırların üstünde kılınan teravih namazlarını, Hüseyin abinin ağzından dökülen dualara hep beraber el açıp âmin deyişimizi özlüyorum…

O büyülü atmosferde yapılan dersleri arıyorum…

En çok da sahur vakti TRT ekranlarında arıyorum Hüseyin abiyi…

O davudi sesiyle tane tane, şiir okur gibi anlattığı kıssaları özlüyorum…

Yaşasaydı da yakamıza yapışıp bir sarssaydı bizleri diyorum…

“Belki de bu son Ramazanımızdır… Kıymetini bilelim arkadaşlar” diyerek bizleri uyarsaydı…

Rahmet olsun, evvel giden ahbaba selam olsun…

Allah Ramazan’ı hakkıyla idrak etmeyi nasip etsin her birimize…

 

Yeni kıymetli büyüğüm kim olacak?

Rahmetli Hüseyin abinin “Oğlum sen siyaset yazma” uyarısını bari Ramazan ayında yerine getireyim istiyorum…

Biliyorum ki bu mevzuda bir ölçüm, bir miyarım yok…

Eleştirirken de, överken de ifrat ve tefrite kaçıyorum çoğu zaman…

Sonra hep pişman oluyorum ama iş işten geçmiş oluyor…

Bari bu ayda tutayım biraz kendimi diyorum…

Ne kadar başarırım bilmiyorum ama şansımı deneyeceğim…

En azından biraz daha yumuşak ve magazinel siyasi yazılarla bugünleri geçiştireceğim…

Zira hiç yazmadan da olmuyor…

İnsanlar da en çok bu tür yazılarımı seviyor…

Derinlemesine analizlerle kafa ütüleyeceğime, magazinel salvolarla biraz yüzünüzde tebessüm oluşturayım istiyorum…

Örneğin zaman zaman kulağıma çalınan “Engin’in yeni kıymetli büyüğü kim olacak bakalım” sorusuna yanıt vereyim bugün…

Malum, bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’na çoğu zaman “kıymetli büyüğüm” diye hitap ederdim bu satırlardan…

Bakıyorum da o günlerdeki niyetimizin da farkında olmayan kimileri, iğneleyici bir biçimde soruyor bu soruyu…

Hitabımızın arkasında bir çıkar, bir menfaat arayanlar soruyor…

Hemen baştan vereyim cevabımı ki benim kıymetli büyüğüm her zaman ve daima Zeki Toçoğlu’dur ve öyle kalacak…

Onun yeri dolmaz…

Ben kendisini makamı, mevkii, şanı, şöhreti için sevmedim…

Bizimkisi bir gönül bağıydı; ilelebet de devam edecek inşallah!

O nedenle yeni dönemde bir “kıymetli büyüğüm” olmayacak…

Zaten yeni seçilen belediye başkanlarının çoğunu da tanımıyorum…

Tanıdıklarımın bir değerlendirmesini yapayım hızlıca:

Ekrem YÜCE (Büyükşehir Belediye Başkanı): Çok fazla muhabbetimiz olduğu söylenemez kendisiyle. Adaylık dönemlerinde bir vesileyle bir araya geliyorduk, radyo programı veya röportaj yapmak için. Bana en mesafeli duran belediye başkanı diyebilirim. Son derece seviyeli bir ilişkimiz var. Gözlemlediğim kadarıyla beni tartıyor şu anda. Dost muyum, düşman mıyım anlamaya çalışıyor.

Mutlu IŞIKSU (Adapazarı Belediye Başkanı): Başkanlar arasında en samimi olduğum ve kendime en yakın hissettiğim başkan. Geçmişten bu yana ağabey kardeş gibiyizdir. Aramızdan su sızmaz. Bu dönemi sorunsuz götürürüz diye düşünüyorum. Kendisinden kamuoyu da, ben de çok şeyler bekliyoruz. Başarılı olacağına inancımız tam. Her zaman ve her yerde siyaseti böylesi genç, dürüst, ahlaklı ve vizyoner insanların yapması gerektiğini savunuyorum. Adapazarı’na imzasını atacağına inanıyorum.

Yusuf ALEMDAR (Serdivan Belediye Başkanı): Şu anda benden en çok nefret eden belediye başkanı. Esasında geçmişte aramız iyiydi. Lakin birkaç eleştirim sonrası bozulduğunu çok net görebiliyorum. Ben Zeki başkanı kinci bilirdim, meğer Yusuf başkan ona rahmet okuturmuş. Bir iki yerde görmemezlikten geldi beni. Geçen Gazeteciler Birliği olarak yaptığımız ziyarette de öfkesinin dinmediğini belli etti. İlk başlarda Zeki başkan da aleyhte yazınca kızar ve küserdi. ‘Bunun ayarı belli olmaz. Bazen göklere çıkarır, bazen yerin dibine sokar’ derdi çevresine benim hakkımda. Ama yaza yaza yumuşatmayı başarmıştım onu. Yani böyle kabul etmişti beni ve niyetimin halis olduğunu bildiği için sonsuz kredi açmıştı, “Engin istediğini yazabilir” diyerek… Yusuf başkan da zamanla siyasi hayatın dikensiz gül bahçesi olmadığını anlar ve beni olduğum gibi kabullenir diye umuyorum.

Fevzi KILIÇ (Erenler Belediye Başkanı): Fevzi başkanı da çok eski tanırım. Bizim gazete ile onun işyeri arasındaki mesafe hayli kısa olduğu için komşuluk yaptık uzun süre. O da zaman zaman bana kızmış, hatta telefon açıp azarladığı bile olmuştur. Bir kızar, bir yumuşardı il başkanlığı döneminde. Şu an yoğurdu üfleyerek yiyor. “Engin’in sağı solu belli olmaz” diyerek temkinli davranıyor. Dost olmasan bile en azından düşmanı olma siyaseti güdüyor gibi. Duygularını pek belli etmemeyi seçiyor ve aradaki mesafeyi koruyor. Ben kendisini her dönemde sevdim, hala da seviyorum.

Özcan ÖZEN (Sapanca Belediye Başkanı): Başkanlar arasında en eski tanıdığım. Hiç abartmadan söylüyorum 32 senedir tanırız birbirimizi. Aramızda akrabalık bağı da vardır. Başkanım diye hitap etmem, abi derim kendisine. Öyle de demeye devam edeceğim. Bu yaz Allah izin verirse bahçesindeki ağaçlardan bolca erik toplamayı planlıyorum.

İsmail KARAKULLUKÇU (Arifiye Belediye Başkanı): İkimiz de Gürcü olduğumuz için her gördüğümde kan çekiyor. Zaten sempatik ve cana yakın bir insan. Etrafına sürekli pozitif enerji yayıyor. Dünya iyisi bir belediye başkanı.

Murat KAYA (Geyve Belediye Başkanı): Severiz birbirimizi. Harbi ve dobra bir başkandır. İçinden ne geçiyorsa pat diye söyler. Tribünlere oynamaz. Aynı benim gibi yani. Çalışmalarını takdir ederim. Sevdiğim başkanlar sıralamasında başlarda yer alır kendisi…

 

Yavuz’un Gökbakar’a tepkisi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz son birkaç haftadır iyiden iyiye popüler oldu…

Bilhassa İstanbul seçimlerine yönelik itirazları ile gündemin ilk sırasına oturdu…

Geçenlerde Şahan Gökbakar kendisinin taklidini yaptığı bir video yayınladı…

Benim ilk gördüğümde içim acıdı açıkçası, hiç hoşuma gitmedi…

Ali İhsan Yavuz da eski tanıdığım ve muhabbetim olan bir insan olduğu için biraz da sinirlendim bu videoya…

Ama Yavuz gayet hoşgörülü yaklaştı olaya ve esprili bir yanıt verdi Gökbakar’a…

Bu manada özlenen bir siyasetçi profili koydu ortaya…

Gökbakar’ın videosunu beğenmedim ama Yavuz’un bu yaklaşımı çok hoşuma gitti.

Siyasetçi dediğin tahammüllü olacak…

 

Yunus Tever’e ziyaret

AK Parti İl Başkanı Yunus Tever ile ilkokuldan arkadaşız…

Birlikte 5 sene okuduk Sabihahanım İlköğretim Okulu’nda…

Yine ilkokuldan arkadaşımız olan iş adamı Tuna Menceloğlu ile birlikte ziyaret ettik kendisini geçen gün…

Üç ilkokul arkadaşı 30 sene öncesine dönüp eski günleri yad ettik AK Parti il binasında…

Yıllar ne de çabuk geçip gidiyor!

Kıymetini bilelim geçen zamanın da, böylesi dostlukların da…