Hep söylerim; CHP üç gruptan, üç parçadan oluşur. Bunlardan biri parti yönetiminde, biri sokakta, diğeri de evde..
**
Bu üç grubun hiç biri birbirini desteklemez. Partide yönetime gelen bu üç grubu birleştirmeye çalışır ama beceremez. Çünkü sokaktaki CHP grubu, parti yönetiminin muhalefetidir. Evdeki ise hiç birine karışmaz. Gün gelir, sokaktaki parti yönetimini alır. Parti yönetimindeki eve çekilir. Evdeki de sokağa çıkar. Parti yönetimine gelen yine üç grubu birleştirmeye çalışır. Yine beceremez. Çünkü evden sokağa çıkan grup, parti yönetiminin muhalefetidir. CHP’de bu kısır döngü sürer gider.
**
Eğer, yönetimde kendi grubu yoksaya CHP’li CHP’ye oy vermez. Muhtemelen sandığa da gitmez. Gitse bile oy pusulasını cebe indirip, boş zarf atar.
**
CHP’de il başkanlığı bir iki istisna hariç hep bir ikbal olarak görülür. Milletvekili olmanın zıplama eşiği olduğuna inanılır. Onun için il başkanlarında istikrar yoktur. Bir il başkanı gelir, ilk seçimde istifa edip aday adayı olur. Hatta liste başı da olur. Ama milletvekili seçilemez.
**
Neden? Çünkü evdeki ve sokaktaki CHP’li ona oy vermez. Bir sonraki seçimde, ‘Ben seçilemedim, o’da seçilmesin’ dürtüsüyle oda kendi partisine oy vermez..  
**
CHP’de liste başı olup, seçim kazanamayan ve sonra da silinip giden o kadar çok il başkanı vardır ki, saymaya kalksam iki elimin parmakları yetmez.
**
İl başkanlığından istifa edip, milletvekili seçimi öncesi liste başı olduktan sonra, ‘Kesin milletvekili seçilirim’ diyerek Ankara’dan ev alanları bile tanıyorum. Seçilemedi tabi. Çünkü evdeki ve sokaktaki CHP seçmeninin önemli bölümü O’na oy vermedi.
**
Diyeceksiniz ki, ‘Engin Özkoç nasıl seçildi?’ Bunun iki sebebi var. Özkoç, parti içinden gelmediği için, parti içindeki üç grup, kısmen de olsa birleşti. Bu bir. İkincisiyse, altını çizerek söylüyorum, anlattığımız bu 2011 genel seçimlerinde MHP seçmeni bile CHP’ye oy verdi.
**
Yazının burasına geldiğinizde, ‘Hadi ya’ dediğinizi duyar gibiyim. Hiç şaşırmayın aynen öyle oldu. Nedenine gelince; Başbakan Erdoğan’a karşı Devlet Bahçeli’den umudunu yitiren bazı MHP seçmeni, o günlerde yıldızı parlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Erdoğan’ın karşısına elini güçlendirmek için CHP’ye oy verdi. Hayatında CHP’ye oy vermemiş birçok seçmenin 2011 seçimlerinde CHP’ye oy verdiğini çok iyi biliyorum. 
**
Son yerel seçime gelince; zaten başından beri yanlışlıklarla doluydu. Adayların geç açıklanması, adayların değiştirilmesi gibi faktörler partideki seçmeni de, evdeki seçmeni de, sokaktaki seçmeni de soğuttu. Ecevit Keleş aday gösterilecek derken Raşit Dünya aday gösterildi. Bir süre sonra Raşit Dünya geri çekildi, Ecevit Keleş cepheye sürüldü. Bu met cezirler parti tabanını oldukça hırpaladı.
**
Büyükşehir belediye başkanı olacağına kendisi dahi inanmayan Ecevit Keleş, beklendiği gibi yüzde 9.5 oy aldı. Kimi CHP seçmeni MHP adayına oy verdi. Kimi CHP seçmeni hiç sandığa gitmedi, gitse bile boş oy verdi.
**
Bu seçimde aslında Ecevit Keleş amacına ulaştı! Çünkü Keleş’in hedefi büyükşehir gibi görünse de asıl hedefinin 2015 genel seçimleri olduğunu herkes biliyor. Büyükşehir adaylığı Ecevit Keleş için bir isim parlatma, bir gündem yaratma antrenmanıydı.
**
Bu antrenmanların sonunda öyle de böylede adını hem Sakarya’da, hem de CHP Genel Merkezi’nde ezberletti. Gizli hedefine doğru ilerliyor. Milletvekili sıralamasında ilk iki, hatta liste başı olmak artık o kadar uzak değil.
**
Malum, Ecevit Keleş’te il başkanlığından gelme. Onun için, milletvekili seçilmek onunda en büyük hayali. Büyükşehir adaylığıyla yolu biraz uzattı ama sağlamlaştırdı da diyebiliriz. Ama evdeki ve sokaktaki CHP’li bu işe ne der o bilinmez!
**
CHP’de bu üç grup hizipçiliği bir kenara kosa, omuz omuza verse, ortak hareket etse, isimlere bakmadan parti için çalışsa, iki vekilini Meclis’e yollar. Yollar ama bunun olma, olabilme ihtimali milyonda bir bile değil. Çünkü CHP bu şehirde maalesef böyle..
**
Önemli bir yerel seçim atmosferi yaşandı. Bu atmosfer esnasında siz hiç eski il başkanlarından bir tekini, bir kere bile Ecevit Keleş’in yanında gördünüz mü? Yine aynı şekil, eski başkanlardan bir tekini, bir kere bile Fatma Kurtuluş’un yanında gördünüz mü?
Bu örnek bile CHP’nin birlik ve beraberlik kelimelerine ne kadar hasret kaldığının bir kanıtı. Adayının yanında sen olmazsan, başkasıyla nasıl seçim kazanacaksın?
**
Şunu da yazmasam çatlarım! Seçim bitmiş. Bazı istisnalar hariç Türkiye’nin her tarafı, Sakarya’nın tamamı sapsarı AK Parti logosuyla dolmuş. CHP’de bir sessizlik. O sessizliği bir il başkanının şu cümlesi bozuyor; ‘Hani cemaat sandıkları koruyacaktı?!’ Evet seçim sonuçları gelmeye başlayınca, CHP’nin il başkanı aynen böyle söylüyor. Yani koskoca CHP, seçim sandıklarının korunmasında kendi partililerine değil de cemaate güvenmiş! Bu CHP’nin kendi sandığını koruyamadığının bir itirafıdır. Ki, seçimlerde sandığı koruyamadığın hiçbir seçimi kazanamazsın.