Öteden beri gönlümü okşayan ama aklımı da zorlayan bir hükmü vardır İmamı Âzam Ebu Hanife’nin: ‘Bir kez Dar’ül-İslâm olan belde/şehir/ülke bir daha Dar’ül-Harp olmaz.’ Balkanlara elliden fazla gidip gelmiş bir fani olarak, bu hükmün derinliği ve genişliğini hemen her gidişimde düşünür akletmeye çalışırım. Asırlarca bizim olan, bizde olan, bizle olan milyonlarca insanımızı (veya onların çocuklarını, torunlarını), onlarca ülkede bugün yaşayanları ve yaşananları bu hükmün neresine koyabilirim diye.

Tam bir trajedidir her Balkan seferim; tam bir hicrandır, hüzündür üzüntüdür.

Her zulme, her baskıya, her asimilasyona rağmen birçok şehirde bugün burçlarda değilse de gönüllerde ay-yıldızımızdalgalanıyorsa, bu başarı bir avuç isimsiz gösterişsiz reklamsız kahramanın sayesindedir.

Makedonya’da Abdülmecit Nureddin’dir meselâ bu isimlerden birisi, Batı Trakya Gümülcine’de Koray Hasan; Kosova Prizren’de Taner Güçlütürk’tür, Mamuşa’daMilazimMazrek; Üsküp’te Süleyman Bâki’dir, Hüsrev Emin’dir, Mehmed Arif’tir, ilk aklıma gelen isimler. Ve daha nice isimsiz kahramanımız!

Kuzey Bulgaristan’da kimdir? Örneğin Kırcaali’de?

O Kırcaali ki 1912’de elimizden çıktığında bir tek Gayrı Müslim’in yaşamadığı, öz be öz bizim, biz, bizle olan şehir.

Geçen bir asrın ardından, bin bir badireye hileye desiseye rağmen, Balkanlar’da tek il belediye başkanının Türk olduğu Kırcaali, altı ilçesinin belediye başkanının da Türk olduğu Kırcaali, cadde cadde, sokak sokak köy köy, dört bir yanı buram buram Müslüman, buram buram Türk olan Kırca Ali Gazi’nin şehri Kırcaali.

Kolay anlaşılsın diye söylüyorum; Kırcaali bugün Türkiye’mizdi Bilecik ölçeğinde bir il. Nüfusu, ilçeleri, coğrafyası, ekonomisi ile. Bulgaristan’nın yirmi sekiz ili içince, belediye başkanının Türk olduğu (inşaat mühendisi Hasan Azis) tek il olan Kırcaali. Hatta Balkanlarda belediye başkanının Türk olduğu tek il Kırcaali. 

Bir medeniyet şuuruyla kültürümüzün, inançlarımızın, örf adet geleneklerimizin, türkülerimiz şarkılarımızın, şiirimizin edebiyatımızın büyük oranda yaşandığı yaşanıldığı yaşatıldığı bir şehir Kırcaali.

Bu başarının kahramanları var elbette; en başta da Müzekki Ahmet kardeşim.

İliklerine kadar şuurlu bir delikanlıdırMüzekki Ahmet. Son yirmi beş yılını Kırcaali Türklüğüne adamış, gecesini gündüzünü milletine bağışlamış bir yiğittir o.

Kırcaali’ye bağlı, otuz kilometre mesafedeki Toscalı Köyünde madenci Adem Bey ile çiftçi Behiye Hanımın çocuğu olarak 1967’de doğmuş Müzekki Ahmet. Zeki olsun, milletine zekasıyla hizmet etsin düşüncesiyle müzekki (zeki kişi) koymuşlar adını. O yedi yaşındayken de Kırcaali merkezine, otogarın yakınında bir yere taşınmışlar. İlkokul, ortaokul, tarım lisesi, eğitim fakültesi eğitimi derken, 1989 trajedisine maruz bırakılan her Türk gibi cebren ismi değiştirilince, o da öğretmen olmasına birkaç ay kala üniversite eğitimini yarıda bırakır. Ardından yirmi yedi ay Sofya’da askerlik…

Herkesin öteden beri dikkatini çeken bir şey vardır Müzekki Ahmetile ilgili; zeki, sakin, organizatör, toparlayıcı, bütünleştirici, güvenilir, ileriyi gören, çalışkan bir kişiliğe sahiptir o. Çocukluğundan beri çevresindekileri o yönetmekte, yönlendirmekte, ona akıl fikir görüş sorulmaktadır.

Karanlığın en koyu zamanı, sabaha en yakın zamandır derler ya; 1989 faciasından birkaç yıl sonra Bulgaristan’da demokrasi ve özgürlük rüzgârları esmeye başlar yavaş yavaş. 1993’te arkadaşlarıyla birlikte Ömer Lütfi Kültür Derneği’ni kurar yeniden. Kurucu başkanlığının ardından bugüne kadar da derneğin genel sekreterliğini üstlenir bizim Müzekki. 2006’da Bulgaristan’ın tek Türkçe gazetesi olan haftalık Kırcaali Haber’i kurar. Her türlü zorluğa ve imkansızlığa rağmen dokuz yıldır aralıksız yayımlanır ve Bulgaristan Türklerinin dünyaya seslenen sesi olur Kırcaali Haber. İnternet üzerinden de yayımlanır elbette.  2011’de ise Kırcaali Türk Kültür ve Sanat Derneği’ni kurar, o gün bugün de başkanıdır. İki dönem belediye meclis üyeliği de var.

Yirmi beş yıldır Kırcaali’de milletimizin sesi soluğu, gözü kulağı, öncüsü önderidir Müzekki Ahmet. Onu kâh bir ramazan gecesinin organizatörü olarak görürüz, kâh bir şiir akşamının; kâh uluslararası bir festivalde Türk folklorunu yansıtan ekip başıdır, kâh gazetesi için önemli bir haberin peşinde: Kâh Türkiye’den gelen önemli bir heyeti kabul ediyordur, kâh Kırcaalili bir şairin yeni kitabının tanıtım toplantısında: Hep bir eylem, hep bir hareket, hep bir icraat hâlindedir Müzekki Ahmet.

Daha iyi anlaşılsın diye, birkaç rakam vermek isterim: Yirmi beş yıldır altmış beş uluslararası festivalde temsil eder Bulgaristan Türklüğünü ekibiyle birlikte. Her yıl en az elli edebiyat akşamı, bayram kutlaması, konserler, etkinlikler düzenler. Onun öncülüğünde Kırcaali Uluslararası Folklor Festivali düzenlenir yıllardır.

Bu fakirin yirmi iki aylık Balkan Danışmanlığı görevi sırasında birçok organizasyonunda yan yana omuz omuza kol kola yanındaki isimdir.

Başta Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis en büyük destekçisidir. Müftü Beyhan Mehmed. Sonra işadamı Seyhan Mehmed, sonra Güneybatı Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği Başkanı Harun Bekir. Ve yüzlerce isimsiz kahraman…

Bu kadar yoğunluk arasında, hayatının, mücadelesinin en büyük destekçisi Gülşen Hanımla evlenmeye zor da olsa fırsat bulur. Neşesidir Gülşen Hanım onun; takılır ona zaman zaman, ‘Onların köyünden tavuk bile alınmaz diyorlardı, ben hanım aldım ama iyi çıktı, memnunum’ diye. Sebahat ve Nilgün adında iki kızları doğar. Büyüğü İşletme bölümünü bitirir, mastırını da tamamlar, evlenir. Şimdi hem gazetede hem dernekte babasının yükünü hafifletme çabasındadır. Küçüğü de üniversite üçüncü sınıf öğrencisidir.

Bulgar resmi makamları, Müzekki Ahmet’in hoşgörülü insancıl demokrat tavır davranış ve etkinliklerine bir türlü inanmazlar; her fırsatta engeller koyarlar, denetim ve kovuşturmalar başlatırlar ama, o bir atasözünü tekrarlar bu durumlarda: ‘İt ürür, kervan yürür. Biz Bulgaristan’ı Bulgarlardan daha çok seviyoruz.’ Ve ekler: ‘Anavatanımız Türkiye’yi de çok seviyoruz.’

Bin bir güçlük, bin bir engelleme, bin bir soruşturmalara rağmen Kırcaali Türklüğünün geldiği noktadan memnundur bugün Müzekki Ahmet: ‘’Yirmi beş sene sonra, şöyle bir arkama bakıyorum, bir de geldiğimiz noktaya. Emeklerimi, fedakarlıklarımı milletime helal ediyorum. Bugün emri hak vaki olsa bana, gözüm açık gitmez artık!..’’

Evet; onun adı Müzekki Ahmet. Kırcaali’de son yirmi beş yıldır nerede milletimiz memleketimiz ve medeniyetimiz adına bir eylem, bir etkinlik, bir güzellik varsa, ya başındaki, ya perde arkasındaki, ya içindeki adamdır o.

Bir yerin Dar’ül-İslam olduktan sonra, artık Dar’ül-Harb’e dönüşemeyeceğinin göstergesi, göstericisi, uygulayıcıdır bir bakıma.

O bizim kahramanımız, o bizim Köroğlu’muz, o bizim Kara Murat’ımız.

Müzekki Ahmet; Kırcaali’nin çağdaş Malkoçoğlu’su o.

Kırcaali’deki Malkoçoğlu.

Gözlerinden öpüyorum Müzekki kardeşim.

Şehrin kurucusu Kırca Ali Gazi’ye rahmet, sana ve çevrendeki isimsiz kahramanlara bin, binler, binlerce selâm olsun. Selam, teşekkür, minnet.

Bu milletin tarihinde yerini aldın şimdiden; milletin tarihinde, gönlünde, sevgisinde.