Ak Parti Sakarya Milletvekilleri (Evet tamamı) ve Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu geçen hafta içinde Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’la bir araya gelmiş…

Görüşmede Sakarya’daki askeri arazilerin kullanımı konusunda fikir alışverişinde bulunulmuş…

Muhtemelen “Arazileri bize devredin, New York’taki Central Park benzeri bir parkı şehir insanın istifadesine sunalım” demişlerdir Sayın Bakan’a…

“Hiçbir ticari kaygı taşımadan şehir insanın nefes alabileceği Kent Park benzeri yeni ve büyükçe bir park daha kazandıralım şehrimize” denilmiştir kendisine…

Bakan Işık da Sakaryalı siyasilerin bu birlik ve beraberlik (!) görüntüsünden hayli etkilenip, “Ne demek canım, biz milletimiz hizmetin en iyisini alsın diye buradayız. Verdim gitti” demiştir…

Tabii ki böyle demedi…

"Bakacağız, edeceğiz, iyice bir düşüneceğiz, etraflıca bir tartacağız” falan filan…

Milletvekillerimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanımız ara sıra böylesi ziyaretler yapıyor Ankara’da…

Topluca bakanlıkları ziyaret edip şehrin problemlerini aktarıyorve bazı konularda maruzat arz ediyorlar…

Doğru da yapıyorlar…

Niye bir araya gelip de meselelere çözüm arıyorsunuz diyecek halimiz yok…

Lakin sonuç alabiliyorlar mı?

Tutup koparıp getirdikleri somut bir proje var mı Ankara’dan örneğin?

Hep müjde veriyorlar…

Şöyle oluyor, müjdeler olsun…

Bu hizmet geliyor, müjdeler olsun…

İmzalar atıldı, müjdeler olsun…

Sonuç? Sonuç yok…

Ne oldu her seçim öncesi sözü verilen Karapürçek yolu?

Ne oldu Karasu liman ve tersane inşaatı?

Nerede 1000 yataklı şehir hastanesi?

Mollaköy parkuru ne âlemde?

Ne oldu şu bizim tren hatlarının yeraltına alınması projesi?

İkinci üniversitenin mahiyeti ne, neyin ne olduğunu bilen var mı gerçekten?

Ne zaman açılacak Bölge Adliye Mahkemesi?

Sakaryaspor Stadı ne zaman bitecek?

Kadın doğum hastanesi ne zaman tamamlanacak?

Doktor açığı ne zaman giderilecek?

Yoğun bakım yatak sayısı ne zaman artırılacak?

Acil servislerdeki yoğunluğun önüne ne zaman geçilecek?

Depreme dayanıksız okul binaları ne zaman sağlamlaştırılacak?

Nereye yapılacak yeni adliye sarayı?

Ne zaman geçilecek Büyükşehir Belediyesi’nin rüya projesinin diğer etaplarına?

1 milyon kitaplı kütüphane için ne zaman basılacak düğmeye?

Emekliler için konut yapılacak mı?

Sakarya otomotiv üssü olacak mı?

Say sayabildiğin kadar…

Uzar gider bu liste böylece…

Şimdi bir de askeri araziler meselesi katıldı tüm bunların arasına…

Aylarca konuşuruz, “Şöyle olacak da, böyle olacak” diye…

Yeni bir çelik çomağımız daha oldu, artık oynar dururuz…

Projeler hayata geçmiş, sıraya konmuş, çalışmalar başlamış, ödenekler çıkarılmış falan değil…

Çok önemli de değil…

Gel Ankara’da bir araya, ver bakanla toplu fotoğrafı ve hemen at başlığı üstüne: Müjdeler olsun!

 

BAŞKANLARIMIZ BEBEK ARABASI SÜREBİLİR Mİ?

Bu şehri yöneten belediye başkanlarından istirham ediyorum…

Bir gün olsun inin şu makam arabalarınızdan da şehri şöyle bir yaya olarak dolaşın…

Hatta bir de bebek arabası sürmeyi deneyin yaptığınız o muhteşem (!) kaldırımlarda…

Çocuğunuz olur, torununuz olur, yeğeniniz olur, fark etmez…

Allah rızası için Sabihahanım İlkokulu’nun hemen arkasındaki sokakta bebek arabası kullanın…

O sokaktan bir yan sokağa (Fitaş sokağı) geçin ve bir de o sokakta kullanın boylu boyunca…

Sonra bir yan sokağa (Küçükosman Sokak) geçip bir de orada sürmeyi deneyin…

Sonra Yeni Cami’ye kadar ne kadar ara sokak varsa kaldırımlarında yürümeyi deneyin…

Allah rızası için yapın bunu bir kez!

Çark Caddesi’ne girin örneğin bebek arabasıyla…

Sağınızdan solunuzdan ışık hızıyla geçen motosikletlere, bisikletlere çarpmadan yol almayı deneyin…

Çark Caddesi’ni bitirdiniz; geçin karşıya, Atatürk Lisesi’nin oradan Agora AVM’ye kadar gidin dümdüz…

Ne olur bir gidin…

Agora’nın olduğu sokağın başına geldiniz ya…

Allah rızası için şöyle sağlı sollu kaldırımlara bir bakın ne olursunuz…

Şayet kaldırım diye bir şey varsa bakın tabii ki de…

Bunun gibi yüzlerce örnek verebilirim…

Birçok bölge sıralayabilirim…

Daha önce de yazmış ve söylemiştim; bu şehirde ne arabaya binebilir, ne de güven içinde yürüyebilirsiniz!

Belediyelerin en çok yaptığı iş kaldırımları söküp tekrar yapmaktır…

Sürekli kaldırımlar yenilenir bu şehirde…

Ama buna rağmen her defasında kaldırımlar eğri büğrü, kırık dökük, yamuk yumuktur!

Kaldırımı düzgün yerlerde de ya esnaf taşma yaparak set çeker önünüze ya da vatandaş arabasını park eder!

Sanki yürümek temel bir insan hakkı değil bu şehirde!

İnsanın çıldırması işten bile değil gerçekten…

 

SEN MİSİN TRENE BİNEN!

Bir hanımefendi Adapazarı Ekspresi ve ADARAY üzerine yazdığım yazıya yorum yapmış…

Noktasına dokunmadan ve herhangi bir yoruma gerek duymadan aynen aktarıyorum:

“Pendik’ten 16.50 treni ile Arifiye’ye geldim.

Gelmez olaydım dedirten şeylerle karşılaştım.

Önce tren çıkışa yakın perona değil öbür tarafa yanaştı.

İndik ve rezillik başladı.

Yürüyen merdivenler çalışmıyor; yaşlı, hasta, çocuk ve talebelerden oluşan tahmini 200-250 kişi, dik ve yüksek olan, “yürüyemeyen” merdivenlerden ellerde çanta valiz çıktık.

Gene “yürüyemeyen” merdivenlerden indik.

Rezalet bitti zannederken “ADARAY çalışmıyor, yola çıkın otobüs gelir” dediler, çıktık.

Bir otobüs geldi hınca hınç dolu, birbirini ezerek binebilen bindi gitti.

Geride 200 kişicik kaldık.

O saatte şehre telefon ederek taksi çağırdım ve 40 lira verip eve geldim…

Bir daha trene binmek mi Allah korusun!

Tren gibi bir uygarlık aracı ancak bu kadar kötü yönetilebilir!

ADARAY’ın bir çalışıp bir durması da yöneticilerin yüz karasıdır!”