Yaklaşık altı yüz yıllık Osmanlı hâkimiyetin tarihi sebeplerle son bulmasıyla yeni bir rejim ve devlet biçimi kurulmuştur. Kuruluşu her ne kadar Cuma günü ve dini metin okumalarıyla başlasa da uygulamalar dinin özünden uzaklaşmıştır. Yeni Türkiye’de din adına var olan kurum ve uygulamalar ilga edilmiş ve takipçileri ise sıkıntıya düçar edilmiştir. Cumhuriyet döneminin tefsiri diye övünülen Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1878-1942) dahi tefsirinde şu notu düşmüştür.

“ Ve şunu da söyle: "Hamd Allah’a mahsustur. O, işaretlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”Neml, 93

“Selim ve Süleyman saltanatlarının, Davud ve Süleyman saltanatları gibi (...) şükrânesile tecelli etmesi de bu Sûredeki tebşirat netaicinden olduğunda şübhe yoktur. Şunu da unutmıyalım ki,, Çanakkale Sakarya, İnönü muzafferiyyetleri, İzmirin istıhlâsı, Avrupalıların İstanbuldan çıkarılmaları hamdolsun Allahü teâlânın zamanımızda gösterip tanıttığı âyatı islâmiyyedendir. Bu mücahedelerde Türkiyye müslimanları öyle bir ıztırar ve ıhlâs ile Allahü teâlâya iltica ederek çalışmışlardı ki, (...) mazmunu aynen tecelli etmişti. Fakat bütün bunların tahakkukundan sonra (...) buyurulduğu üzere duymak istemiyen kalbsizler, sağırlar, körler. İslâmın artık bütün va'dleri olmuş bitmiş istikbal için vazifesi kalmamış olduğunu iddia ederek müslimanlığı körletmek, Allah’ı unutup şirk yollarına gitmek istiyorlar. Böyle nankörlükler yapılacağını bildiği için Allahü teâlâ da «Rabbın neler yapacağınızdan da gafil değil buyuruyor. Sûrenin başında da (...) buyurulmuştu.” Neml suresi, 93. Ayet tefsiri.

Medrese, mektep ve tevhidi tedrisat ile laikliğin katı uygulamalarından dini eğitim, ezan, Osmanlıca ve Arapça kitaplar, dini yayınlar ve dini toplantılar da yasaklardan nasibini almıştır. Hatta 163. Ceza hukuku maddesinden birçok insan mahkemelerde süründürülmüştür. Bir şapka sebebiyle yaşananlar ise işin özel yanı olmuştur. Tekke ve zaviyelerin kapanması vs ilk dönemler de din görevlisi yetiştirilmemesi ve eğitim yollarının kapatılması ülkenin çeyrek veya yarım asrına mal olmuştur. Bu hususu bilmeyenler itiraz eder ve insanımızı devlet düşmanı sanabilirler.

Diyanet İslam ansiklopedisinin “EZAN” maddesine bakarsanız sadece ezanın başına ve Müslümanların şahsına nelerin geldiğini görürsünüz. “Özellikle 1946 yılından itibaren sistemli ve yoğun bir şekilde camilerde ve çeşitli yerlerde bu tarikata bağlı, halk arasında “ezan delileri” olarak tanınan insanların her vesileyle Arapça ezan okumaları dikkati çekmeye başladı. Nitekim bunların 4 Şubat 1949 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi dinleyici locasında, bir millî maçta Dolmabahçe Stadyumu’nda, Beyoğlu’nda bir sinemada ve Ankara valisinin huzurunda ezan okudukları, ayrıca Eskişehir’de yine aynı tarikata mensup bir grup askerin çeşitli camilerde ezanın aslî şeklini okuduğu basın organlarına intikal eden haberlerden ve çeşitli hâtıralardan öğrenilmektedir. Öte yandan hükümet de takipten vazgeçmiyor, Arapça ezan okuyanlara hapis ve para cezaları veriliyor, birçoğu da akıl hasta hanelerine gönderilerek uzun müddet oralarda tutuluyordu.”