Sevgiyi yaratana ve “O onları sever” ayetiyle sevgiyi önceleyene hamdolsun. Kendisinin izinden gitmekle ilahi sevgiye ulaşmamıza vesile olana salat ve selam olsun. Sevgi fıtri ve cibillidir. Sevgide hiyerarşi vardır. Bu sistemin bozulması şirki ve küfrü ortaya çıkarır.

Zernûcî on üç bölüm halinde düzenlediği Taʿlîmü’l-müteʿallim’in dördüncü bölümde ilme, hocaya ve kitaba saygı anlatılmaktadır. Günümüz eğitim sisteminde hocaya saygı ve âlime tazim maalesef yıpranmıştır. Bunun sebeplerinden biride hocanın kendine ve ilmine saygıyı zayi etmiş olmasıdır. Ebeveyne saygı ve sevgi öğretilmeyen gençlik, muallime saygı ve sevgiyi içselleştiremez. Her tazimin bir ilahi boyutu vardır. “Kendisine ilim verilenlerin dereceleri” anlatılan ayete bakıldığında ilim ve vesilelerine tazim, derecelerin artmasına sebeptir. Hz Musa’nın ilim yolculuğunda ki edebini anlatan kitabımız, Cibril hadisiyle de sual, oturuş, sabır, araştırma,  ellerin duruşu, beden ve elbise temizliği gibi hususlara işaret edilmiştir.

Muallime saygı o kadar önemli ki müşrik Bedir esirlerinden yazıyı bilenler, bilmeyen Müslümanlara yazıyı ve okumayı öğretme karşılığında özgürlüklerini elde etmişlerdir. İnsanın hocasına teşekkürü ise onu hayırla yâd ederek dua etmesidir. İnsan öğrendikçe mutlu olur. Bu mutluluğun köşe taşı ise muallimdir. Muallimler öğrenciyi bayrak yarışı gibi birbirine emanet ederek sonuca varırlar. Her bir başarı bir öncesine dayandığı gibi, bir sonrasına da ihtiyaç duyar. Muallimlerimizin hocalarının da bu eğitime katkıları düşünüldüğünde bu nur halkası Hz. Âdeme ve ona verilen esma eğitimine kadar uzanır.

Kadın ve erkek eskisinden daha çok öğrenmeye muhtaç hale gelmiştir. Ev ve öğretim araç gereçleri dahi ciddi eğitim istemektedirler. Sahip olduğumuz birçok şeyi dahi tam kapasite ile kullanamamaktayız. Çok şeyi öğrenemesek de öğrendiklerimiz ilim kapısının kilidi hükmündedirler. İnsan diploma bakımından hocasından yüksek konumda olsa bile, ona geldiğinde ki cehaletini unutmasın. Hak birincinin, üstünlük ise sonuncunundur.

İnsan beyan kabiliyetiyle yaratılmıştır fakat ona bunu ebeveyni ve ailesi öğretmektedir. Değilse samut olur konuşamazdı. Eğitim de böyledir, elde edilmeyen bilgi insanı o konuda cahil yapar. Bu bilgiyi öğreten ister ebeveyn olsun, ister ustabaşı olsun, ister öğretmen olsun fark etmez. Bunun için peygamberimiz hayırlı olmayı iki kanatlı kılmıştır. Öğrenen ve öğretendir. Öğrenmeden öğretmek ise manen bir cinayettir. Önce öğrenmeli ki öğretme hayrına ulaşabilelim. Muallim daima öğrenen konumunu muhafaza etmeli ki öğretme de başarılı olsun. O halde muallim öğrenciye göre daha çok tazim ve değere sahiptir.

Peygamberler insanlığın ve ümmetlerinin muallimidir. Kitabı ve hikmeti öğreten olarak vasıflandırılmışlardır. İnsanlığa ve muallimlere en büyük örnek peygamberlerdir. Zaten bu yüzden de çok sevilmişler ve hayran olunup imrenilmişlerdir.

Ebu Cehilde İslam tebliği öncesi Ebu’l Hakem idi. Muallim bazen de noktada zehirli yılan gibidir. Hakikate karşı olanların eğitim ve öğretim faaliyetleri topluma saygı ve sevgiyi değil, şiddet ve vahşeti getirmiştir. Ehli Kitap uleması hakikati çarpıtma ve örtmede kötü bir örnek olmuşlar ve bu sebeple de İslam uleması uyarılmıştır.

Muallime saygı ile içtihat farklılığının oluşması ayrı bir şeydir. Bu muallime saygısızlık değil ilme ve sonuçlarına saygıdır. Saygı ve sevgiye rağmen farklılıklar olabilir fakat dua ve tazim asla terkedilmemelidir.