Facebook’ta, Bayraktar hocamızın “Kandil Gecelerini” tenkit eden ve olmadığını anlatan bir videosunun altına, şu yorumu yazdım:

  "Ateş bacayı sarmış, yangın tüm İslam Alemi’ni kuşatmışken, Müslümanlar kan ve gözyaşı içindeyken, emperyalist ve siyonist işgal kapımıza dayanmışken, bu gibi meselelerle uğraşma zamanı değil.Doğru veya yanlış zamanı değil.Öncelik sıralamasında değil.Çok daha vahim sorunlarımız var.İlahiyat ilim adamlarımız,"EMPERYALİST VE SİYONİST tehlikeyi ve ne yapabilirizi, ne yapmalıyızı, küresel liberal kapitalizmin yıkıcı etkilerini ve alınacak tedbirleri, sömürülmemizi, hukuksuzlukları, kul hakkını, Irak,Afganistan, Mısır, Filistin, Suriye, Libya, D.Türkistan, Çeçenistan, Kırım, Mali, Somali, Sudan, yemen işgallerini ve yapmamız gerekenleri” konuşması lazım.Bu meseleler tali meseleler ve şu anda hiç bir önceliği yok.İnsanlar ölürken, giydiği, yediği, inandığı ve yaptığı konuşulmaz.İlk iş, onları kurtarmak olmalı, o konuşulmalı, onun çareleri aranmalı."

               Diyanet’ de vazifeli, eskiden beri tanıdığım, benimde değer  verdiğim (Allah’a, Kur’an’a, kardeşlik ve Ümmete çağıranların tümüne değer verdiğim gibi), İstanbul merkezli ve sünnete ehemmiyet veren bir cemaate mensubiyetinin olduğunu bildiğim ve facebook’ta arkadaşım da olan bir kardeşimiz, uzun bir yorum gönderdi.

               Yorumunda; "Bunların reformist ve Hadislere düşman olduklarını belirtip, Nuri,İ.Oğlu,Bayraktar, Bayındır,Baş, Atay, Öztürk, Evrenesoğlu, Öngüt’ü aynı gurupta zikrederek ( ben asla onları aynı gurupta görmüyorum ve temel de birbirine çok farklı fikir sahibi olduklarını düşünüyorum),  İslam’ı tahrip ettiklerini, fitneye sebep olduklarını, alim olmadıklarını, mutezile ve kısmen de Şia’nın papağanlığını yaptıklarını, bunlardan uzak durmanın en hayırlı iş olduğunu belirttikten sonra, tefsirde ki metodun nasıl olması gerektiğini" izah eden uzun bir yorum yazdı.

               Bende; "Bütün bunların benimle ilgisi olmadığını, sadece Bayraktar hocamızın videosunu paylaştığımı ve “kandil” ile ilgili açıklamalarının yeri ve zamanı olmadığı, esas ve yakıcı meselelerimizi konuşmaları gerektiğini yazdığımı ve yorumumu tekrar göndererek, okumasını" önerdim.

              İkinci ve uzun bir yorum daha göndererek; "İslam Alemi’nin temel pırobleminin Kitap ve Sünnet’te ittifak edemeyişinin, itikati pıroblemlerin olduğunu, Ehli Sünnet’ten hiç zarar gelmeyeceğini, katledilenlerin hep Sünni olduğunu dile getirerek, Şii mezhebi mensuplarına dikkat çekmiştir.”

              Bende ikinci bir yorum ile şunları dile getirdim:  “Meşrep, parti, cemaat, mezhep, kavmiyet, asabiyet, bölge, il ,ilçe ve benzeri tüm ayrıştırıcı unsurlardan olabildiğince uzak durarak, Kur'an ve Hz Peygamber odaklı, yalnız onları kaynak ve rehber edinen, kardeşliği, birliği, tek millet ve tek ümmet olmayı merkeze koyan, emperyalist ve siyonist oyunlara gelmeyen, onların düşman olduklarına dost olan, bizi birbirimize, komşu ve İslam milletlerini birbirine kırdırmaya yönelik oyunlarına asla pirim vermeden, hukukun tek güç olmasını esas alarak yürüyecek bir anlayış, hedef ve inanç ile yol almalı, asla birbirimizi kırmamalı, düşmanlık tohumları ve nefret ekmemeli,farklı düşünce ve anlayışlara da saygı göstererek, 28 şubat ve benzeri darbe dönemlerinin yanlışlarına, uygulamalarına, anlayış ve kavrayışlarına zerre benzemeden, birbirimize karşı son derece sıcak, nazik, samimi, kolaylaştıran, sevdiren, nefret ettirmeyen bir yaklaşımla hareket etmeli, bu uğurda herkes elinden geleni yapmalıdır.Başka yol bilmem, inanmam.En kalbi selam, sevgi, muhabbet ve dua ile.”

                      Hocaefendinin tekraren yorumu şu oldu: “Osman Bey; siz mezhep kavramından ne anlıyorsunuz.Ehli Sünneti ayrıştırıcı unsurlarından görüyorsunuz. Demekki, ehli sünnet olmakta ayrıştırıcı. Vah vah. Kimler nerelerde idi, nerelere geldiler. Artık sizden alınan mesaj yeterlidir. Duygularınız size hayırlı ve mübarek olsun. Allah selamet versin. Bu anlayışla, düşman tanımımız da, dost tanımımızda zor.Birlikte olma yolunu da yakalamamız zor.Her birimiz din adına hüküm vermeye başlayınca, ne yazık ki Allah’ın dininin bereketi de aramızdan geçip gidiyor.Allah’a ve Hz.Peygamber’e dönmedikçe, bu bahsedilenler esatır olmaktan çıkmaz. Nefsin yaldızlı sözlerine aldanıp ta kendimizi kandırmayalım.Selam ve dualarımızla vesselam.”

                Bendenizi, aşağıdaki son yorumumdan sonra, facebook arkadaşlığından silen, değerli kardeşim hocaefendiye son yazdıklarım şunlar:

               “Hocam, benim yazdıklarım gayet sarih. Hiç kimseyi dışlamayan, ayrıştırmayan, kucaklayan, birlik ve beraberliğe, kardeşliğe, tek millet ve ümmet olmaya kapı açan bir yaklaşım.Her Müslümanın olması gerekeni ve buna bu asırda şiddetle ihtiyacımız var, elzem.Şüphesiz, benim ne yazdığımdan daha mühim, karşıdakinin ne anladığıdır.Zannederim burada sorun var.Yoksa, zerre ayrı düşeceğimize inanmam. Kaldı ki, düşünce ve ifade hürriyeti var ve biz buna sonuna kadar saygı duyarız.Herkesin, tıpatıp aynı düşünmesi beklenemez ve bu fıtrata aykırıdır. Hiç şüphesiz bu konuların müzakere yeri Fes değildir. Ama, herkes, kırmadan, dökmeden, incitmeden, nefret ettirmeden, zerre üzmeden görüşünü yazsın.İlla benim gibi düşünecek, yalnız benim ki doğrudur demesin.Herkes fikrini pazara çıkarıp, millete arz etsin.Pazar da yan yana fikir arzını, talepçilere sunsun.Eğer, ikimiz anlaşamazsak( ki yüz de yüze yakın bir düşünce de olduğumuzdan şüphem yok), vay olsun 77 milyona, 1.5 milyara. Herkes benim ki doğrudur, başka doğru yok derse, 77 milyon, 1.5 milyar parça oluruz ki, Allah korusun, o zaman, düşman çevreler tam bir bayram eder. Başka ne diyeyim, benim güzel kardeşim. Kal sağlıcakla.En kalbi selam ve dua ile.Ha birde Tayyip beyin, çok yakın geçmişte bir doğru sözü var. "BİZİM SÜNNİ VE Şİİ DİYE BİR DİNİMİZ YOK.”Evet. DİNİMİZ İSLAM VE MÜNTESİPLERİNE MÜSLÜMAN DENİR. Başka bir ad, takı, lagap, ünvana ihtiyacımız yok , olmamalı.”

                İmam-ı Azam yorumuna göre İslam’ı yaşayan bendeniz ile bile yolları ayırırsa, vay olsun 77 milyonun ve ümmetin haline.Lütfen, dikkatle okuyunuz.Takdir sizlerin!!!