Ulusal ve yerel medyada rafa kaldırılmış zihniyetler var, modası ve son kullanma tarihi geçmiş olan…
Oturmuşlar köşelere niyet okuyorlar. “Halamın bıyıkları olsaydı amcam olurdu” cinsinden. Bunlar ne Allah’tan korkarlar, ne de kuldan utanırlar. En kötü sivil idarenin, en iyi hatta olağanüstü denilebilecek bir darbe hükümetinden daha iyi olduğunu söylerler yeri geldiğinde ama istenmediği ya da işine öyle geldiği dönemlerde kıvırıp darbeyi ve darbecileri alkışlar ne hikmetse.
Buna dair çok örnekler vardır ülkelerin siyasi hayatlarında, özellikle son yıllarda…
Mısır’daki zorbalığı ve düpedüz darbeyi böyle yorumlarla meşru kılmaya kalkarken ne yüzleri kızarır, ne de utanırlar.
Ülkemizde ve Mısır’da cereyan eden olaylara bakıldığında halkın hür idaresiyle iktidara gelmeyi rüyalarında bile görseler inanmayan partiler ve onların iflah olmaz destekçilerinin illegal yollardan iktidarı ele geçirme eylemleri ne ilktir, ne de son olacaktır böyle giderse…
Her iki ülkede özgürlük, demokrasi ve halkın iradesi adına yollara düşüp meydanları dolduranların uğrak ve toplanma yerleriyle bunun tersi bir anlayışın peşine takılıp meydana çıkan ve ortalığı savaş alanına çeviren, tahrip eden, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan araç ve gereçleri parçalayıp yakanlardan ne beklenir…
Biri ezer geçer önüne geleni.
Saldırgandır mani olan her güce karşı. Diğeri sessizliğe ve yaradana sığınıp yeri göğü inletir derinden. O nedenle farklıdır Kazlıçeşme ile Adıviye Meydanı, Taksim ile Tahrir’den.
Meydanların dili farklıdır böylesine. Mısır ayakta, yüzbinler sokakta. Sandığa ve liderine sahip çıkıyor.
Yüzde 80’i Müslüman olan bir ülkede yüzde 20’nin ceberrut politikaları hüküm sürdü yıllarca. Ama artık halk uyandı.
Irak’ta, Suriye’de ve nihayet Mısır’da olup bitenleri iyi tahlil etmek gerek. Kaybolmaya yüz tutan statükolarını korumak adına farklı argümanlar peşine takılıp kamuoyunu yanıltacaklarını sananlar ve onların bırakın demokrasiyi, insanlık dışı zorbalığına, darbelerine alkış tutanlar kaybetmeye mahkumdur...
Bilsinler ki hiçbir mazaret darbeyi meşru kılmaz…
Bu bir insanlık suçudur ve demokrasi ayıbıdır. Artık hakkın, haklının ve hakikatların egemen olacağı bir dünya anlayışı yeşeriyor gönüllerde...
Bunun yıkılması zor. Engellemek için ne son kullanma tarihi çoktan geçmiş, bulanık şuurlu yazar çizer takımı, ne de sokak ve meydanları savaş alanına çeviren zorbaların gücü yetecektir.