Hristiyanlıkta Kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlı. Yeni Ahit'teki -Vahiy Kitabı olarak da bilinen- Apokalips bölümüne göre, Kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mührün açılması ile birlikte ortaya çıkacaklardır. Bazı akademisyenlere göre beyaz at ve binicisi İsa'yı, kızıl at ve binicisi kan ve savaşı, siyah at ve binicisi kıtlığı, soluk renkli at ve binicisi ise salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder.

İncil yazarlarından Yuhanna'nın Patmos adasında gördüğü bir vizyona-görüntüye dayanır.

Vahiy 1:8-19

Yehova Tanrı şöyle diyor: "Şimdi, geçmişte ve gelecekte, hep var olan, Mutlak Güce Sahip olan, Alfa ve Omega Benim."

İsa'nın yolunda sizinle birlikte sıkıntıya, krallığa ve tahammüle ortak olan ben, kardeşiniz Yuhanna, insanlara Tanrı'yı anlattığımdan ve İsa'ya şahitlik ettiğimden dolayı Patmos denilen adadaydım. Ruhun etkisiyle Efendimizin gününde bulunuyordum ve arkamda borazan sesine benzer güçlü bir ses duydum. Şöyle diyordu: "Gördüklerini bir tomara yaz ve Efesos, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sardes, Filadelfya ve Laodikya'daki yedi cemaate gönder."

Bana seslenenin kim olduğunu görmek için dönüp baktığımda yedi altın şamdan gördüm. Şamdanların ortasında insanoğluna benzer biri vardı; ayaklarına kadar inen bir giysisi ve göğsünde altın kuşağı vardı. Başı ve saçları ise ak yapağı gibi, kar gibi bembeyazdı. Gözleri alev alev yanan bir ateşti. Ayakları ocakta kor gibi parlayan saf bakıra benziyordu ve sesi coşkun suların sesi gibiydi. Sağ elinde yedi yıldız vardı, ağzından iki tarafı keskin uzun bir kılıç çıkıyordu ve yüzü ışıl ışıl parlayan güneş gibiydi. Onu görünce ayaklarının önüne ölü gibi yığıldım.

Sağ elini üzerime koyarak şöyle dedi: Korkma. Birinci ve Sonuncu benim. Diri olan benim. Ölmüştüm ama işte, sonsuza kadar diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir. Sen gördüklerini, şimdi olanları ve bundan sonra olacakları yaz."

Dört atlı ve simgeledikleri

Kitabı Mukaddes'in başlıca konusu semavi bir krallıkla ilgilidir. Başlangıç 3. bölüm bu konunun temelini oluşturur. Başlangıç 3:15'te bir kadın ve kadının soyundan söz edilir. Bu kadın Havva değil, Vahiy 12. bölümde sözü edilen simgevi bir kadındır. Bu kadın Tanrı'nın gökteki ruh varlıklardan oluşan teşkilatını simgelemektedir. Başlangıç 3. bölüm, bir yılanın yalanlarından ve bu yalanlar sonucunda ortaya çıkan bir davadan söz eder. Adem ile Havva bu davanın içindeki görünür kişilerdir. Yılanın ise bu konuyla hiçbir ilgisi olmadığından, yılana söylenen sözler gerçekte harfi yılana söylenmemektedir. Tanrı Adem'le Havva'ya, onlara yönelik cezalandırmalarını bildirir. Ancak sıra yılana geldiğinde, sözler simgesel bir niteliğe bürünür. Çünkü harfi yılan görünmez bir varlığın etkisiyle kukla olarak kullanılmıştır. Tanrı Başlangıç 3:15'teki sözleri, Vahiy'de "İblis (İftiracı) ya da Şeytan (Hasım, Düşman) denen o eski yılan" olarak adlandırılan bir ruh varlığa söylemektedir. Bu yılan olarak adlandırılan kişi, tıpkı harfi bir yılanın yerde sürünürken çıkardığı diliyle toprağı yalayacağı derecede alçaltılacaktır.

Başlangıç 3:15'teki sözlerde, bir kadın ile temsil edilen Tanrı'nın teşkilatından çıkacak bir soydan söz edilir. Buradaki kadının soyu bir insanı değil, bir krallığı temsil etmektedir. İsa bu soyun -krallığın- en başındaki kişi olduğundan, bu soyun en önemli bireyi Atanmış Kral olan İsa (gökteki adıyla Mikael) olmaktadır. Ayrıca, bu krallıkta yer alarak yardımcı krallar olarak görev alacak başka kişiler de seçileceklerdir ve bunlar Vahiy'de 144.000'ler olarak adlandırılırlar.

Atanmış Kral olarak kendi yetkisine boyun eğmeyi kabul etmeyen bütün diğer insanları Armageddon'da yok ederek, gerçek anlamda bütün yeryüzünde hüküm sürecektir. Öte yandan, İsa gökle ilgili bu yetkisini Ms 1914'te Şeytan ve cinlerini göklerden yere atmakla göstermiştir. Armageddon'da ise, bu yetkisini onları dipsiz derinliklere atarak bir kez daha kullanmış olacaktır. Ayrıca bu savaşta krallık yetkisini bütün kötü insanlara karşı da kullanarak, bütün kötülerin yok edilmesini sağlayarak gösterecek ve bu şekilde yeryüzünden bütün kötülükleri temizlemiş olacaktır. Bu olaylardan sonra, İsa ruhi göklerden Tanrı'nın Krallığı'nın Kralı olarak, 144.000 yardımcı kral yöneticilerle birlikte hüküm sürerek yeryüzünü yönetmeye başlayacaktır. Daniel 7. bölümde insanoğlu olarak adlandırılan İsa'ya bu krallık yetkisinin verilişi ve kapsamı gösterilmektedir.

Bu olay Vahiy 12. bölümde simgesel sözlerle anlatılır. Kadın bir çocuk doğurur. Bunun anlamı, Tanrı'nın bir kadınla simgelenen teşkilatından yeni bir oluşumun ortaya çıkmasıdır. Kadının doğurduğu bu çocuk Tanrı'nın Krallığıdır ve İsa bu krallığın Atanmış Kralı olarak yetkilendirilmiştir. Ayrıca bu krallıkta gökte kendisine katılacak 144.000 kişi daha bulunmaktadır. Kadının çöle kaçmasıyla ilgili sözler krallıkta yer alacak olan bu kişilerin yerdeki durumlarını ele almaktadır.

İsa'nın gökte Atanmış Kral Mikael olarak yetkilendirildiğinde yaptığı ilk iş, kendi melekleriyle birlikte savaşarak, Şeytan ve meleklerini bulundukları göksel ruh ülkesinden kovmak olur. Artık kızıl ejder Şeytan ve peşinden sürüklediği melekleri olan cinler için göksel ruh ülkesine gitmek olanaksızdır. Bu olayların başladığı tarih, aynı zamanda Şeytan ve cinlerinin 1000 yıllığına dipsiz derinliklere atılacakları zamanın yaklaştığını gösteren bir tarihtir. Zamanının dolmakta olduğunun bilincinde olan Şeytan, bu tarihten sonra büyük bir öfkeye kapılır ve atıldıkları yeryüzünde kendi melekleriyle birlikte büyük sıkıntılara yol açarlar

Şeytan ve cinlerinin gökten yere atılmasıyla yeryüzünde "Son Günler" adı verilen bir dönem başlar. Artık, İsa Atanmış Kral olarak yetkilerini düşmanları üzerinde kullanmaya başlamış olmaktadır ve Armageddon'da Şeytan ve cinlerini dipsiz derinliklere atmak üzere hazır bulunmaktadır.

Şeytan'ın düzenine son verilmeye başlanacaktır. Bu son, "Büyük Sıkıntı" ile başlayacak ve Armageddon savaşı ile kapanacaktır.

Mahşerin dört atlısı ve alametler]

Mahşerin dört atlısının İsa'nın hazır bulunuşunu gösteren alametlerle ilgisi vardır. Bu kısa bir dönemdir ve bunu İsa'nın Armagedon'daki yargılama ve cezalandırma için gelişi izlemelidir. Mahşerin dört atlısı atlarını bu zaman dilimi arasında sürmektedirler.

Hazır Bulunuşu: Ms 1914

Gelişi: Büyük Sıkıntı - Armageddon

Gelişinin Yakınlığı: "Şuna emin olun, bütün bunlar oluncaya kadar bu nesil asla geçip gitmeyecek."

Birinci atlı]

Vahiy 6:1-2

Sonra baktım, Kuzu yedi mühürden birini açtığında dört canlıdan birinin gök gürültüsü gibi bir sesle "Gel!" dediğini duydum. Baktım ki, beyaz bir at ve binicisinin elinde bir yay. Ona bir taç verildi ve zaferden zafere koşarak, son zaferine doğru ilerledi.

Atanmış Kral İsa'yı temsil eder. Bu İsa'nın Atanmış Kral olarak hazır bulunduğu bir dönemdir. İsa bu dönemin başlangıcında kendi melekleriyle birlikte savaşarak, Şeytan ve meleklerini ruhi göklerden aşağıya yeryüzüne atar. Şeytan ve cinlerine karşı kazanılan bu zaferi Armageddon'da kazanılacak ikinci bir zafer daha izleyecektir. Armageddon'da Şeytan ve cinleri "dipsiz derinliklere" atılarak, burada 1000 yıl faaliyetsiz olarak bağlı kalacaklardır. Ayrıca, Armageddon Şeytan'ın yeryüzündeki düzenine karşı da zafer kazanarak, bu düzeni ve bütün destekleyicilerini ortadan kaldırmış olacaktır. 1000 yılın sonunda Şeytan ve cinleri tamamen yok edildiğinde ise, "yılanın başı" tamamen ezilmiş olacaktır.

İkinci atlı

Kuzu ikinci mührü açtığında, ikinci canlının "Gel!" dediğini duydum. Derken, bir diğeri, bir kızıl at çıktı. Binicisine, yeryüzündekiler birbirini boğazlasın diye dünyadan barışı kaldırma yetkisi ve büyük bir kılıç verildi.

Savaşları temsil eder. İsa'nın Atanmış Kral olarak harekete geçmesi ve bunun sonucunda Şeytan ve cinlerinin göklerden yeryüzüne kovulmaları, yeryüzündekiler için sıkıntılı bir dönemi getirecektir. "Çünkü zamanının az olduğunu bilen İblis, büyük öfkeyle" yerde yaşayanlara büyük sıkıntılar verecektir. Şeytan ve cinlerinin yeryüzüne atıldıkları tarih olarak 1914'e dikkat çekilir. Bu tarihte patlak veren 1. Dünya Savaşı, geçmişteki bilinen kayıtlı savaşların toplamından 7 kat daha fazla ölüme neden olmuştur. Bunu izleyen 2. Dünya Savaşı da, birincisinin 4 katı kadar daha fazla kayba yol açmıştır. Bu savaşta ilk kez nükleer silahlar kullanılmıştır. 2. Dünya Savaşı sonrasında da bölgesel savaşlar ve çatışmalar sürmeye devam etmiştir. Sonuçta 20. yüzyıl geçmiş yüzyıllarla kıyaslanamayacak ölçüde can kaybına yol açarak, 100 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur.

Üçüncü atlı]

Vahiy 6:5-6

Kuzu üçüncü mührü açtığında, üçüncü canlının "Gel!" dediğini duydum. Baktım ki, bir siyah at ve binicisinin elinde bir terazi. O anda sanki dört canlının arasından gelen bir ses duydum; şöyle diyordu: "Bir ölçek (yaklaşık 700 gr.) buğday bir dinara ve üç ölçek arpa bir dinara. Zeytinyağı ve şarabı ziyan etmeyin."

Kıtlıkları temsil eder. Hem 1. Dünya Savaşı, hem de 2. Dünya Savaşı can kayıplarının yanı sıra açlığa da neden olmuştur. Savaş nedeniyle arazilerin mayınlanması ya da kullanılamaması, insanların köylerinden uzaklaşmaları, insan gücünün tarım yerine savaşta kullanılması gibi çeşitli etkenler kıtlığa ve açlığa neden olmuştur. Bundan başka doğaya zarar verilmesi, insan nüfusunun artması, ekonomik yetersizlikler ve eşitsizlikler de kıtlığa ve açlığa yol açmıştır. Geçmişte kullanılan 1 dinar, bir Roma askerinin bir günlük ücretiydi. Üçüncü atlının atını koşturduğu dönemde, bir ölçek buğdayın bir dinara, üç ölçek arpanın da bir dinara alınabilecek olması, bu dönemde yalnızca gıda yetersizliğinin değil, aynı zamanda kişilerin alım gücünün de bu gıdaları almakta yetersiz kalacağını göstermektedir.

Dördüncü atlı]

Kuzu dördüncü mührü açtığında, dördüncü canlının sesini duydum. "Gel!" diyordu. Baktım, soluk renkli bir at, binicisinin adı da Ölüm. Hemen arkasından ölüler diyarı geliyordu. [...]

Hem salgın hem de yaygın kitlesel hastalıkları temsil eder. 1. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan İspanyol gribi, yaklaşık olarak 21 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Bu sayı doğrudan savaş nedeniyle ölen asker ve sivil, yaklaşık 14 milyon insandan çok daha fazladır. O tarihte Dünya'da her üç kişiden biri bu hastalığa yakalanmış ve toplamda 500 milyon kişi hastalanmıştı. 20. yüzyılda daha başka salgın hastalıklar da ölümlere yol açmıştır. Ayrıca çiçek hastalığı, sıtma, verem, kalp, kanser, AIDS gibi hastalıklar yine bu çağa özgü salgın ve kitlesel hastalıklar arasında sayılabilirler.

Yerin vahşi hayvanları]

Kuzu dördüncü mührü açtığında, dördüncü canlının sesini duydum. "Gel!" diyordu. Baktım, soluk renkli bir at, binicisinin adı da Ölüm. Hemen arkasından ölüler diyarı geliyordu. Kılıçla, kıtlıkla, kırgınla ve yerin vahşi hayvanlarıyla öldürmeleri için onlara dünyanın dörtte biri üzerinde yetki verildi.

Bunun tersine, beyaz atın binicisi bu tür kötü insanları Armageddon'da yok edecektir.

Gök ve yer kaybolup gidecek, fakat benim sözlerim asla kaybolup gitmeyecektir." sözleri bu dönemin çok uzun sürmeyeceğini ve İsa'nın Armageddon'daki yargılama için gelişinin yakın olduğunu işaretleyecektir.

İsa, Armageddon'da Şeytan'a ait eski dünya düzenini oluşturan bütün yönetimleri tamamen ortadan kaldırarak, Şeytan'ın egemenliğine son vermiş olacaktır.

Luka 21. bölümde geçen "Çünkü göklerin kudretleri sarsılacak." ve İsaya 24. bölümde geçen "O gün öyle olacak ki, Yehova yükseğin yükseğindeki orduya (Şeytan ve cin ordusuna) ve yerdeki krallara hükmünü verecek." sözleri ise Büyük Sıkıntı ve Armageddon'da gerçekleşecektir. Mahşerin dört atlısının atlarını sürmeleri böylece sona erecektir.

Beyaz atlıyla simgelenen Atanmış Kral İsa yalnızca 1000 yıl egemenlik sürecek. Bu dönemde, yeryüzüyle ilgili her şey yeniden Tanrı'nın başlangıçtaki amacına uygun hale getirilip, düzeltilmiş olacaktır. İsa Tanrı'nın Krallığı'nın - Egemenliği'nin Kralı (Mesih: Atanmış Kral) olarak Tanrı'nın kendisine verdiği işleri tamamladığında, aldığı bütün yetkileri yeniden Tanrı'ya teslim edecektir. Bu tarihten sonra İsa'nın insanlarla Tanrı arasında aracılık etmesine gerek kalmayacaktır.

Kaynakça

Vahiy - Görkemli Doruğu Yakındır! 1998, Kule Kitapları Tic. Ltd. Şti.

https://tr.wikipedia.org › wiki › Mahşerin_Dört_Atlıs

NOT ::Haç için kullanılan orijinal sözcük Stavros'dur ve yalnızca düz bir direk anlamına gelir. Böyle olmakla birlikte zamanla bu sözcük "T" şeklini kasteden bir anlama dönüşmüştür. Gerçekte, günümüzdeki haç şekli, Roma imparatoru Konstantin'in bir rüyasında gördüğü şekildir. Haç sembolü İsa'dan çok önceki tarihlerden beri kullanılan putperest bir simgedir. Haç simgesi Babil tanrılarından Tammuz'u simgeler ve adının baş harfi olan "T" den meydana gelir. İsa'nın bir haç üzerinde çivilenmiş şekilde resmedilip simgelenmesi, gerçekte Şeytan'ın, kadının soyunun topuğunu yaralamasını simgeleyerek, Şeytan'ın zaferini ortaya koymaya yöneliktir. Bu yönüyle, haç ve üzerinde çivili İsa bulunan resim ve heykeller, bu konuyu Şeytan'ın zaferini öne çıkartarak ele alan simgelerdir.

Fakat bu şeyler olmaya başlayınca, doğrulun ve başınızı yukarı kaldırın, çünkü kurtuluşunuz yaklaşıyor."