Minareden salâ okundu. Şahitlik ve helallik alındı,  gözler yaş doldu.  Tabut erkekse baş kısmında havlu, kadınsa başörtüsü serilir. Tabut omuzlara alınır ve cenaze arabasına konulur. Yol hüzünle dürülür. Ve kabristanın kapısından içeri girilip, yıllardır sakinleri olan kabir komşularını selamlayarak o da “villa hayaline” ulaştı. Mezar görevlileri son düzenlemelerini yapmış ve ev sahibini bekliyorlardı. Tabut sessizce kabre yaklaştırıldı ve özenle kapağı açıldı. Kadınsa bir örtüyle kefeni örtülerek kabre indirildi. Üç beş can yakını kabre indi ve kollarını uzattılar, diğerleri ise kuşaklarından tuttukları kefeni yavaşça kabirdekilerinin ellerine teslim ettiler. Ve “Bismillâhi ve alâ sünneti/ milleti Resûlillâh” dediler. Ve şimdi ilk yaratılış toprağıyla buluşma zamanıydı.

Kısmetindir gezdiren yer, yer seni
Göklere çıksan da akıbet yer, yer seni
Onun için onun adı, oldu yer,
İnsanı o kendi besler, kendi yer.

Sırtına hafifçe toprak yaslanarak yüzü kıbleye çevrilir ve toprağın bağrına emanet edilip, kefenin ipleri çözülür. Kabirde bir mevta ve bir de tahtaları örtecek kişi kalır. Yalnızlık yaklaşmaktadır. Üstten tahtalar verilir ve sessizce kabirdeki onları sırayla dizer ve en son tahtayı da özenle yerleştirir sonra hızlıca yukarı çekilir ve çıkarılır.

Kabrin etrafındaki dostlar sırayla ellerine aldıkları küreklerle toprağı tahtanın üzerine yani kabre doğru bırakırlar. Sanki bir yarış vardır. Nedense kürek elden ele verilmez. Küreği alan işi bitti mi yere bırakır sonra diğeri alır ve toprağı atmaya başlar. Siz hiç mevtaya toprak attınız mı? Bazıları da elleriyle birkaç avuç toprak atar. Ne kadar çabuk örtülürse o kadar faziletlidir dercesine üç beş dakikada kabrin içi ve üstü toprak dolmaya başlar. Kimi kenardaki taşları, kimi elinde ki çiçeği, kimi isim tahtalarını yerleştirir ve en sonunda da birisi elindeki ibrikle boydan boya kabri ıslatır. İbriğe takılı olan havluyu da kabir tahtasının üzerine bağlarlar. Bazen de görürsünüz ellerindeki uzunca bir çubuğu kabrin üzerine bırakırlar.

Yakınların bir diğeri sevgi ve hüzünle kabrin üzerini elleriyle sıvazlar ve düzeltir. Altından kalkılamayacak kadar toprak mezara örtülür.  Hoca efendiler sırasıyla bazı sureleri okur ve hep beraber geçmişlere ve Rahmana emanet edilen mevtaya dua ederler. İsmi anlınca gözden akan yaş ve yürekten kopan sesle âmin derler.  Sonra hoca efendi yüzünü mevtanın yüzüne döner ve telkin/öğüt verir. Sanki dünyanın son dersi ve hatırlatmasıdır. Artık ayrılık saati gelmiştir. İlk yaratılışın yalnızlığı gibi, yolculuk başlar.

Hz. Peygamber'e çok düşkün olan kızı Fatıma babasının vefatından dolayı çok sarsıldı. Rasûl-i Ekrem defnedildikten sonra gördüğü Enes b. Malik'e, "Rasûlullâh'ın üzerine çarçabuk toprak atmaya eliniz nasıl vardı, gönlünüz nasıl razı oldu?" diyerek ağladı ve daha sonra da günlerce gözyaşı döktü.

Siz hiç kabre toprak attınız mı?