Geçen hafta tanıdığım bir şahıs telefon etti ve Kur’an kursları hakkında sorular sordu ve sonun da şaşkınlığını dile getirerek teşekkür etti ve telefonu kapattı. Şahsın sorusu kısaca: Kursları kim inşa eder ve tüm giderlerini kim sağlar?

Ülkemizin kuruluş felsefesi ve din eğitimi çok can yakıcı konu olduğundan şimdilik bu konuya girmiyorum. Biz şuan da ki son uygulamayı konuşalım. Kur’an eğitimini sağlayan üç yapı var. 1. Diyanet işleri başkanlığı, 2. Bazı sivil yapıların resmi talebe yurtlarında ki eğitim, 3. ise fahri olan şahıs veya bazı cemaat yapılarının resmi olmayan eğitimdir.

Sonuncudan başlayacak olursak resmi izin ve hoca bulundurmaksızın kendi müfredat ve hocalarını temin ederek çok büyük olmayan ama sürdürülebilir zaman zaman da başarılı eğitim veren şahıs ve yapılardır. Giderleri şahsın kendisi veya çoğunlukla teberru toplayarak sürdürülmektedir. Bu yapılar samimi olsa da istismara, liyakatsizliğe kapı açarken bazen de kaliteli bir eğitim verebilmektedir.

İkinci grup ise bazı cemaat yapılarının diyanetle iş tutmaması ve tercih etmemesi sebebiyle devletten izinli okul, yırt ve benzeri yapıların içinde Kur’an ve din eğitimini sürdürmektedirler. Giderleri ve hocaları kendi mensupları ve yardım ekipleri tarafından temin edilmektedir.

Diyanet işleri Başkanlığına bağlı olan kursların ise neredeyse hepsi cami derneklerinin veya bazı vakıf ve derneklerin inşa, imar ve giderlerinin çoğunu karşıladıkları yapılardır. Binayı dernek veya vakıf yapar kullanım hakkını diyanete devreder, Diyanet ise kadrolu hoca ve eğitim iznini sağlar eğer kurs yatılı ise gıda giderlerine yardımcı olur. Kursta çalışan bazı personelin giderlerini ve maaşını dernek ve vakıf temin eder. Bu bazen çift başlı yönetim sıkıntısına sebep olabilir. Zira kursun bağlı olduğu cemaat yapısı ile resmiyet her zaman uygun davranış sergileyememektedir. Bazı kurs binalarını ise Diyanet vakfı inşa ve imar etmektedir. Kısacası resmi olan kurslarda hoca maaşları ve yatılı olanlarda ise bir kısım gıda giderleri Diyanet tarafından sağlanmaktadır.

Son zamanlarda ise İmam Hatip okullarında (Sakarya İlahiyat Fakültesinde de Hafızlık sınıfı vardır) hafızlık proje okulları ve sınıfları ihdas edip, diyanetten hoca sağlanarak eğitim sürdürülmekte ve bu yeni uygulama halk ve öğrenciler tarafından daha çok itibar görmektedir.

Camilerde her Cuma günü din görevlilerinin teşvik ve mecburiyet arasında her daim cemaatten yardım talep etme mecburiyetleri oluşmaktadır. Bu para toplama meselesi ise çok çeşitli sıkıntılara da vesile olmaktadır.

Sonuç olarak; Kur’an Kursları bir anlamıyla yıllarca dernek, vakıf ve cami cemaatinin omuzuna bırakılan bir emanettir. Yıllardır bu eğitimin sorumluluğunu taşıyan bu kurumların yeni bir yapılanmaya veya yeni bir sisteme acilen ihtiyaç vardır.